AKP, bir dönem ekonominin pozitif bilim olduğundan yola çıkarak uyguladığı politikalarla önemli kazanımlar elde edilmesini sağlamıştı. Parti ideolojisi mi, yoksa akılcı ve bilimsel yöntemler mi, bugün geçmişe bakarak daha iyi anlıyoruz. İdeoloji, bütün sosyal bilimler içinde tarifi en zor kavramlardan biridir. Doğası üzerine yapılacak bir tartışmada karşımıza çıkacak ilk sorun, görüş birliğine varılmış bir tanımının olmayışıdır. Yine de en geniş anlamıyla tanımlamak istersek siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir siyasi partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren siyasi, hukuksal, felsefi, dinsel, erdemsel düşünceler bütünü olarak ifade etmemiz herhalde yanlış olmaz. İdeoloji kelimesi ilk defa 1796 yılında Fransız devrimi sırasında Antoine Destutt de Tracy tarafından kullanılmış ve o dönemde bugünün pozitif bilimleri gibi bir fikir bilimi olacağına dair büyük beklentiler içermişti. Fakat Tracy’nin ümitlerinin beklendiği kadar olmadığı yaşanan süreç içerisinde görüldü. Böylece ideolojinin kişiden kişiye, toplumdan topluma, inançtan inanca değişebileceği ve pozitif bir bilim olamayacağı söylemi oratay çıktı. Geçtiğimiz yıl Aralık ayında kaybettiğimiz, doğabilimci, yazar ve uzmanlaştığı alan dolayısı ile “Karınca Adam” lakaplı  Edward Osborne Wilson’nın güzel bir özlü söz de bu görüşü destekler niteliktedir. E.O Wilson “Politik İdeoloji Akıl ve Mantığı Çürütebilir” diyerek ideolojinin önemli bir yan etkisini göstermek istemiştir. Ülkemizde birçok siyasi parti farklı siyasi ideolojileri savunmaktadır. Siyasi ideolojilerin de farklı fikir, felsefe ve inançları barındıran siyasi partileri ortaya çıkartması bu nedenle çok doğaldır. Siyasi partilerin fikir, plan ve inançları, izleyecekleri programların ortaya çıkışında önemli bir bileşendir. Yirmi yılını doldurmakta olan AKP iktidarı, parti programını ilk ortaya koyduğunda, savunduğu ideoloji ile toplumda belirli bir destek görmüştür. Bu ideolojinin toplumun büyük bir kısmı tarafından kabul edilen felsefi, dini, hukuksal normları olduğu bir gerçektir. İlerleyen yıllarda özellikle ekonomi alanında, politik ideolojiyi bir kenara bırakarak ve ekonominin pozitif bir bilim olduğundan yola çıkarak uyguladığı politikalarla önemli kazanımlar elde edilmesine yol açmıştır. Bu politikaların, partinin bütünü tarafından kabul edilen ideolojiler mi yoksa belirli bir kadronun, aklı, mantığı ve karşılıklı danışmayı ön plana çıkartarak uyguladığı akılcı ve bilimsel yöntemler mi olduğunu bugün geçmişe bakarak daha iyi anlıyoruz. Ekonominin babası olarak bilinen, politik ekonominin öncüsü Adam Smith’ten başlayıp David Ricardo ile devam eden ve John Maynard Keynes ile zenginleşen ekonomi teorisi, değişen yaşam formları ve teknoloji ile sosyal bilimlerin en önemli unsuru olmuştur. Makro ve Mikro Ekonomi teorisi, Para Teorisi, Davranışsal Ekonomi, Oyun Teorisi ekonomi teorisinin ilk akla gelen disiplinleridir. Tüm ekonomik göstergelerin dayandığı önemli modeller matematik bilimi ile evrensel bir geçerliliğe kavuşmuştur. Yaklaşık 270 yıldır süre gelen ekonomi teroisinin gelişimi, enflasyon, faiz, büyüme ve işsizlik gibi ekonomik büyüklüklerin nasıl ortaya çıktığı, hangi parametrelerin hangi büyüklüğü nasıl etkilediği, hangi politikalarla hangi büyüklükleri kontrol edebileceğiniz konusunda oldukça net bir resmi ortaya koyar. AKP tarafından 2013 sonrası önceleri söylem, 2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile eyleme dönüşerek dini bir inancın politik ideolojiyi harekete geçirmesi, bu politik ideolojinin sadece dini söylem değil aynı zamanda özgürlükler, sosyal yaşam gibi konuları da kapsayarak toplum üzerinde önemli bir baskı oluşturması akıl ve mantığı da çürütmeye başladı…
