Bozulan makroekonomik dengelerin gelir dağılımı üzerindeki ilk sinyalleri gelmeye başladı. İyi bir makroekonomi yönetiminin imkânlarından yararlanmasını bilmiş olan bir siyasi anlayışın, 2003-2008 yılları arasında gelir dağılımında gerçekleştirdiği iyileşmeler artık geride kaldı. Bozulan makroekonomik dengeler artık gelir dağılımında da bozulmalara neden olmaya başladı. Neredeyse 20 yıllık bir yönetimin gelir dağılımındaki iyileşmeler bakımından elde ettikleri artık bir bir ellerimizden kayıp gitmekte. İyi bir makroekonomik yönetimin, daha adil bir gelir dağılımı için önkoşul olduğu bizzat Türkiye deneyimi ile ispat edilmişken, son dönemde bozulan makroekonomik dengelerin gelir dağılımına bozucu yönde etki edeceğini tahmin etmek çok zor olmayacaktır. Salı günü açıklanan 2020 Yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçları bunu destekler şekilde, gelir dağılımındaki bozulmaya dikkat çekmektedir. Araştırmanın başlığında 2020 yılı gelir yaşam koşulları ibaresi yer alsa da, referans olarak kullanılan gelir ve harcama verileri 2019 yılına ait.  Dolayısıyla ortaya çıkan sonuçlar da, 2019 yılına ait gelir ve yaşam koşullarını göstermektedir. TÜİK’in bu araştırmaları çok kapsamlı çalışmalardır ve kullanılan veriler araştırma için ziyaret edilen 27,437 hanenin 25,706’si ile bir fiil anket yapılarak derlenmiştir. Araştırmanın kapsadığı fert sayısı ise 65,516 kişidir.  Bu temel bilgileri vermemizin nedeni, bu tarz araştırmaları eleştirip, alternatif araştırmalar üzerine kafa yorarken, karşılaşılacak işin muhtemel boyutları, maliyeti ve gerektirdiği organizasyonel kabiliyetin kapsamı konusunda bir fikir verebilmektir. *** Konu ettiğimiz bu çalışmada kamuoyu ve biz araştırmacılar için en önemli gösterge ülkemizde 2019 yılındaki gelir dağılımının durumunu gösteren Gini katsayısıdır. Bu katsayı hem akademik çevrelerde, hem de kamuoyunda en çok bilinen, değeri sıfır (0) ile bir (1) arasında değişen bir göstergedir.  Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça düzelen gelir dağılımını, bire yaklaştıkça da kötüleşen gelir dağılımını göstermektedir.  TÜİK’e göre bu katsayı 2018 yılı gelir yaşam koşulları için 0,395 seviyesindeyken, Salı günü açıklanan araştırmaya göre 2019 yılında 0,41’e çıkmıştır.  Gerçekleşen bu artış göz ardı edilebilecek boyutta bir artış olmaktan uzaktır.  İzleyen yıllarda da bu konudaki gelişmelerin dikkatle izlenmesi gerekmektedir. Gelir dağılımının ülkemizde göstermiş olduğu gelişmeleri inceleyen çalışmalar gelir dağılımındaki iyileşme sağlanabilmesi için iyi makroekonomik yönetimin gerekli koşul olduğunu ortaya koymaktadır.  Özellikle AKP’nin ilk dönemini kapsayan 2003-2008 döneminde gelir dağılımında yaşanan gelişmelerin düşük enflasyon, düşük faiz ve istikrarlı kurla birlikte elde edilen yüksek büyüme oranlarıyla birlikte ortaya çıkmasına dikkat çekilmektedir. Ancak 2008-2009 finansal krizinden sonraki dönemlerde ekonomi çok daha yüksek büyüme hızlarına erişmiş olsa da, gelir dağılımında bu ilk dönemdeki kadar iyileşmeler yaşanmadı; daha çok yatay istikrarlı bir seyir izledi gelir dağılımı. 2019 gelirlerinin dağıtımında meydana gelen bu bariz kötüleşmenin de o günlerdeki makroiktisadi gelişmelerden etkilenmesi ve onların sonucu olarak ortaya çıkması muhtemeldir. Araştırmadaki gelirlerin ait olduğu 2019 yılı Türkiye ekonomisi için çok da parlak bir yıl değildir. Makro istikrarsızlıklarla birlikte içeride ve dışarıda birçok siyasi problemin de gündeme geldiği bir yıl olmuştur. Dahası 2019 yılında yapılan mahalli yönetim seçimleri bile yaşanılan makroiktisadi sorunlarda iyileşme etkisi yaratmamıştır.  Özellikle ekonominin 2018 yılında maruz kaldığı kur şokunun etkileri ve buna bağlı olarak eli kolu bağlanan hükümetin seçim ekonomisi uygulayabilme kabiliyetinin azalması bu durumun daha da kötüleşmesine neden olmuştur. 2018 yılında ancak %2,96 büyüyen ekonomi, 2019 yılında ise %0,92 oranında büyüyebilmiştir.  Neredeyse “yok” düzeyindeki bu büyümeye rağmen, aynı yıl enflasyon %15,2 mertebesine ulaşmıştır. Yine 2018 yılında dolar karşısında  %32 değer kaybeden TL, 2019 yılında da %17,8 oranında değer kaybetmeye devam etmiştir. Aynı yıl yıllık mevduat faizlerinin de %21’leri aştığı görülmüştür. Bu gelişmelerin her biri Türkiye ekonomisinin 2003-2008 dönemindeki gelişmelerin taban tabana zıttı gelişmelerdir. Ortaya koyduğumuz bu resim aslında çok iyi bir makroiktisadi koşulların varlığına işaret etmemektedir.  Doğal olarak “kötü” makroekonomik yönetim gelir dağılımında da bozulmayı beraberinde getirmiştir. Tekrar etmekte yarar var. Bu açıklanan rakam AKP döneminde 2007’den beri ortaya çıkan en yüksek eşitsizlik düzeyidir. Bu yüzden ciddi bir kırılmanın göstergesidir. *** Gelir dağılımındaki bu bozulma daha salgının ve beraberinde uygulanan politikaların etkilerinin sonuçlarını görmeden yaşadığımız bir bozulmadı. Salgın boyunca hükümetin uyguladığı politikaların niteliği maalesef gelir dağılımını daha da bozucu yönde olmuştur.  Maalesef bütçe imkânlarını geliştirip, bütçeden harcama önceliklerini değiştirmek yerine, salgında yaşanan gelir kayıplarını kredi mekanizması ile telafi etmeye çalışan bir hükümet aklıyla karşı karşıya kalmış durumdayız.  Krediye erişimin toplumun tüm kesimleri tarafından eşit olmadığı bir durumda, bu kredi genişlemelerinin daha varlıklı kesimlerin mali ve reel varlıklarını çok daha elverişli koşullarda arttırmalarına imkân vermeleri mevcut gelir dağılımının daha da bozulmasına yol açmıştır. 2020 yılına ait gelir ve yaşam koşullarına ait araştırmanın sonuçlarını 2022 yılının haziran aylarında elde edebileceğiz ve bu politikaların etkilerini o zaman değerlendirebileceğiz. Ancak yapılan tahminler göstermektedir ki, gelir eşitsizliğinin düzeyine gösteren Gini katsayısının 2020 yılı için 0,45 gibi çok yüksek seviyelere ulaşması mümkündür. Son zamanlar ülkemizin siyasi hayatında yaşanan birtakım olayların ve iktidarın siyasi desteğindeki azalmaların gelir dağılımındaki bu gelişmelerin oynadığı rolü inkâr etmek çok da mümkün olmaz.