150 yılı aşkın süredir inşa edilmek istenen Türk demokrasisi, günün birinde, güya ülkeyi şaha kaldıracak, “Türk tipi başkanlık sistemi” ile yer değiştirmek zorunda kaldı. Türkiye çıkmaza sürüklemekle kalmadı; ekonomi de çöktü. 2.yüz yıla bayram tadında bir Türkiye’yi inşa ederek girmek dileğiyle… Rivayet bu ya, antik Yunan tanrılarından Zeus’un işi başından aşkın olduğundan çiftliğine bakması için bir kahya arıyormuş. Hermes’e haber vermiş; Hermes de dört bir yana… Gelen giden çok olmuş ama istediği kahyayı bulamamış Zeus. Tam vazgeçecekmiş ki isteklilerden biri; “ben yaparım ama bir şartla” demiş. Bakmışlar; istekli olan, o topluluğun en zekisi değilmiş ama cesur olduğu tartışma götürmezmiş. “Nedir şartın” diye sormuş Zeus. “Hava durumunu bana bırakırsan, bakarım çiftliğine” demiş adam. “Nasıl yani?” diye tekrar sormuş Zeus, büyük bir merak içinde. “Şöyle” demiş adam ve devam etmiş: “Bütün mevsimler benden sorulsun; havanın sıcaklığını da, soğuğu da, lodosu da, poyrazı da ben ayarlayayım. Hava güzel mi olsun, kuru mu yoksa yağmurlu mu; benim bir üfürmeme baksın.” ZEUS’UN AKLINA YATMAMIŞ AMA… Söyledikleri Zeus’un aklına yatmamış ama buna rağmen adamın şartlarını da kabul etmekten de geri durmamış. O andan itibaren adam, hem çiftliğin kahyası hem de havaların kralı olmuş; canı istemiş, yağmur yağdırmış, canı isteyince rüzgar estirmiş. Komşularda hava değişikken Zeus’un çiftliğinde farklı bir havanın hakim olması, herkesi merak içinde bırakmış. Sormuşlar: “Bu” demiş, “bize özgü bir hava, buna Zeus Çiftliği tipi hava da diyebilirsiniz”. “Peki” demişler, “bu yöntemle sonuç alabilecek misin?”. Adam, kendinden emin; demiş ki “göreceksiniz, bu çiftlik, şaha kalkacak; dünya bizi kıskanacak”. Yapacak bir şey yokmuş. Herkes sonuca odaklanıp beklemeye başlamış. Ne olmuş dersiniz? Zeus’un çiftliğinde hiçbir üründen verim alınmazken, komşu çiftliklerde herkesin yüzü gülüyormuş. Zeus sormuş: “Ne oldu bizim ürünlere?” “Komşular bizi kıskandı; gelecek yıl, göreceksiniz, rekor kıracağız” şeklinde cevap vermiş. Zeus da, ne yapsın, “hadi bakalım, bir kez daha deneyelim” diye kabullenmiş. Ertesi yıl yağmuru bir başka ayarlamış; güneşi de başka. Buna rağmen, gene istenen ürünü alamamış. Komşular ise en iyi ürünleri elde etmişler. GERÇEK HAYAT İLE MASAL ARASINDAKİ FARK Zeus, bakmış olacak gibi değil; toplayıp insanları, “siz siz olun, evrensel kuralları hiçe sayanlardan uzak durun” demiş ve kovmuş çiftlik kahyasını. Keşke gerçek hayat da, masaldaki gibi sonuçlanabilse… 150 yılı aşkın bir süredir inşa edilmek istenen Türk demokrasisi, günün birinde, güya ülkeyi şaha kaldıracak, “Türk tipi başkanlık sistemi” ile yer değiştirmek zorunda kaldı. Öyle ki yargının ve yasamanın sürece müdahalesinin önüne geçmek için güçler ayrılığı sistemi elemine edildi. “Hızlı sonuç almak” adı altında atılan bütün adımlar, Türkiye’yi çıkmaza sürüklemekle kalmadı; ekonomi de çöktü. İçinde bulunduğumuz koşullarda enflasyonun kaçlarda seyrettiğini bilmiyoruz. Bildiğimiz enflasyon rakamlarını, “makul ölçülerde” göstermek isteyen TÜİK başkanlarının görevden alındığı; kısa aralıklarla Maliye Bakanlarının ve hatta Merkez Bankası başkanlarının değiştiğidir. Neden? Çünkü “ortak aklı” bir tarafa bırakmış ve masaldaki kahya gibi kafasına göre bir “iklim” oluşturmak isteyen bir zihniyet hakim de ondan… Bu ülkede demokrasinin, yani katılımcılığın, şeffaflığın iklimine uygun zemin vardır. Çözüm budur. O duruma gelinmiş ki bu “iklim” ile “milletin a… koyanlar” dahi o “iklim”den umudunu kesip, muhtemel “Zeus” ile irtibat kurmak için el altından iş tutmaya başlamışlar. Demek ki sonun başlangıcındayız ve elimizi sıkı tutma zamanıdır. Zira dünya kurulduğundan beri biliriz ki kahyanın insafına bırakılmış her “iklim”, kendi “beşli”sini doğurur. “Çözüm nedir o halde?” diye sorulabilir. Her zaman ve ısrarla söylediğim gibi demokratik katılımcılığı, şeffaflığı, hesap verebilirliği ilke edinen ve evrensel demokrasinin ilkelerini rehber edinen bir iklim oluşturmaktır. Biz buna demokrasi diyoruz ve bu ülkede böyle bir “iklim”in zemini vardır; yeter ki gücümüzün farkında olalım.