Pek çok ülkede geçmişteki olaylarla hesaplaşma ve bunların hukuki ve demokratik olarak çözümü için hakikat komisyonları kuruluyor. Doç. Dr. Fatih Öztürk’e göre bu komisyonlar işlenen suçları azmettiren liderler kadrosunun yargılanmasını içeriyor.
Hangi ülke ve hangi sistemde olursa olsun, yapılan haksızlıklar ve zulümler karşısında yani hukuksuzluk ortamında genelde dört tavır karşımıza çıkar. Birincisi, kendisine dokunulmayan ve umursamaz olanlar, ikincisi, kendisine dokunulmadığı halde mertçe mazlumun ve kadre uğramışların yanında yer alanlar, üçüncüsü ise zulme uğradığı hâlde mücadele etmeyip köşesinde bekleyenler veya mücadelesine devam edenler. Dördüncüsü ise mütehakkimane ve zalimce zulmü işleyenler ve onlara yardım edenlerdir.
1) Kendisine dokunulmayan umursamazlar güruhu
Bunlar genelde her devrin adamıdırlar. Millet tabiriyle gelene gidene ağam paşam diyen tiplerdir. Onlar için bu dünyada sadece elde edilecek menfaat vardır, gerisi teferruattır. Her türlü oyunun içinde yer almaya da razıdırlar. Yeter ki menfaatleri heder olmasın. Yalan hedefe varmak için her şekilde söylenen bir araçtır. Her daim konumlarını hükmedenlere itaatle sağladıklarına inanan zavallılardır. Hangi sistem gelirse gelsin hep ayakta kalıp ahkâm keseceklerine inanırlar.
Onların en tehlikeli düşmanı dürüst ve adil insanlardır. Öylelerinin olduğu yerde barınamayacaklarını çok iyi bilirler. O nedenle mert ve adil insanların ayaklarını kaydırmak için her zaman rol almaya hazırdırlar, yeter ki işin sonunda menfaat elde edecek olsunlar. Onlar için yalan ve gerçek yani hakikat ve küfür arasında hiçbir fark yoktur. Nihai hedef çıkar olduğu için nerede nasıl olursa olsun en önemli şey odaklandıkları emelleridir. Bu vatanın mert ve adil dürüst insanlarını harcamak gerektiyse bir otomobilden alacakları indirim için her türlü kahpece kurulmuş kumpasların altına bile imza atmaktan çekinmezler. Yeter ki menfaat elde etsinler.
Oysaki bumerang etkisi dediğimiz (Avustralya yerlilerinin kullandığı el silahından mülhem) zulmün duvarları yıkıldığında Hakkın ateşi ilk bu zavallılara dokunacaktır. Her ülkede en tehlikeli ve sinsi grup bunlardır. Dördüncülerden bile daha tehlikelidirler. 15 Temmuz hain darbe girişimi ve devamında yaşanan her türlü hadise de en çok kullanılan ak ile karayı karıştırmada (mixer modeller) rol alan mahlûkların güruhudur.
Cumhuriyet tarihçisi Prof. Dr. Ali Arslan’ın ifadesiyle edna’ül hayvanlar grubu. Çünkü kimi nerede ne zaman hangi yalanla vuracakları bilinmez. Bunlar, adalet kavgası yapanların hızını kesmek için bire bir algı oyunlarında köleliğe talip olanlardır. Bunları dördüncü grubun ikinci kısmından ayıran en büyük fark; onlar gibi oyunun içinde değildirler. İstenildiğinde menfaat karşılığı oyuna dâhil olanlardır. Ayrıca, dördüncü grubun ikinci sınıfında olanlar esirdirler. Kendi iradeleri yoktur.
Zalimle beraber hareket ederek kendini kurtarmaya çalışır. Ama unutmasınlar, vuran vurulur! Elbette, oynanan her oyun onu kurana geri döner. Ne zaman mı? Onu Allah bilir!
