Güney Kore’yi asıl önemli kılan az gelişmiş ülke konumundan, ileri teknoloji üreterek dünyanın 10. büyük ekonomisi olmaya varan yolu kısa bir sürede kat etmiş olması. Han Nehri’ndeki Mucize olarak adlandırılan bu hikayeye yakından bakalım.
Geri kalmış olduğunuz bir yarışta öne çıkmak, bilhassa çevresel koşulların lehinize olmadığını düşündüğünüz bir durumda oldukça zordur. Zira her şeyden önce aşılması gereken bir psikolojik bariyer vardır. Bu konuyu ele alma nedenim tam olarak bu; size psikolojik bariyerimizi aşabilecek bir başarı öyküsü anlatma amacındayım.
Güney Kore şu anda dünyanın teknolojik olarak en yüksek gelişmişlik düzeyine sahip ülkelerinden biri… OECD ülkeleri arasında geniş bantlı internet abonesi sayısı açısından üçüncü sırada yer alıyor. Dijital ekran ve cep telefonu alanlarında dünya lideri ve tüm elektronik cihazların üretiminde kullanılan yarı iletken/entegre devrelerin ihracatında Çin’den sonra ikinci sırada.
1950-1953 Kore Savaşı’nın ardından küllerinden yükselmeye çalışan Güney Kore, az gelişmiş bir ülke statüsündeydi.
Güney Kore’nin nüfusu yaklaşık olarak 52 Milyon. Dünya Bankası’nın 2020 yılı verilerine göre nominal GSYİH olarak 1.63 triyon dolar ile dünyada 10. ve Asya’da 4. sırada yer alıyor. Güney Kore’yi asıl önemli kılan ise az gelişmiş bir ülke konumundan, ileri teknoloji üreterek dünyanın 10. büyük ekonomisi olmaya varan yolu kısa bir sürede kat etmiş olması. Han Nehri’ndeki Mucize olarak adlandırılan bu hikayeye yakından bakmak, içinde barındırdığı dersleri almak bana göre oldukça önemli.
1950-1953 Kore Savaşı’nın ardından küllerinden yükselmeye çalışan Güney Kore, az gelişmiş bir ülke statüsündeydi. Savaş sonrası dönemde gerçekleşen ekonomik atılım, ülkeyi iki nesilde çağ atlatarak dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline getirdi. Bu atılımın önemli ayaklarından biri olan teknolojik atılım ise bugün, başta Samsung, LG ve Hyundai olmak üzere dünyanın en önde gelen teknoloji şirketlerine ev sahipliği yapmasıyla sonuçlandı. Güney Kore 2020 Bloomberg İnovasyon Endeksi’nde Almanya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Cornell Üniversitesi, INSEAD ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü tarafından yayınlanan Küresel İnovasyon Endeksi'nde ise 129 ülke arasında 11. sırada…
Ülkenin güçlü Ar-Ge’si hükümet, endüstri ve akademik topluluklar arasında yakın bir işbirliğini teşvik eden bir "yukarıdan aşağıya inovasyon” sistemi kurulmasıyla ortaya çıktı.
Ülkenin bilgi ve iletişim teknolojilerinde küresel bir lider olmasını sağlayan güçlü Ar-Ge’si hükümet, endüstri ve akademik topluluklar arasında yakın bir işbirliğini teşvik eden bir "yukarıdan aşağıya inovasyon” sistemi kurulmasıyla ortaya çıkıyor. 1966'da kurulan Kore Bilim ve Teknoloji Enstitüsü ve 1967’de kurulan Bilim ve Teknoloji Bakanlığı bu sistemin inşasında önemli bir rol oynuyorlar. Güney Kore ekonomisine hakim olan aileler tarafından kontrol edilen ve chaebol olarak adlandırılan büyük holdingler hükümet tarafından desteklenirken, bu holdingler yine hükümet tarafından ar-ge alanında büyük yatırımlar yapmaya zorlanıyor. Gelişmelerin sahaya aktarılabilmesi için uygulama odaklı olarak planlanan bu süreçler Ar-Ge yoğunluğunu arttırırken, LG, Lotte ve Samsung gibi chaeboller de otomotiv, petrokimya ve elektronik gibi yeni ağır endüstrilere yönelmeye başlıyorlar. Dünyanın en yüksek piyasa değerine sahip teknoloji şirketleri sıralamasında 10. sırada yer alan Samsung, 2018 yılında ülkenin GSYİH’sının yaklaşık %15’ini üretiyordu. Şu anda mobil telefon ve tabletlerin yanı sıra yarı iletken çiplerin üretiminde de dünyanın en önde gelen şirketleri arasında yer alan Samsung, hükümetin korumacı politikalarının yardımıyla elektronikten havacılığa kadar pek çok sektöre girerek Ar-Ge kapasitesini daha da geliştirdi. Kurumsal şirketlerle akademi arasında işbirliklerinin kurulmasını gerektiren teknoloji politikasının uygulanmasıyla başta Güney Kore ve Amerika üniversiteleri olmak üzere, dünya üzerindeki pek çok saygın üniversiteyle halen sıkı iş birlikleri içinde bulunan şirket, bu anlamda örnek bir vaka olarak kabul ediliyor.
Güney Kore teknoloji politikalarının odağı 1980'lerin ortalarından itibaren yarı iletken tasarımı ve üretimi gibi yüksek teknolojili endüstrilere doğru kayıyor. Pandemi döneminde yaşanan çip krizinde de tecrübe ettiğimiz üzere, tüm elektronik cihazların içinde yer alan yarı iletken çiplerin üretimi otomotivden bilgisayara kadar pek çok sektör için hayati önem taşıyor. Konuya zamanında atfedilen önem sayesinde Güney Kore, Taiwan ve Çin’den sonra en önemli yarı iletken üreticilerinden biri... Samsung, Taiwanlı TSMC’den sonra dünyanın en büyük yarı iletken üreticisi konumunda. Bu çok kritik alanda zamanında atılan adımlar Güney Kore’yi de pazarın en önemli ülkelerinden biri haline getiriyor. Özellikle 2000’li yılların başından itibaren ülkedeki chaebol’lerin düşük katma değerli ihracattan uzaklaşarak teknoloji odaklı sektörlere yoğunlaştıkları görülüyor.
Ulusal dijital dönüşümün sağlanması için de hayati adımlar atan Güney Kore, 1995'te ulusal geniş bant altyapısını oluşturmak ve kullanımını en üst düzeye çıkarmak üzere 1,5 milyar dolar değerinde on yıllık bir plan başlatıyor. Öte yandan hükümet, chaebol’lerle birlikte ülkenin ekonomik ve yenilikçi gücü olarak kabul edilen Seul'ü çevreleyen ve yaklaşık 13 milyonluk bir bölge olan Gyeonggi gibi bölgesel inovasyon merkezlerini geliştirmeye başlıyor. Bu merkezler aynı zamanda sanayi, Ar-Ge ve üretim altyapısını yerel ve ulusal üniversiteler ve araştırma kurumları ile buluşturma görevini de üstleniyor. 2010 yılına gelindiğinde Güney Kore'de bu amaçlarla çalışmak üzere 105 bölgesel yenilik merkezi ve 18 teknopark kurulmuş oluyor.
Kayda değer bir diğer nokta ise devlet kaynaklı finansmanın altyapı, mühendislik ve fen bilimleri alanlarında odaklanmasının yanı sıra, Ar-Ge'ye yapılan yatırımların ağırlığını ise patent ve kar arayışındaki kurumsal sektöre kayması… Bu değişim Ar-Ge vergi teşvikleri ve yabancı teknoloji ithalatı ile de desteklenerek, alınan yatırımların etkisinin maksimize edilmesi sağlanıyor. 2010 sonrasında ise özellikle biyoteknoloji, yapay zeka ve siber güvenlik alanlarında küçük ve orta ölçekli işletmeler kurulmaya başlanıyor ve bu teknoloji girişimleri de Ar-Ge teşvikleri, devlet fonları ve ulusal teknolojik altyapı ile destekleniyor.
Yaratılan başarı öyküsünün örnek teşkil edecek adımlarından bir diğeri ise elbette insan kaynağı alanında yaşanan dönüşüm… Başarı hikayesinin bu çok önemli kısmını ise bir sonraki yazıda ele alacağım.