Gerçeğin ne olduğunu herkes kadar siyasi iktidar da biliyor. Büyükelçiler geri adım atmadılar, önceki açıklamalarının hukuki dayanağını açıklamış oldular. Burada asıl soru şu; iktidar gerçekten Kavala için çağrı yapan 10 büyükelçiyi istenmeyen adam ilan edebilir miydi?İster siyasi, ister ekonomik olsun yakın ilişkimizin olduğu 10 ülkenin büyükelçileri geçtiğimiz hafta, 4 yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala için bir açıklama yaptı. Ne var o açıklamada? Şunlar; “Osman Kavala’nın serbest bırakılmaması için başvurulan yollar demokrasiyle bağdaşmıyor. Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri ve kendi kanunlarına uygun bir şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın bir an önce serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz...” Açıklama bu. Peki bu açıklamada, siyasi iktidar temsilcilerinin iddia ettiği gibi “yargıya talimat söz konusu mu?”. Yok. Yok, çünkü Türkiye AİHM’nin kararlarına uymakla yükümlü. Anayasanın 90. maddesi de AİHM kararlarına uymayı emrediyor. Bu açıdan AİHM kararlarına uymamak Anayasa’ya uymamak anlamına geliyor. Kaldı ki uluslararası insan hakları hukukunda gelinen nokta temel insan hakları ihlalleri artık ülkelerin iç meselesi olmaktan çıkmıştır. Bu açıdan bireysel hak ve özgürlükler sadece iç hukukun değil, uluslararası hukukun da koruması altındadır. Bu açıdan taraf olduğumuz sözleşmeler nedeniyle; insan hakları ihlalleri karşısında “kimse bizim içişlerimize karışamaz” deme imkânı yoktur. Bütün bu gerçeklere rağmen siyasi iktidar, yurt dışı kaynaklı her eleştiride olduğu gibi buna da hamaset üzerinden cevap verdi. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan çağrıda bulunan 10 büyükelçi için Dışişleri Bakanı’na “İstenmeyen Adam” ilan edilmesi için talimat verdiğini açıkladı. Dışişleri Bakanlığı’ndan açıklama gelmedi. Ancak kulislere yansıyan, bunun imkansızlığı oldu. Hafta başında büyükelçiler bu açıklamayı İsviçre Konvansiyonu’nun 41. maddesinden aldıkları meşruiyetle yaptıklarını açıkladılar. Siyasi iktidar büyükelçilerden gelen bu açıklamadan memnunluk duymuş olmalılar ki, açıklamayı “geri adım” olarak sundular. Hatta Dışişleri Bakanı dün katıldığı bir TV programında; “Cumhurbaşkanımızın talimatı üzerine sınır dışı işlemlerine başladık, Pazartesi kabineye arz edecektik. Elçiler arasından bavullarını toplamaya başlayanlar olmuş, geri adım attılar” diyerek süreci durduklarını açıkladı. Ancak gerçeğin ne olduğunu biz de biliyoruz, dünya da biliyor ve herkes kadar siyasi iktidar da biliyor. Büyükelçiler yaptıkları açıklama ile geri adım atmadılar, önceki açıklamalarının hukuki dayanağını açıklamış oldular. Yani gerçek, siyasi iktidar ve ona yakın medyanın aktardığı gibi değil. Burada asıl soru şu; siyasi iktidar gerçekten Osman Kavala için çağrı yapan 10 büyükelçiyi istenmeyen adam ilan edebilir miydi? Edemezdi. Edemezdi çünkü, bunu yapacak hukuki dayanak olmadığı gibi ülke olarak ekonomik ve siyasi gücü de yok. Nitekim yapılamadı da. Elbette dış politikada yaşanan yalnızlık sadece Batı ile ilgili değil. Kabul edelim Rusya ile olan ilişkilerde de böyle. Türk dış politikası son yıllarda kurumsallıktan uzaklaşıp şahsileştiği ölçüde, ulusal çıkar önceliği iktidarın siyasi ömrünün uzatılmasına verdiği ölçüde arka kapıda taviz siyasetine bırakmıştır. Ve bu tercihin maliyetini ekonomik olarak fazlasıyla ödemekteyiz. Bu politikanın daha doğrusu politikasızlığının bir örneğini son günlerde Rusya ile olan ilişkilerde görmekteyiz. Rusya bizi İdlib’de sıkıştırdığı ölçüde, siyasi iktidar Rusya ile itilaf yaşayan Ukrayna’ya silahlı İHA satarak kendine alan açmaya çalışmaktadır. Elbette burada silahlı İHA satılmasına bir engel yoktur ama bu satış yapılırken bunların kullanılması konusunda bazı tehditler konulması önemlidir. Fırat Batısı’nda ve İdlib’de askerlerimiz neredeyse Rusya'nın insafında görev yaparken Ukrayna'ya sattığımız silahlı İHA'ların, Rusya’ya karşı kullanılması olasılığı, Suriye’deki askerlerimizi tehlikeye atmaktan başka bir şey değildir. Görüldüğü gibi, siyasi iktidar dış politikada her adımı iç siyasette yaşadığı sıkışmayı aşmak için atarken; attığı her adım, içerdeki yalnızlığı ve içine düşülen çaresizliği biraz daha attırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Hamasetin çaresizliği
Politikyol
Yorumlar
Popüler Haberler
Erdoğan'ın asgari ücret paylaşımına yorum yapan kişiye soruşturma
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
Devlet Memurları Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi
Bakan Işıkhan asgari ücreti açıkladı
İstanbul'da deprem meydana geldi
Asgari ücretten sonra merakla bekleniyordu: Yılın son faiz kararı açıklandı