2) Mazlumun ve kadre uğramışların yanında yer alanlar
Maalesef, günümüz Türkiye’sinde sayıları çok az olan ve her ülkede eğitim sisteminin özellikle hukukçuların bu ruha göre yetiştirilmesi gereken mümtaz şahsiyetli insanların durduğu yer. Onların hayatının gayesi hep adalet, iyilik ve başkalarının hakkına el uzatmamak olmuştur. Onlar, insanlara inançlarından dolayı ayrımcılık yapmazlar. İşin ucunda kendisi ve ailesi zarar görecek olsa bile Hakkın ve adaletin çizgisinden kopmazlar. Bunlar, zaman zaman bu tavırlarından dolayı zulme uğrayanlarla birlikte zulme uğratılsa da her daim ayakta kalırlar ve hayırla yad edilirler. Onlar için günlerin kolay ve zor olması diye bir ayrım yoktur. Burası imtihan dünyasıdır. Tek hesap verecekleri merciin Allah olduğunu çok iyi bilirler.
Hakikat komisyonlarını etkili şekilde faaliyet gösterebilmesi için çok önemli dört saç ayağı olmalıdır; ilki ta en baştan beri suç örgütü şeklinde çalışan organize yapıların gerçek gayesinin ne olduğunu bildiği halde içinde yer alanlar ve yardıma devam edenler en ağır cezaya çarptırılmalıdır.
3) Korkaklar ve Kahramanlar
Zulme uğradığı halde sesini çıkarmayanlar esasında kader planında geçmişte yaptıklarının cezasını çekmektedirler. Ve büyük bir ihtimalle hala oyunun içinde olanlardır. Veya hâlâ saklayacakları bir şeyleri varsa, oyunu bozmaktansa sona ermesini beklerler, kendi oyunlarını sahneye koymak için. Bunlarla ilgili en büyük problem ise kendisinin zulme uğradığını gösterip sesini sonuna kadar çıkaranların da bunların arasında olmasıdır. Sinsice vaktini ve yerini kollarlar. Kahramanlar sahneye çıktığında arkasına sıra olarak sahte kahramanlık naraları atarlar. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!
Zulmün karşısında kaleler gibi dimdik ayakta duran kahramanlar… Zamanı geldiğinde mazlum adına hakkını herkesten alıp hesap soracak yiğit insanlardır. Onlar için bu ülke ve insanlarının dertleri vardır. Bumerang etkisinin hukukta en çok geçerli olduğu yer bunlar içindir. Bilirler ki, Allah haklarını teslim edecektir. Dünyanın neresinde olursa olsun buna hep böyle inanmışlardır. Allahçılık (haşa) rolü oynayanların kaybedeceğini çok iyi bilirler. Şunu da bilirler; zalimler hangi taklaları atarsa atsın, bir gün minderde takla atacak yer kalmayacaktır!
Üçüncü sınıfın birinci kısmı ile bunları karıştıranlar çok büyük bir hata işlemektedirler. Bunların saklayacak bir şeyleri yoktur. Allah ve Hakikat vardır onlar için. Zulmün karşısında susup beklemezler. Kur ’ani anlayışa uygun olarak namaz ve sabırla Allah’tan yardım isterken mücadelelerini de en güzel şekilde yapmaya çalışırlar. Onlar için geleceğin anahtarı yalansız olmak ve paylaşmak üzerine kuruludur. Hiçbir insana haksızlık yapmamak üzerine hayatları kuruludur. Zafer ve mağlubiyetten öte her daim mücadeleye devam ederler.
Belki de bu ülkede bu tip yapılara karşı savaş verirken en önemli şeyin liderler kadrosu olduğunu, gariban ve aldatılanları korumanın devletin ve hukukun en önemli görevi olduğunu asıl prensip olarak belirleyip örgütlü suçlarla mücadele etmenin zamanı gelmedi mi?
4) Zalimler ve yardımcıları
Adı ne olursa olsun bu ülkenin güzel insanlarına karşı art niyet besleyen ve bunu organize şekilde icra eden yapılarla bilerek birlikte olup ve kasti olarak ak ile karayı birbirine karıştıranlardır. Hele bunların içinde bir de öyleleri var ki, dün onlara esir olmuş, bugün kendisini kurtaramadığı için masumlarla oynamayı marifet sayan zavallı hayvancıklar.
Hayvandan bile daha aşağı olan bu yardakçılar, zalimler kadar bile cesarete sahip değildirler. Bumerangın en sert dokunacağı perde arkasında kendisini sakladığını zanneden bu mahlûklar olacaktır. Oyunların hepsi biter ve bir gün bütün perdeler açılır, herkes seyircinin karşısına çıkmak zorunda kalır.
