Barolara kayıtlı 143.330 avukatın %45.72’si kadındır. AYM’nin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin timsali durumunda olması ve adeta bir erkekler kulübü haline gelmesi sadece avukatlar için değil Türkiye kamuoyu için önemlidir.
Türkiye Barolar Birliği, son genel kurulunda Metin Feyzioğlu’nun başkanlığı kaybetmesinin ve Erinç Sağkan’ın başkan seçilmesinin ardından; Anayasa Mahkemesi’nin avukat üyesinin seçimi ile ilgili tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya. Anayasa Mahkemesi Üyesi Av.Celal Mümtaz Akıncı'nın emekliye ayrılması sebebiyle TBB tarafından yerine gösterilecek üç adayın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulması ve avukatlar arasından boşalan üyeliğe üç aday belirlenebilmesi gündemiyle 15 Ocak 2022 tarihinde Baro Başkanları Toplantısı yapılacak.
Bu sebeple Türkiye Barolar Birliği tarafından; 30 Aralık 2021 saat 17.00’ye kadar 45 yaşını doldurmuş ve 20 yıl aktif olarak avukatlık yapmış adaylar Anayasa Mahkemesi üyeliği aday adaylığı için başvuru yapabilecekleri duyuruldu. Ancak başvuru çağrısının yalnızca Türkiye Barolar Birliği tarafından sms yoluyla ve web sitesindeki duyuru aracılığıyla yapılmış olması, çoğu Baro tarafından mensuplarına bildirilmemiş olması; şartları sağlayabilecek ve başvuru yapmak isteyecek pek çok avukatın erken haberdar olmasını engelledi. Bu durum çoğu aday adaylığının, Baroların mevcut yönetimlerinin dar çevrelerinden çıkmasına neden oldu.
Bir başka dikkat çeken konu ise uzun süre hiç kadın aday adaylığının duyulmaması oldu. Bazı Baro Başkanları da Türkiye Barolar Birliği’ne ulaşan başvurular arasında kadın avukatların olmadığını doğruladı. Bunun üzerine TBB Olağan Genel Kurulu öncesinde “Şekli Değil Gerçek Eşitlik” deklarasyonu ile TBB’yi ve Baroları İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak, avukatlık mesleğini ve meslek kurallarını toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı hale getirmek için göreve çağıran 1000’in üzerinde kadın + avukat; Anayasa Mahkemesi’nin avukat üyesinin kadın olması için çalışma yürütmeye başladı. Bu kampanyada hem kadınlara aday adayı olmaları hem de baro başkanlarına 3 kadın aday belirleme konusunda çağrı yapıldı.
Başvuru sürecinde kadın avukatlar; “kadınların aday olmak istemediği, kadın üyenin Anayasa Mahkemesi’nde etkin olup olamayacağı ve kendi grupları içinde erkek aday aleyhine oyları bölmemelerinin gerektiği” gibi söylemlerle baskıya ve yıldırmaya maruz bırakıldılar. Ancak kadın adayların desteklenmesi ve Anayasa Mahkemesi’ndeki dengenin demokratik ve eşitlikçi bir anlayışla değiştirilmesi için kadın avukatlar tarafından yürütülen kampanyanın güçlendirici etkisiyle de olsa gerek son 3 gün içerisinde kadınlar da aday adaylığı için başvurularda bulundular. Sonuç olarak da 32 aday adayının 11’inin kadın olduğu bir tablo oluştu. Aday adayı olan Diyarbakır Eski Baro Başkanı Av. Cihan Aydın’ın Anayasa Mahkemesi’ne seçilecek avukat üyenin kadın olması gerektiğini düşündüğünü bildirerek Av. Zülal Erdoğan Bilal lehine başvurusunu geri çekmesi ile toplam aday adayı sayısı 31’e düştü.
Peki Anayasa Mahkemesi’nin yeni üyesinin kadın olması ve dahası avukat üyenin kadın olması neden bu kadar önem taşıyor? Anayasa Mahkemesi’nin 1962 yılında kuruluşundan bu yana görev yapan 124 üyenin yalnızca 5’i kadın, 11 başkanından yalnızca 1’i kadın. Ve kadın başkan ve üyelerden hiçbiri avukatlar arasından seçilmedi…
Kadın ve erkek bütün insanların eşit haklara sahip olmasının, kadınların yönetime ve kamu hizmetine eşit katılım hakkının, kadın - erkek bütün vatandaşların siyasal hayata eşit katılma hakkının, yasa karşısında cinsiyetlerin eşitliği ve eşit korunma hakkının, eşitlik için toplumsal cinsiyet temelli ayrım yapmama şartının teminatı olan Anayasa Mahkemesi; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin timsali durumunda olması ve adeta bir erkekler kulübü haline gelmesi sadece avukatlar için değil Türkiye kamuoyu için önemlidir.