2018’den itibaren dini bir inancın  politik ideolojiyi harekete geçirmesi, bu ideolojinin özgürlükler, sosyal yaşam gibi konuları da kapsayarak toplum üzerinde önemli bir baskı oluşturması aklı ve mantığı da çürütmeye başladı…
Bu siyasi ideolojinin bozduğu büyüklükleri ekonomik göstergelerle en yakından görmek mümkündür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ortaya atılan ve geçerliliği 84 milyon üzerinde denenen “faiz neden enflasyon sonuçtur” söylemi bir teoremden daha çok siyasi bir ideolojinin yansıması olarak görünmektedir. Bu siyasi ideolojinin ortaya çıkarttığı en belirgin bozulma kendisini enflasyon oranları ile göstermiştir. Grafik1 [caption id="attachment_208778" align="alignnone" width="500"] Kaynak: TUİK[/caption] Bunun sonucu ülke risk priminin dramatik boyutlarda artışı olarak geri dönmüştür. Grafik2 [caption id="attachment_208777" align="alignnone" width="500"] Kaynak : Bloomberg[/caption] Bu risk priminin artışındaki en önemli etken kısa vadeli reel faizlerin sürreel fazilere yani rekor negatif reel faize dönüşmesidir. Grafik3 [caption id="attachment_208781" align="alignnone" width="500"] Kaynak : Bloomberg[/caption] Bu durum büyümek ve yatırım yapmak için dış kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye’nin uzun vadeli dolar cinsi borçlanma faizlerini rekor seviyelere taşımış ve belirsizlik ortamını önemli ölçüde artırmıştır. Grafik4 Grafik5 Bu durum sadece Dolar değil TL faizlerinde de kendini göstermiş ve TL’nin piyasa koşullarına göre fiyatlandığı (Yine de politika faizleri dolayısı ile akılcı değil) faizlerde de önemli yükselişler söz konusu olmuştur. Grafik6 Bu göstergeler siyasi ideolojinin ortaya çıkarttığı bozulmanın sadece bir kaçı. Bu söylemin ispatlanması amacıyla sapılan yollarda kullanılan Kur Korumalı Mevduat ve sonrasında gelebilecek başka enstrümanların bütçe, borçluluk gibi göstergelerde yarattığı yıkım ise eşi benzeri görülmemiş bir gerçek. Yıllarca düşük giden Diğer transfer harcamalarının 2022 yılı Mart ve Nisan aylarında patlamasının tek nedeni siyasi ideolojinin kanıtlanması için kullanılan finansal mühendislik araçlarından kaynaklanmaktadır. Bu rakamların Mayıs ayında daha da dramatik artacağı kurun geldiği seviyeler dolayısı ile yadsınmaz bir gerçektir. (Grafik7) Grafik7 [caption id="attachment_208782" align="alignnone" width="476"] Kaynak: HMB[/caption] Tüm bu gelişmeler ve ortaya dökülen söylemler ülkenin geleceğini karartmaya devam etmektedir. Grafik8 [caption id="attachment_208785" align="alignnone" width="500"] Kaynak: HMB[/caption] Tüm bu göstergeler ideolojik söylemin ekonomiyi kapsamasının hızlı bir bozulmayı nasıl gerçekleşebileceğini ortaya koymaktadır. Bunun sonucu ise belirsizliğin artması ve ekonomik aktörlerin teker teker önlem almasını beraberinde getirir. İş alemi eriyen sermayesi ile yatırım yapmaktan vaz geçer, hane halkı harcamalarını öne çeker ve elinde TL tutmaktan vazgeçer, ekonomi ve finans piyasalarında tüm dengeler altüst olur. Faiz ile ideolojik olarak mücadele etmek ve daha az faiz ödemek üzere çıktığınız yolda çürüyen akıl ve mantık bir de bakmışsınız sizi bambaşka bir noktaya getirmiş. Grafik9 [caption id="attachment_208784" align="alignnone" width="500"] Kaynak : HMB[/caption] Sonuç olarak yapılan ideolojik tercih kalkınmayı ortadan kaldırmıştır. Çözümü ise son derece basittir. Gerçeklere bilime, akıl ve mantığa dönmek refah artışına ve kalkınmaya yol açacak ilk adımdır. Bu iktidardan beklenmesi ise neredeyse imkansızdır.