Bir seçimde %51’i kıl payı alıp, tüm bunları yapma gücü elde edip, sonra da benim ve benim gibi milyonlarca kişinin tasarruflarını hoyratça kullanma yetkisi vermek bana biraz tuhaf geliyor. Bilmem farkında mısınız?Ben derslerde anlatırım öğrencilerime. Burada “yerlilik” ve “millilik” söylemi işlemez. Özellikle küçük tasarrufçu açısından… Çalışıp, didineceksiniz, üç kuruş para kenara atacaksınız TL olarak; amaç gelecekte belli bir refaha ulaşabilmek, satın alma gücünüzün devamını sağlamak için. Bu parayı daha sonra tekrar elde edebilmeniz hiç kolay olmayacak ise, “yerli” ve “milli” diye, size gelecekte istikrarlı bir satın alma gücü sağlayamayan bir para birimiyle tasarruflarınız tutar mısınız? Tüm bunlardan bihaber birini Merkez Bankanızın başına atayacaklar (veya bankanın karar süreçlerine müdahale eder yapacaklar), sonra da ülkenin kıt kanaat biriktirdiği tasarruflarını o kişinin “egosunun” insafına bırakacaklar. Bir de bu kurumun başındaki kişilerin bahsi geçen konularda tartışmalı liyakati, bilgi ve donanımı varsa… Vallahi benim demokrasi anlayışımı aşan bir durum bu. Bir seçimde %51’i kıl payı alıp, tüm bunları yapma gücü elde edip, sonra da benim ve benim gibi milyonlarca kişinin tasarruflarını hoyratça kullanma, benim geleceğimi böyle bir seçim ile ipotek altına alma yetkisi vermek bana biraz tuhaf geliyor. Bilmem farkında mısınız?
Güven
Politikyol
Kamuoyu size ve paranıza güvenmiyorsa, söylem olarak siz ne kadar çok yerlilik ve milliliğe vurgu yaparsanız yapın, vatandaş sizin merkez bankanıza güvenmez; sizin paranızı talep etmez.
Ekonomi güven üzerine inşa edilir. Bu evrensel bir kural. Türkiye’de de, ABD’de de veya başka bir ülkede de bu böyle. Neden böyle? Çünkü ekonomi mübadeleye dayanır ve bu mübadelelerde bir “karşılık ilkesi” vardır. Aldığınız her mal için karşılığında bir şey verirsiniz veya vereceğinizi vaat edersiniz. Modern ekonomilerde karşılık olarak verdiğiniz paradır. Bu para ile birlikte verdiğiniz vaattir. Vaat ettiğiniz ise, bu para karşılığı sabit bir satın alma gücü vaadidir. Burada bahsi geçen “paranın” kaynağı ise (veya vaadin sahibi), ülkenin merkez bankasıdır. Vaadi yapanın güvenilirliği ise, ödeme olarak ileri sürülen paranın kamuoyunda kabul görmesini sağlar.
Biz iktisatçılar açısından para merkez bankalarının yükümlülüğüdür. Bu yükümlülük, parayı iktisadi işlemlerinde ödeme aracı olarak kullananlara karşı bir yükümlülüktür. Bu yükümlülüklerinin vatandaş tarafından iktisadi işlemlerinde bir ödeme aracı olarak kullanılabilmesi için, onlara atfedilen değerin sabit olması beklenir. Aynı metre ve kg gibi ölçü birimlerinin sabit olması gibi. Merkez bankaları kendi yükümlülüklerine atfedilen değerin sabit kalacağını vatandaşlarını inandırmaya çalışarak, kamuoyunda “güven” inşa ederler. Bu güven devam ettikçe, ekonomi içindeki iktisadi işlemlerde sorunsuz bir şekilde o merkez bankasının yükümlülüğü ile ölçüm ve ödeme yapılır. Güven yok olursa, o zaman iktisadi faaliyetlerin ölçümünde başka paralar, başka merkez bankalarının yükümlülükleri kullanılmaya başlanır. Bu itibarla, ülkemizdeki yaygın siyasi anlayışla ifade etmek gerekirse, yerlilik ve milliliğin karşılığı güvenle sağlanır olur. Kamuoyu size ve paranıza güvenmiyorsa, söylem olarak siz ne kadar çok yerlilik ve milliliğe vurgu yaparsanız yapın, vatandaş sizin merkez bankanıza güvenmez; sizin paranızı talep etmez.
Benim yaşımda olanlar veya daha yaşlılar çok iyi bileceklerdir. Geçmişte semt pazarlarında, pazarcıların terazileri denetlenir; kilo ve gramları belediyeler tarafından tescil edilirdi. Yine benzer şekilde, petrol istasyonlarında yakıt pompalarının kalibrasyonları Ticaret Bakanlığınca yapılır ve belli aralıklarla yetkililerce tescil ederdi. Bu denetim ve tescillerin amacı iktisadi işlemlerdeki ölçümün sağlıklı yapılabilmesini sağlamaktı. Kamu otoritesinin bu sürece dâhil olması da, vatandaş nezdinde güven inşa etmenin bir yoluydu. Ticaret yapan vatandaşın yapılan işleme güven duymasını temin etmekti.
İster para deyin, isterseniz merkez bankası yükümlülüğü, kullandığınız ölçü birimine atfedilen değerin sabit olması, yapılacak olan ticari işlemlerde vatandaşınız bakımında herhangi bir kayıp doğmasının önüne geçilir. Bu yüzden kamuoyu, bu değerin istikrarlı kalmasını arzular. Bu haliyle merkez bankasının verdiği “parasıyla istikrarlı ölçü değeri” sağlama vaadine sadık kalması ve vatandan nezdinde alışverişlerde değer ölçü biriminin değişkenliğinden kaynaklanan zararlara uğramaması temin edilmesi istenir. Ya da merkez bankasının bu değerin istikrarını temin ederek, verdiği söze ve vaat ettiğine güvenilir bir merkez bankası olması hedeflenir.
Peki, olmazsa ne olur? Siz olsanız, eksik tartan esnaftan alışveriş yapar mısınız? Bu da onun gibi bir şey. Satın alma gücünüzde kayba neden olan, zaman içinde alım gücünüzü düşüren bir parayla işlem yapar mısınız? Her şeyden önce kıt kanaat yaptığınız birikimlerinizi bu parayla tutar mısınız? Bu aynı, bir pazarda eksik tartan pazarcıdan alışveriş yapıp yapmamakla eş değer öneme haiz bir sorudur.
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu