Yazılar

Hamas İsrail’e saldırdı, çünkü…

Abone Ol
İsrail’in başlatacağı orantısız kara savaşının büyük yıkımlara yol açacağını bilen Hamas, Suudi Arabistan’ın bu durumda Tel Aviv ile ilişkilerini normalleştirmekten kaçınacağını hesaplıyor.

Gazze Şeridi’nde yönetimi elinde bulunduran Hamas’ın, İsrail’e son saldırısını iyi analiz etmek gerekiyor.

Çünkü Ortadoğu’da, Türkiye’yi de içine çekecek büyük bir krizle karşı karşıyayız.

Aralarında bakanların da bulunduğu İsrailli aşırı dinci ve sağcıların, Müslümanların kutsal mekânı Mescid-i Aksa’ya yönelik tahrikleri Filistinliler arasında büyük tepki topluyordu.

Netanyahu’nun hükümeti kurmak ve ayakta tutabilmek için aşırı sağcı ortaklarına Batı Şeria’da, Doğu Kudüs’te ciddi ödünler verdiği de biliniyordu.

Söz konusu bölgelerde, Filistinlilerin arazileri mahkeme kararlarıyla ellerinden alınarak, yeni Yahudi yerleşimleri için alan açılıyordu.

Yani Batı Şeria’nın fiili ilhak süreci başlatılmıştı.

Buna direnen Filistinliler ile Yahudi yerleşimciler ve İsrail askerleri arasındaki çatışmalar sürekli büyüyordu.

Gazze Şeridi’ndeki, insanlık dışı İsrail ablukası ise Filistinliler açısından hayatı çekilmez hale getirmişti.

Bu nedenle Gazze-İsrail sınırı boyunca Filistinli gençler ile İsrail askerleri arasında arbede ve çatışmalar bitmiyordu.

“Tüm bu sorunlar birikti ve Hamas birden saldırdı” şeklindeki bir düşüncenin yanlış olduğunu konuyla ilgilenen herkes bilecektir.

Hamas’ın saldırısına zemin hazırlayan konuları birkaç madde halinde sıralayalım.

1) İsrail’de, Netanyahu Hükümeti’nin planladığı yargı reformuna karşı yaklaşık 9 ay önce kitlesel protesto gösterileri başladı.

Söz konusu gösteriler, İsrail toplumunda ciddi bir ayrışmaya yol açtı.

Bu ayrışma orduya, polis teşkilatına ve hepsinden önemlisi İsrail’in iç (Şabak) ve dış istihbarat (Mossad) servislerine de yansıdı.

2) Yeni yerleşimlerin kurulduğu Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yükselen tansiyon nedeniyle İsrail ordusunun en iyi birliklerinin önemli bir bölümü bu bölgelere konuşlandırıldı.

3) Mescid-i Aksa’da fanatik Yahudilerin yol açtığı olaylar yüzünden Filistinlilerin artan tepkisini önlemek amacıyla polis teşkilatının önemli bir bölümü burada seferber edildi.

Hamas ise yaklaşık 1,5 yıldır geniş çaplı bir saldırı için hazırlık yapıyordu.

İsrail, hazırlığı yapılan saldırının her zaman olduğu gibi roket atışları şeklinde düzenleneceğini öngörmüştü.

Ayrıca istihbarat raporlarında, bu kez yapılacak roket saldırısının çok büyük çaplı olabileceği belirtilmişti.

Yaklaşık 5 bin roket atılabileceği uyarısı yapılmıştı.

Ama bu roketlerin, İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe’de etkisiz hale geleceği yönünde görüş bildirilmişti.

Aklıma takılan bu konuyu, askeri ataşelik yaptığı dönemde tanıdığım, İsrail ordusundan general rütbesinden yakın zamanda emekli olmuş bir isme, Whatsapp üzerinden yazdığım sorularıma aldığım yanıt sayesinde daha net bir şekilde anladım.

Türkiye kökenli bir Yahudi ailenin çocuğu olan İsrailli generalin, “Netanyahu hükümetine tepkili yaklaşık 1350 asker (subay, astsubay) istifa etti. Bu ordu için önemli bir rakam. Ayrıca polis teşkilatının birçok mensubu görevden ayrıldı. Onların sayısı hakkında bilgi verilmedi. Ama hepsinden önemlisi ise iç ve dış istihbarat servislerimizde istifa olmadığı için ciddi sayılarda istihbarat mensubu Netaanyahu’ya tepki için ‘görevsizlik’ konumunu seçti. Yani atıl durumda kalmayı tercih etti” şeklindeki sözleri benim analizimi doğrular nitelikteydi.

Buraya kadar anlattıklarım, Hamas’ın zaten hazırlığını yaptığı geniş çaplı saldırısı için şartları fazlasıyla olgunlaştıran gelişmelerdi.

Hamas, saldırı için 1973’deki savaşın (Yom Kippur) yıldönümünü ve İsrail’deki önemli dini bayramlar serisinin sonuncusunun kutlandığı bir Şabat gününü seçti.

İsrail, cuma günü başlayan ve cumartesi sabah da devam eden büyük çaplı roket saldırısıyla meşgul edilmişken, Hamas’ın özel eğitimden geçmiş ve hepsi uzun süre önce şehitlik yemini etmiş toplam 150 üyesi, 10 ya da 11 gruba ayrılarak, İsrail’in güney kesimine sızdı.

Denizden tekneyle giden, hatta paraşüt ile İsrail’e geçen vardı, ama büyük çoğunluk kara sınırının 3 ayrı noktasından sızdı.

Bunlara, uzun süredir İsrail içinde olan ve kamyonetler getiren Filistinliler de aşağıda sıralayacağım yerlerde katıldılar.

Daha önce de söylediğimiz gibi İsrail ordusunun iyi eğitimli birliklerinin önemli bir bölümü, bu sınırdan Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e gönderilmişti.

Ayrıca istihbarat servislerinde ‘görevsizlik’ kararı alanların büyük bir bölümü, Gazze sınır bölgesinden istihbarat akışını kesmişti.

Ağır silahlı Hamas mensupları Kfar, Azza, Naha, Oz, Magen, Beed köylerine (yerleşim birimleri) girdiler.

Ayrıca Reim, Zikim ve Erez’deki askeri üs ve karakolları bastılar.

Çok kayıp verileceği bilinen bu saldırının, mümkün olduğunca uzun tutulması, her yere ateş açılması, İsrail güvenlik güçlerinden esirler alınıp, Gazze’ye götürülerek pazarlık için kullanılması da planın bir parçasıydı.

Ve tabi ki bu saldırı ile İsrail toplumunda, ‘İçimize kadar girip, hepimizi öldürebilecek güçteler” korkusu ve uzun süre silinmeyecek bir travma yaratmak hedefi de vardı.

İsrail, saldırıyı püskürtür, düzeni yeniden sağlar, ama toplumda oluşacak korku ve travmayı kolay kolay silemez.

Yazıştığım İsrailli emekli general, Netanyahu’nun bir saldırı beklediğini, ama bu kadar büyük çaplı bir olayı öngörmediğini söyledi.

Netanyahu’nun beklentisinin nedenini sorduğumda ise “Aylardır süren ve etkisi azalmayan protesto gösterileri, Netanyahu hükümetinin kamuoyundaki desteğini bitirmeye başlamıştı. Netanyahu’nun bunları unutturacak ve toplumun dikkatini başka yere çekecek bir şeye ihtiyacı vardı. Bu da Hamas ve Hizbullah ile dolayısıyla İran ile bir savaş olabilirdi. Netanyahu, geniş çaplı bir kara savaşı ile Gazze ve Lübnan’ın güneyine girecek. Ama ağırlığı Gazze’ye verecek. Bu savaş öncekilerden çok daha büyük ve kanlı olur” yanıtını verdi.

Hamas’ın son geniş çaplı saldırısının İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmuş ya da kurmaya hazırlanan bazı Arap ülkelerine de net bir mesaj olduğunu belirtmekte yarar var.

Fas, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelere, Filistinliler olmadan İsrail ile barış yapılamaz denilmek isteniyor.

Özellikle de Suudi Arabistan, söz konusu mesajın doğrudan muhatabı durumunda.

İsrail’in başlatacağı orantısız kara savaşının büyük yıkımlara yol açacağını bilen Hamas, Suudi Arabistan’ın bu durumda Tel Aviv ile ilişkilerini normalleştirmekten kaçınacağını hesaplıyor.

Son bir önemli ayrıntıyı daha vermekte yarar var.

Hamas, Gazze Şeridi’nde, El Fetih ise Batı Şeria’da etkili.

Hamas, Filistinlilerin tamamının desteğini ve sempatisini toplayacak bu son saldırıyla, kahramanlaşıp, Batı Şeria’da da etkin olmayı ve El Fetih’i zayıflatmayı hesaplıyor.

Bu kez Ortadoğu, uzun süre devam edecek kanlı bir kriz yaşayacak.

ABD ve İsrail’in, Hamas ve Hizbullah’a silah başta olmak üzere her türlü yardımı veren İran’a hava saldırıları yapması ise sürpriz olmayacak.