Çözüme doğru
Hukuk devleti veya hukukun üstünlüğüne giden bir yolda yapılması gereken ilk şey; Hakikat Komisyonlarının kurulması olmalıdır. Yani geçmişle yüzleşmeden gelecek kurulamaz. Bu komisyonların esası samimi şekilde insanların bildiklerini anlatabileceği şekilde hukuki düzenlemeler yapmak üzerine olmalıdır. Hakikat komisyonlarını etkili şekilde faaliyet gösterebilmesi için çok önemli dört saç ayağı olmalıdır; ilki ta en baştan beri suç örgütü şeklinde çalışan organize yapıların gerçek gayesinin ne olduğunu bildiği halde içinde yer alanlar ve yardıma devam edenler en ağır cezaya çarptırılmalıdır.
İkincisi ise masum olduğu hâlde gençliğini suç örgütü şeklinde çalışan organizasyonlara kaptıranların hakkının verilmesidir. Tazminat komisyonlarıyla bu çok rahat bir şekilde sağlanabilir. Bu şekilde birinciler negatifliğin yani cezalandırılmanın en kötüsüyle, ikinciler ise ödüllendirmenin en iyisine muhatap olacaklardır. Üçüncüsü ise her ne şekilde olursa olsun darbe ve benzeri kalkışmaları hangi dönemde kim adına olursa olsun bilenler ve katılanlar yani bu millete silah çekenler hiçbir şekilde affedilmemelidir.
Dördüncüsü ise kasti yani bilerek ak ile karayı birbirine karıştırıp hakikati örterek durumdan maksimum fayda sağlayanlar, bunlar zaten bir anlamda bu işin içinde en derin şekilde olup başrol (main actors) oynayan ortaklar demektir. Hakikat komisyonları zaten en çok bu gibilerin gerçek yüzünün ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bunlar yüzünden gençliği çalınanlar bilerek (bu yapıyı temizlemek yerine) kurban edilmektedirler. Bunlar gençliği çalınanları kurban ederek göz boyama algısını gerçekleştirmektedirler.
Hakikat komisyonlarının çalışmaları halka açık bir şekilde yapılmalıdır ve daha sonra sansürsüz bir şekilde yayınlanmalıdır. Vatan evlatlarının gençliğini çalanların ve aldatıldığını söyleyenlerin gerçek hikâyeleri böylece tüm çıplaklığıyla ortaya konulmuş olsun ki adalette yerini bulsun. Ne denilmişti: Üstü ihanet, ortası ticaret, altı ibadet. Peki kendisine dokunulmayanlar, zalimler ve yardımcıları kimin canına okudular? Unutulmasın ki haksız ve hukuksuz bir şekilde mazlum insanlara dokunana günü gelince dokunurlar.
Nasıl mı? Allahçılık oynayan nicelerini nasıl yerle bir ettiyse Allah! Hatırlayınız: Hz. İbrahim (a.s.) ve Nemrutu, Hz. Musa (a.s.) ve Firavunu, Hz. Muhammed (a.s.) ve Mekke’nin efendilerini, Hz. Hüseyin ve Yezidi, avanesi Şimiri. Ne demiş eskiler; etme bulma dünyası! Esasında klasik bir tabirle, parayı takip ederseniz gerçek suçluların kim olduğunu ve bu şekilde çalışan yapılardan kimlerin nasıl faydalandığını yani yapıda lider olanlar ve kandırılanların kimler olduğunu kolaylıkla ortaya çıkarmış olursunuz.
Belki de bu ülkede bu tip yapılara karşı savaş verirken en önemli şeyin liderler kadrosu olduğunu, gariban ve aldatılanları korumanın devletin ve hukukun en önemli görevi olduğunu asıl prensip olarak belirleyip örgütlü suçlarla mücadele etmenin zamanı gelmedi mi? Ne yazık ki bu tip meseleler bilerek griftleştirilerek kronik hâle getirilmektedir. En kısa zamanda adalet ve eşitliğin bu güzel ülkede ak ile kara karıştırılmadan inşa edilmesi arzusuyla tarihe bir not düşmüş olalım.