Sadece, en ağır bedeli ödeyenler; en ağır işkence ve dertleri çekenler değil-kölelik düzeni hepimizin ensesinde, hepimizin şu veya bu şekilde yaşantısında… Kış, daha havalar soğumadan ilk işaretlerini verir. İlkbahar ve yaz da… Kışın geleceğini, belki çok erken söyledik. Yıllardır söylüyoruz. Ancak, şimdi yaşayınca anlaşılıyor ve ateş düştüğü yeri yakıyor. Sadece en diptekiler değil; herkes, olduğu sosyal ve ekonomik  sınıftan kayışın, kendine göre ezasını çekiyor. Üst sınıflar, artık orta sınıf… Orta sınıflar, artık alt gelir grubu… Alt gelir grubu artık, düpedüz yoksul-yopyoksul. Kuruşsuz… Sahi artık, kuruş diye bir şey var mı? Değil dünyada, Türkiye’de geçiyor mu? Ekonomik krizin yaşanacağını, bitmek tükenmez sanılan denizlerin sonunun geleceğini söylemiştik. Elbette, en büyük acıyı ve derdi, sokaktakiler çekiyor… Hak ve adalet aramak için, vatandaş olarak ifade özgürlüğünü korumak için; “sokak” yasak. Kendi hayatını bir şekilde yaşamak isteyen herkese sokak, sadece “kendine benzerlerin gettolarında” açık. Ama, kağıt toplayanlar ve çöpler arasından günlük bir yaratmak isteyenlere sonsuz bir özgürlük var; onları sokağa mâhkum kılmaya müthiş sistematik bir düzen var. Sokağa itilenler gibi, eve kapatılanlar da var: aslında, Timur Soykan’ın BirGün’deki haberleriyle varlığının farkına vardığımız, 6 yaşında istismar edilen, evlendirilen ve bizlerin “H.K.G” olarak bildiği kişi gibi. H.K.G.’nin eğitim hakkının nasıl elinden alındığına, bir insan olarak hiçbir seçim şansının kendisine nasıl verilmediğine ve hep, daima hâkir görüldüğünden hiç bahsedilmiyor. Bir kız çocuğuna; bir kadına böyle davranılmasının kölelik düzeninden ne farkı var? Sadece, en ağır bedeli ödeyenler; en ağır işkence ve dertleri çekenler değil-kölelik düzeni hepimizin ensesinde, hepimizin şu veya bu şekilde yaşantısında… Başka ülkelere ve hatta dünyaya meydan okuyor gözükürken; aslında, kendi ülkesinde herkese ve her şeye boyun eğenlerin vatandaşlığına sahibiz. Şimdi geçiş dönemi başladı: bir dönem elbette kapanıyor. Fakat, o “yeni” dönemin de bir “Âraf” olacağı kesin. Babam-Doğan Öney; Osmanlı dönemi bürokrasinin en üst düzeylerinde bürokrasiye namzet Çerkes babasının, ilkelerine sadık kalarak nasıl yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin yolunu tercih ettiğini onun-Sabri Öney’in kaleme aldığı defterlerden takip etmişti. Hiç tanımadığım Sabri Bey; eski Osmanlı ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde, gerçekten önemli görevlerde bulunduktan sonra, yüksek tansiyon krizinden vefat etti. Çünkü; Edirne Valiliği döneminde, oradaki Kürtler ve “diğer kimlikli” vatandaşlara ayrımcılık yapmayı…Daha sonra, İzmir Valisi yapıldığında eve serilen rüşvetleri hep reddetti. Reddettikçe de birikti… Rüşvet teklifleri öldürdü dedemi. Bir Kafkasya göçmeni olarak, yerini bulup; bürokrat olarak hizmet istemişti yeni devletinde… “Her mevisimin insanlarına dikkat” Babam, “ilkelerine değil”; “kazanç ve statülerine” sahiplerin her dönemde var oluşandan bahsedereken-1966 tarihli, “Her Mevsimin Adamı”  (A Man For All Seasons) filminden bahsederdi. İngiltere’nin 16. yüzyılında Sir Thomas Moore’un siyasi rolünden bahseden bu film-hem Sekizinci Henry’den “geçiş dönemlerinde”, bir “denge unsuru” olarak arada bulunmasınıa dikkat çekiyordu. Şimdi, “T.C. Cumhurbaşkanı”; yardımcıları, danışmanları ve “güçlendirilmiş parlamenter sistemin” milletvekili olacaklar merak ediliyor. Ve, “her mevsimin insanları” var diğer yanda… Maalesef, Türkiye’de; “her mevsimikler”; Sir Thomas Moore gibi değiller. Medyatik olanlar öyle ve “toksikler”. Buna karşılık; “devlet” ve “hükümet”-tüm bu geçiş dönemi açısından… Evet; elbette ki, aslında devlette ve hatta bürokraside, yeni döneme yön verecek insanlar olacak…. Aslında “geçiş döneminin”  insanları olmaktan ziyade, hakikaten değişiklik yaratmak önemli-ki bu sürecek de sürecek… Tamam; önceki mevsim batışlarda-yeni doğacak olanlarda da “her mevsimin insanları” olacak. Bari; “her mevsimin” ve “yeni mevsimin” insanlarını özenli geçelim. Bizim seçmemize imkan bırakmayacak devlet bürokrasisi ve günümüzün hakiki kabinesi o “devlet erkanı” dışında. Arada bir denge bulmak gerek: bu berbat içişleri ve nasılsa-dış dünyada sihirli değnekler… Her mevsimin devlet insanlarının da, tercihini bu geçiş döneminde yapması gerecek. Yoksa, kaldık kalıyoruz dipte, sokakta, kışta… Gerisi-tipi fırtına; kim öle kim kala…