Araştırmaya göre Z kuşağı “insani ve toplumsal değerlerin farkında, geleneksel muhafazakar değerler yerine bilimsel düşünceyi önde tutan, çoğunlukla Atatürkçü, cinsiyet eşitliğine ve insan – hayvan haklarına inanan, çevreye duyarlı…” Son yıllarda demokrasi, seçim süreçlerine katılım, demokratik siyasal kültür ve sivil özgürlükler alanındaki erozyonla birlikte küresel alanda gözlenen demokratik gerileme The Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan “Demokrasi İndeksi”ne de yansımıştır. Demokrasi İndeksi’ne göre 2006’dan bu yana -pandeminin de etkisiyle-demokratik gerileme açısından 2020 en kötü yıl olmuştur. Demokratik gerileme ile ilgili olarak dünyada üzerinde durulan konulardan biri gençlerin demokrasiye güvensizliği, ilgisizliği, düşük siyasal katılım düzeyleri ve popülist adayları destekleme eğilimleridir[1]. Dünya çapında gençliğin siyasetle ilişkisini ve eğilimlerini ortaya koymak üzere 2020’de hazırlanan bir raporda[2], genç nesillerin demokrasiden -yalnızca mutlak anlamda değil, aynı zamanda karşılaştırılabilir yaşam aşamalarındaki daha yaşlı olanlara göre de- giderek daha fazla memnuniyetsiz hale geldiği ortaya konulmuştur. Gençler arasında demokrasiden memnuniyetsizlik özellikle Latin Amerika, Sahra altı Afrika, Batı Avrupa, Birleşik Krallık, Avustralya ve ABD’de kayda değerdir. Gelişmiş demokrasilerde gençlerin hoşnutsuzluğuna en fazla katkıda bulunan faktörlerden biri ekonomik dışlanma’dır. Daha yüksek genç işsizliği ve servet eşitsizliği seviyeleri hem mutlak hem de göreceli artan memnuniyetsizlikle doğrudan ilişkilidir. Bununla birlikte 2015’den bu yana etkili olan “popülist dalga”nın bu eğilimi tersine çevirme potansiyeli bulunmakla birlikte, popülist seferberliğin gençlik ve demokrasi arasındaki “demokratik kopukluğu” tersine mi çevireceği yoksa daha büyük demokratik hayal kırıklığına mı yol açacağı önemli bir sorun alanıdır. Çünkü eldeki verilere göre popülist liderleri seçen ülkelerde gençlerin demokrasiye ilişkin memnuniyetleri nispeten iyi olmakla birlikte, “iktidardaki popülizm” iki dönemden fazla görevde kaldığında, bu büyük bir meşruiyet krizinin habercisi olarak görülmektedir. Türkiye’de de ister erken ister zamanında yapılacak olsun seçimlere yaklaşılan süreçte siyasal gündemin en fazla tartışılan konularından biri gençler ve gençlerin siyasal tercihlerinin yönü olmaktadır. TÜİK verilerine göre 2020 yılı itibariyle 15-24 yaş grubundaki genç nüfus toplam nüfusun %15,4’ünü oluşturmaktadır. Bu yaş grubunda ağırlık 20-22 yaş aralığındadır. Mevcut seçim sisteminde yüzde 1 ile kazananın ve kaybedenin belirlendiği koşullar altında genç nüfus oranı siyasal partilerin ve liderlerin görmezden gelemeyeceği bir orandır. Dünyadaki araştırmalara benzer şekilde geçtiğimiz günlerde Konrad Adenauer Vakfı tarafından “Türkiye Gençliği 2021” isimli bir araştırma raporu yayınlandı[3]. Türkiye’de Ocak-Eylül 2021 tarihleri arasında 28 ilde 3.243 kişiyle şehir merkezlerinde yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmanın hedef kitlesi 18-25 yaş aralığındaki gençler olup, Z Kuşağı araştırması olarak görülebileceği belirtilmiştir. YÜZDE 73’Ü YURT DIŞINDA YAŞAMAK İSTİYOR Z kuşağındaki gençlere göre, Türkiye ekonomik olarak az gelişmiş (%48,5) veya orta gelişmiş (%45,1) bir ülke olarak değerlendirilmekte, gelir dağılımının eşitsiz olduğu (%82,9), çok fazla işsizlik olduğu (%87,3), Türkiye’nin çeşitli sorunlar yaşadığı (%99,1), gelecekte en fazla sorun yaşanacak alanın ekonomik sorunlar olduğu (%74,5) düşünülmektedir. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu (%72,9) imkanları olsa başka bir ülkede yaşamak istediklerini, %62,8’i Türkiye’nin geleceğini iyi görmediğini, %35,2’si Türkiye’nin geleceği konusunda tamamen umutsuz olduğunu belirtmişlerdir. Sosyal sermayenin unsuru olan kurumlara ve kişilere güven konusundaki verilere baktığımızda, katılımcıların en güvendikleri kişiler bilim insanlarıdır (%70,3), asker ve orduya (%61,8) çoğunlukla, polis teşkilatına ise orta düzeyde (%47,5) güven duymaktadırlar. Buna karşılık Cumhurbaşkanına(%19,4), din adamlarına(%16,9),mahkemelere ve adalet sistemine (%11,9), gazeteci ve televizyonculara (%6,9), siyasi partilere (%4,4) ve politikacılara (%3,7) duyulan güven oldukça düşük düzeydedir. Gençlerin kendilerini ideolojik olarak tanımlamalarında %20,5 ile Atatürkçü-Kemalist tanımlaması ilk sırada gelirken, ikinci sırada %18,8 ile kendini apolitik-ideolojim yok olarak tanımlayanlar gelmektedir. Bu soruya gençlerin%14’ü cevap vermek istememiş, %10,9’u kendilerini ülkücü-milliyetçi, %9,1’i Türkçü, %7,1’i İslamcı, %6,8’i devrimci-sosyalist, %4,3’ü merkez sol-sosyal demokrat, %2,8’i Kürt, %2,3’ü merkez sağcı-liberal ve %3,5’i diğer ideolojilere ait olarak nitelendirmiştir. GENÇLERİN YAVAŞ’A DESTEĞİ İMAMOĞLU’NDAN BEŞ KAT FAZLA 18-19 yaş grubu hariç diğerlerinin %87,9’u seçimlerde oy kullanmış. Son seçimlerde (31 Mart 2019) %22,8’i CHP’ye ve %20,1’i AKP’ye oy verdiğini belirtirken, %27,8’i cevap vermek istememiştir. Yarın seçim olsa oy verecekleri partiler arasında %23,9 ile CHP ilk sırada ve %10 ile AKP ikinci sırada gelirken, %15,5’i cevap vermemiş, %12,5’i oy kullanmayacağını belirtmiş, %16,8’i ise kararsız olduklarını beyan etmişlerdir.“Şu anki politikacılardan en çok beğendiğiniz-takdir ettiğiniz kişi hangisidir?” sorusuna verilen yanıtlara bakıldığında %20 hiçbiri yanıtının ardından, %16,8 ile Recep Tayyip Erdoğan, %16,3 ile Mansur Yavaş yaklaşık oranlara sahiptir. Liderlere ilişkin tercihlerde sıralama Meral Akşener (%8,7), Selahattin Demirtaş, (%7,9), Muharrem İnce (%7,3), Kemal Kılıçdaroğlu (%6,3), Devlet Bahçeli (%4,5), Ekrem İmamoğlu (%3,3), Ali Babacan (%3), Ahmet Davutoğlu (%1,1), Temel Karamollaoğlu (%0,8) ve Doğu Perinçek (%0,4) şeklindedir. Gençler şimdiki hayatlarından orta düzeyde (55,2) memnun olmakla birlikte, yarıdan fazlası (%62,5’i) mevcut iktidardan memnun değildir. Sosyal medya kullanım düzeyi oldukça yüksek (%98,2) olup, ülke ve dünya gündemini en çok cep telefonu ve internetten takip ediyorlar (%80,1). Türkiye’de en çok yaşanan sorunlar sıralamasında ekonomik durumun kötü olması (%17,8), işsizlik (%16,1), kalitesiz eğitim sistemi (%15,8), adam kayırma, yolsuzluk ve rüşvetin yaygın olması (%15,4) sayılmaktadır. Türkiye’de yaşanan sorunların sorumlusu olarak, iktidar ve muhalefetle birlikte tüm politikacılar (%38,9) ve Cumhurbaşkanı (%34,6) gösterilmiştir. Muhalefet partilerini sorumlu gören %5,7’lik kesime göre, muhalefet olması gereken muhalefeti yapmadığı için sorumlu görülmektedir. Bu kısa yazının sınırlarını aşan 400 sayfalık raporun içindeki veriler muhalefet partileri başta olmak üzere tüm partiler ve liderleri tarafından yakından incelenmeyi hak etmektedir. Bu araştırmanın ortaya koyduğu Türkiye’deki Z kuşağı profili “insani ve toplumsal değerlerin farkında olan, geleneksel muhafazakar değerler yerine bilimsel düşünceyi daha çok önde tutan, siyasal anlamda çoğunlukla Atatürkçü olan, ülkedeki siyasal olayları çok fazla eleştiren, ülke ve dünya gündemini önemli ölçülerde takip eden, cinsiyet eşitliğine ve insan – hayvan haklarına inanan, çevreye duyarlı, ülkenin temel kurumsal yapılarına karşı güveni çok gerilemiş ancak değişimini isteyen, kendi içinde umutsuz görünse de, umut veren bir profile sahiptir”[4]. “ENDİŞELİ GENÇLER”İN SOMUT TALEPLERİYLE İŞE BAŞLANMALIDIR Türkiye ile ilgili araştırma bulgularını dünyadaki benzer araştırma bulgularıyla birlikte değerlendirdiğimizde, gençlerin siyasal alana ve demokratik siyasete dair yaygın memnuniyetsizlikleri ve popülist liderlere yönelik yaklaşımları benzerlik göstermektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gençler mevcut yapılardan şikayetçi, gelir adaletsizlikleri, servet eşitsizliği, kalitesiz eğitim sistemi, adam kayırma, görevi kötüye kullanma uygulamalarından mustarip. Önümüzdeki seçimlerde popülist seferberlik karşısında, gençlerin demokrasiye olan inançlarının nasıl restore ve rehabilite edilebileceği üzerine Türkiye’deki tüm muhalefet partilerinin düşünmesi gerekir. Bunu yaparken, popülizme daha az, demokrasinin kurucu vaatlerine daha çok odaklanmaları, genç yurttaşların endişelerini temsil etmenin, çözmenin politik yollarını daha doğrusu gençlerin dilinden anlayan politikayı üretmeleri beklenir. Kategorik olarak “endişeli muhafazakârlar” veya “endişeli modernler” gibi kültürel kavramlaştırmaların yerine “endişeli genç yurttaşları” ve somut taleplerini koymakla işe başlanabilir. Gençlerle demokratik politika arasındaki kopukluğu onaracak bir demokratik yenilenme programı aracılığıyla gençlerin politikaya dahil edilmesi ve geleceğin Türkiye’sinin kurgulanmasında hak ettikleri değerin, rolün verilmesi siyasal partilerin ana gündemi olmalıdır. --- [1] Leah de Haan, Jemma Finnegan, Lauro Sanzarello, Nanjala Were; How Young People Can Prevent Democratic Backsliding, Chattam House, 3 Temmuz 2021, Erişim adresi: https://www.chathamhouse.org/2021/07/how-young-people-can-prevent-democratic-backsliding?gclid=CjwKCAiAgbiQBhAHEiwAuQ6BkkfQxqaCbflZsJwe8kjcV2GUW7elEj-MmkCodD4i0tNwuVGz2Con8xoCypcQAvD_BwE [2] Bu rapor, 1973 ile 2020 yılları arasında 4,8 milyondan fazla katılımcı, 43 kaynak ve 160 ülkeden demokratik meşruiyet konusunda gelen verileri birleştiren şimdiye kadarki en büyük küresel veri setinden yararlanılarak hazırlanmıştır. R.S. Foa, A. Klassen, D.Wenger, A. Rand, M. Slade;Youth and Satisfaction with Democracy: Reversing the Democratic Disconnect, Benneth Istitute for Public Policy - Centre fort he Future of Democracy, UK, Cambridge, 2020. [3]Ali Çağlar, Türken Çağlar; Türkiye Gençlik Araştırması 2021, Konrad Adenauer Stiftung, Ankara, 2022. [4] A.g.e., s.27.