Bunun yanında; Türkiye Barolar Birliği’nin 31.12.2020 tarihi itibarıyla mevcut verilerine göre barolara kayıtlı 143.330 avukatın %45.72’si kadındır. Oysa ki TBB’nin ve baroların kurullarında, komisyonlarında, duruşma salonlarında, karakollarda ve hayatın her alanında; hem meslekleri için hem de kadınların özgürlüğü, eşitliği ve şiddetsiz bir yaşam için mücadele eden kadınlar meslek örgütlerinin içinde temsilde adaleti bulamamaktadır. O yüzden bu seçim; avukatlık mesleği ve meslek örgütlerinin içindeki erkek egemen anlayışın yıkılması ve avukatların toplumsal yapıyı dönüştürücü gücünü göstermek bakımından tarihsel bir öneme sahiptir.
Anayasa Mahkemesi’nin avukat üyesinin kadın olması ne gerçek ne de şekli bir eşitlik sağlamayacak belki. Ancak dönüştürücü eşitlik sağlanması mümkündür. Eşitliği nasıl tanımlarsak tanımlayalım, sonuçta, farklı cinsiyetten, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimden olanları eşitsiz kılan adaletsizliği dönüştürmek gerekir. Avukatların, Anayasa Mahkemesi’ne ilk kez bir kadın üye göndermesi, 2014’ten beri ilk kez bir kadın üyenin yüksek yargıda bulunuyor olması; bütün eşitlik ve adalet mücadelesini güçlendirici ve gelenekselleşmiş yapıları dönüştürücü bir etkiye sahip olacaktır.
Kadınlar sadece geleneksel aile yapısı ve burada kendilerine biçilen, keskin hatlarla çizilmiş roller sebebiyle değil, aynı zamanda, mahkemelerde, yargı kararlarında, karakollarda, Barolarda da klişeleşmiş önyargılara maruz kalıyorlar. Bütün bu kalıp yargılar sebebiyle siyasete, yönetime ve kamu hizmetlerine katılımları engelleniyor.
ABD’de Yahudi bir göçmen Ruth Bader Ginsburg’un ABD Yüksek Mahkemesi’nin ikinci kadın üyesi olarak yarattığı etkiyi düşünün. Bugün bir özgürlük ve kadın hakları ikonu olan nam-ı diğer RBG, gerek kararları gerekse karşı oylarıyla Yüksek Mahkemenin toplumsal cinsiyet krizi konusunda farkındalık kazanmasını sağladı. Kadın hakları, LGBTİ hakları ve ırkçılığa karşı mücadelelere güç verdi. Liyakat sahibi, hayatını insan hakları çalışmalarına, hukuka ve avukatlık mesleğine adamış, dezavantajlı grupların hakları için mücadele etmiş demokrat kadınların bulunduğu mevcut aday adaylığı tablosunun mümkün kıldığı üzere; Anayasa Mahkemesinde, cinsiyet kimliği, cinsel yönelimi ayırt etmeksizin bir kadın temsilinin sağlanması; özgürlükler ve eşitlik mücadelesine ilham verecek hem de Anayasa Mahkemesi’ndeki dengeleri demokrat güçler lehine değiştirecektir.
15 Ocak 2022 günü Baro Başkanlarının bir araya geldiklerinde Anayasa Mahkemesi’ndeki o dengeyi daha demokrat, daha özgürlükçü bir eksene çekebilecek 3 aday üzerine uzlaşmak isteyeceklerine şüphe yok. Ancak bu kararı verirken unutmamaları gereken bir şey var cinsiyet eşitsizliği de demokrasinin meşruiyetine tehdit oluşturur. Demokrasi de özgürlük de toplumsal cinsiyet eşitliğinden ari değildir.
Ve RBG’nin dediği gibi “Kadınlar kararların verildiği her yere aittir.”
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Üsküdar Belediyesi ruhsatsız otopark işletti, hayvanlar için ayrılan paraları amacı dışında kullandı
Cinsel istismar bulgusu: İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü!
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu