Tavsiyem, 2023 yılında Hindistan’ın ikram edeceği G20 kurabiyelerinden bir iki tane almanız. Bu, Türkiye’de büyüklüğüyle ve kesintisiz demokrasi geleneğiyle orantılı bir dikkate mazhar olmayan Hindistan’a yeniden bakmamız için çok iyi bir bahane. Mart ayının ilk haftasında, Hindistan’ın en büyük diplomatik prestij etkinliği sayabileceğimiz Raisina Diyaloğu’na katılmak üzere Yeni Delhi’deydim. Her yıl dünyanın dört bir yanından (Çin ve Pakistan hariç) yüzlerce konuk ağırlayan bu organizasyon, hükümete yakın bir düşünce kuruluşu olan Observer Research Foundation (ORF) tarafından düzenleniyor. Raisina, Batı dışı ülkelerde başlı başına bir “yumuşak güç” unsuruna dönüşen uluslararası konferansların (Katar’daki Doha Forum, Türkiye’nin Antalya Diplomasi Forumu vb.) Hindistan muadili. 2016 yılından beri yapılan konferans, bu sene ülkenin G20 Zirvesi dönem başkanlığına denk geldiği için epey gösterişliydi. 2023 yılında G20 dönem başkanı olan Hindistan, bu görevi kendisi ve gelişmekte olan ülkeler için bir avantaja çevirmek konusunda ısrarlı. Ülkede adeta turistik bir maskota dönüşen G20 logosu, Yeni Delhi’de uçaktan inip havalimanına ayak basar basmaz hemen karşınıza çıkıyor; sınırdan girerken beklemesinler diye G20 delegeleri için özel bir kontuar bile ayrılmış. Kentin dört bir yanı Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin G20 ile ilgili etkinliklerde misafir ettiği Avrupalı siyasetçilerin posterleriyle dolu. Bir pastane köşesinde sakince çayınızı yudumlarken bile yanında ikram olarak G20 kurabiyeleri geliyor. Hindistan’ın G20 dönem başkanlığı süresince en büyük derdi hiç şüphesiz Ukrayna savaşı olacak. Nitekim Raisina ile aynı günlerde toplanan G20 Dışişleri Bakanları zirvesinde Rusya’nın ve Çin’in tavrı bu konuda ortak bir deklarasyon çıkmasını engelledi. Hindistan’ın bu krizdeki tutumu çok net değil. Raisina Diyaloğu’nda Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a özel bir oturum ayrılması, Hindistan’ın taraflara eşit mesafede olma ısrarının Ukrayna işgalinin ikinci yılında da devam edeceğini gösteriyor. Sosyal medyada Lavrov’un tezlerine gülen seyircilerle gündeme gelen bu oturum aslında Rusya açısından gayet olumlu bir atmosferde seyretti. Avrupalı diplomatların çoktan terk ettiği salonda, gayet dominant bir konuşmacı olan Lavrov, Hint ev sahibinin sözünü birkaç kez alaycı ve reddiyeci tavırlarla keserek salondan alkış almayı başardı. Önümüzdeki yıl, G20 zirvelerinin yenilip yutulması en zor kurabiyesi, işgalin aslında ‘nefsi müdafaa’ olduğu yönündeki Rus argümanları olacak. Hindistan’ın Raisina toplantısı ve G20 zirvesiyle taçlandırmak istediği kendi “yumuşak gücü” için en önemli alanlar, teknoloji ve sağlık. 1,2 milyar vatandaşı için dijital kimlik yaratmakla övünen, mobil ödeme sistemlerini yaygınlaştırmış, Covid döneminde kendi aşısını üretmiş bir ülkeden bahsediyoruz. Konferansa katılan Hint akademisyenler, bilim insanları, sivil toplum üyeleri ülkenin gerçekten de dünyayı çok iyi tanıyan, entelektüel çıtası yüksek bir eliti olduğunu gösteriyor. Dışişleri Bakanı Dr. S. Jaishankar da onlardan biri. Raisina Konferansı’nda kendisine gelen “bağlantısızlık hareketi öldü mü?” sorusuna “Elvis Presley’in yaşadığına inanan insanlar var, siz onlardan biri misiniz?” diye yanıt verecek kadar nüktedan. Ancak Hindistan’ın bir yüzü Google ve Microsoft gibi şirketleri yöneten Hint kökenli mühendis ve yazılımcılar ise, diğer yüzü hâlâ 20. yüzyıl başını çağrıştıran toplumsal seferberlik hamleleriyle temel hijyen sorunlarını çözmeye çalışan devasa Hint kırsalı. Modi’nin “önce tuvalet, sonra tapınak” sloganı her şeyi özetliyor. Küresel Açlık Endeksi’nin 107. sırasında yer alan Hindistan, pandemideki karantina uygulamalarının ülkede kitlesel “açlık ölümlerine” yol açmamış olmasını bir başarı göstergesi sayıyor.
Dünyanın en kalabalık ülkesi olmasına ramak kalan Hindistan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi küresel karar-alma mekanizmalarının dışında kalmaktan rahatsız.
Hindistan’ı 2014 yılından beri yöneten Başbakan Modi, bağımsızlık döneminin mimarı Jawaharlal Nehru mirasıyla derdi olan bir partinin yöneticisi. Bizdeki “adaları kim verdi?” tartışmasının bir benzerini Modi’nin Hindu milliyetçisi partisi BJP Keşmir sorunuyla ilgili olarak yürüttü. Dış politikada İsrail ile yakınlaşan, Çin’e karşı ABD ile aynı hizada olma gayreti içindeki Hindistan, Quad gibi yeni askeri oluşumların içinde Japonya ve Avustralya ile birlikte yer alıyor. Hindistan, Türkiye’ye benzer şekilde, kendine dünyada büyük güçlerin elinin erişemediği bir boşluk, bir manevra alanı açmak istiyor. Dünyanın en kalabalık ülkesi olmasına ramak kalan Hindistan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi küresel karar-alma mekanizmalarının dışında kalmaktan rahatsız. Bu anlamda “dünya beşten büyüktür” sloganına en çok alkış tutabilecek ülkelerden biri. Modi yönetiminde Hindistan dış politikasında medeniyet, kültür ve tarih öğeleri ağırlık kazandı. Ülkenin, içinde spritüel akımların, bitkisel tedavilerin ve yoganın da olduğu büyükçe bir “yumuşak güç” heybesi var ki bu stratejinin Türkiye’de bile başarılı olduğunu görüyoruz. Ama önümüzdeki dönemde Hindistan’ın imajını kamu diplomasisi hamlelerinden çok ülkedeki ekonomik, siyasi ve toplumsal gelişmeler belirleyecek. Bu noktada da en büyük handikap, radikal Hindu milliyetçilerinin Müslüman gruplara karşı giderek daha fazla benimsediği nefret dili. Muazzam bir etnik ve kültürel çeşitliliğe sahip olan Delhi’de iş yerinde ayrımcılıktan korktuğu için ismini değiştirenler, bindiği taksinin şoförüne Müslüman olduğunu sezdirmemek için hitap tarzını değiştirenler var. Küresel sorunların tartışıldığı Raisina oturumlarından fırsat kaldıkça sade Hindistan vatandaşı hikayelerine kulak kabartmaya çalıştım. Deprem dönemi boyunca çok yoğun çalışan büyükelçiliğimizin çalışanları, açılan bağış hesaplarına bir öğün yemek parası kadar yatırabilen, evden kendi eşyasını sırtlanıp getiren Hint vatandaşlarından minnetle bahsetti. Burada Hindistan’ın geçtiğimiz ay Türkiye’ye en büyük yardım ekiplerinden birini göndererek İskenderun’da bir sahra hastanesi kurduğunu da hatırlamak gerekiyor. Hindistan, maddi yoklukları insan kaynağıyla telafi eden bir ülke. Bunu söylerken, bindiğim tuk tuk arabasının, her hafta ailesiyle gittiği Sih tapınağına beni de davet eden şoförünü, bize Eski Delhi’nin daracık yollarını, camilerini ve tarihi yerlerini gezdirme nezaketinde bulunan Hint meslektaşımızı düşünüyorum. İstanbul’a ayak bastığımda, Hindistan’da geçirdiğim birkaç gün içinde dağılıp yeniden toparlanan altılı masa liderinin “Türkiye’nin Gandi’si” olarak anıldığını gördüm. Bu bana bizim de ülke olarak Hindistan’a karşı boş olmadığımızı hissettirdi. Gerçekten de, Türkiye’de tanınmış bir ismin yanına sorunsuzca iliştirebileceğiniz bir yabancı ülke lideri bulmak oldukça zordur. Velhasıl, tavsiyem, 2023 yılında Hindistan’ın ikram edeceği G20 kurabiyelerinden bir iki tane almanız. Bu, Türkiye’de büyüklüğüyle ve kesintisiz demokrasi geleneğiyle orantılı bir dikkate mazhar olmayan Hindistan’a yeniden bakmamız için çok iyi bir bahane.