İhsan Kamalak yazdı | Mersin'den ulusala bakış: Örgüt seçimlerindeki 'hainlikler'(?) üzerine
Politikyol
Yazının amacı Mersin özelinde CHP örgüt içi seçimlerine ilişkin hizipleşmeler / gruplaşmalar üzerine bir değerlendirme yapmaktır. Başlıktaki ‘hain’ kelimesi ise, birilerini suçlamak için değil, yazının okunmasını sağlamak için seçilmiştir. Asıl amaç ise, tüzük değişikliği sürecinde parti içi seçimlere ilişkin yapılacak tartışmalara katkı sunmak umududur.
‘Hain’, ‘vefasız’ gibi kelimeler; Türkiye siyasetinin ulusal düzeyde çok sert yürüyen iktidar muhalefet arasındaki tartışmaların bir yansıması olarak, partiler içinde gruplar / hizipler arasında görülmesidir diyebiliriz. Siyaseti, kişilere endeksleyen, fakat ilkeleri / politik duruşu yansıtmayan bir yaklaşımın / işleyişin sonucudur. “Bana oy verin, şu kamu politikalarını uygulayacağım”dan ziyade, “o kötü, vatan haini; ona oy vermeyin, bana verin” anlayışı ile siyaset yapılmaktadır. İktidar olunduğunda yürütülecek kamu politikalarına ilişkin hiç bir şey içermeyen bu yaklaşım, doğal olarak ilke, ideoloji, belli bir duruş içermiyor. Dolayısıyla da, seçim süreçlerinde oluşan gruplar arasında veya partiler arasında gidip gelmeler (seçmen akışkanlığı) çok sayıda oluyor. Yani siyaset “BEN DAHA İYİ YAPARIM” anlayışı ile değil “O/NLAR KÖTÜ” anlayışı ile yürütüldüğü sürece, ‘hainlik’ ile ifade edilen kaymalar da olacaktır. Bu anlayışın vardığı bir nokta da, “benden olan iyidir, vatanseverdir; benden olmayan kötüdür, vatan hainidir”. Siyaseti, kutuplaşmaya / kamplaşmaya götüren bir anlayış haline getiriyor.
Oysa olması gereken, “BEN DAHA İYİ YAPARIM” anlayışı (ve tabii bu anlayışı teşvik edecek kurallar) ile siyaset yapmaktır. “Ben A belediye başkanından veya il/ilçe başkanından daha iyi yaparım, çünkü şunları, şu yöntemle yapacağım” ile siyaset yapmak gerekir. Böylece gruplaşmalar, kişiler etrafında değil, düşünceler üzerinden oluşur ve gruplar arasında geçişler de azalır. Yani ‘hainlik’(?) azalır.
Gelelim parti içi ‘hainliklere’(?): Gruplaşmalar, yukarıdaki açıklamalar ışığında, yönetime gelindiğinde ne ve nasıl yapılacağı (ben daha iyi yaparım...) üzerinden değil, şu makam için adayımız bu, bu makam için adayımız şu üzerinden oluşturuluyor. Gruplaşmalar, kişiler üzerinden oluşturuluyor, yani ‘suni’ler. Kişisel çıkarla, kişiler üzerinden oluşturulan bir gruptan çıkıp, diğer bir gruba geçmenin de yolu açılmaktadır.
İkinci nokta, gruplar süreklilik arz etmiyor; her seçimden önce yeniden oluşturuluyor; yani kartlar yeniden karılıyor. Dün farklı gruplarda yer alanlar, bugün aynı grupta yer alabiliyorlar veya bugün aynı grupta olanlar yarın farklı / karşıt gruplarda yer alabiliyorlar. Hal böyle olunca, bazen listelerin açıklanmasından hemen önce, ki kopmaları önlemek için listeler oy verme işlemi başlamadan hemen önce açıklanır, daha önce muhtemelen aynı grupta yer aldığı kişilerin daha olumlu şeyler sunmasından dolayı, bir süredir çalışılan grup bırakılabiliyor veya kendilerini listelerde görmeyenler kızıp diğer gruba oy verebiliyorlar. Bu aslında, parti içi yarışta gruplaşmaların kişi etrafında ve kişisel çıkarlar üzerine geçici olarak oluşturulmasının doğal sonucudur. Yakından tanıdığı ve diğerinden çok da farklı olmayan kişinin / kişilerin yer aldığı diğer gruba geçmek çok da yadırganmaması gerek bir durum, çünkü terk edilen grup da aynı anlayışla geçici olarak oluşturulmuş ve benzer biçimde karşı gruptan transferler yapmaya çalışıyor. Gidenler ‘hain’, gelenler ‘dost’ çelişkili bir anlayıştır.
Gruplar arasındaki transferi zorunlu kılan bir gerekçe de, seçim yöntemidir. Parti içi seçimler blok liste ile yapıldığından, kaybeden tarafta yer almanın maliyeti çok ağır; kişisel hiç bir getirisi olmayacaktır (bu başkanlık sistemlerinin dezavantajlarından sayılan ‘toplam sıfır oyun’dur). Kişisel çıkar elde etmenin yolu, kazanan taraftan olmaktır. Gruplar ilkesel / ideolojik bir yaklaşımla oluşturulmamış ki, insanlar kaybedeceklerini bile bile kalmakta ısrar etsinler. Kişisel çıkarlarla yapılan siyasetin kaybetmeye tahammülü yoktur. Bu yüzden de, kişiler üzerinden oluşturulan gruplaşmaların / hizipçiliğin önüne geçmek için, örgüt yönetimlerinin oluşumunda uygulanacak seçim yöntemi üzerinde tartışmak gerekir.
Özetle altını çizeyim: Amacım ‘hainlikle’ ifade edilen bu durumu olağan göstermek değil. Asıl amacım, parti içi yarışlarda gruplaşmaların ideolojik bir yaklaşım etrafında oluşturulmasına ve de kişilerin “BEN DAHA İYİ YAPARIM” anlayışı ile siyaset yapmalarına dikkat çekmektir. Böylece, seçeceğimiz il/ilçe başkanlarını, yönetim kurulu üyelerini, belediye başkanlarını veya milletvekillerini, daha aday adayı iken farklılıklarını ve duruşlarını daha nitelikli olarak ortaya koymaya zorlamış oluruz.
Yorumlar
Popüler Haberler
Erdoğan'ın asgari ücret paylaşımına yorum yapan kişiye soruşturma
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
Devlet Memurları Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi
Bakan Işıkhan asgari ücreti açıkladı
İstanbul'da deprem meydana geldi
Yaşlılık, emekli ve engelli maaşı alanlar isyanda: 'Geçinemiyoruz'