Fransa'da, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasıyla birlikte cumhurbaşkanlığı seçimlerine konsantre durumda olan siyasi iklim 24 saat içinde değişti. Fransa'da, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasıyla birlikte cumhurbaşkanlığı seçimlerine konsantre durumda olan siyasi iklim 24 saat içinde değişti. Savaş öncesinde aşırı sağcı adayların gündeme getirdiği, ırkçı/faşist mesajlar içeren, "göçmenlik" ve "Fransız kimliği" temaları yoğun bir şekilde tartışılırken, her kesimden bir anda sadece savaşa yönelik tespitler gelmeye başladı. Covid-19 salgını sırasında ekonomik ve bilimsel açıdan oldukça kırılgan olduğu görülen Fransa, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Ukrayna'ya başlatılan saldırının ardından yeni bir krizle karşı karşıya kaldı. Fransa siyaseti elitleri, Putin gibi bir diktatöre karşı nasıl konumlanılacağına ilişkin uzun süre kararsızlık yaşadı. Bu kapsamda, aşırı sağcı adayların faşizan söylemleriyle kirlettikleri seçim süreci de kesintiye uğradı. Fransa siyasetini yakından takip edenler bilir, uluslararası bir kriz nadiren seçim kampanyasını arka plana itebilir ama bu kez adayların gezileri iptal edildi, televizyon programları ertelendi vb... gelişmeler yaşandı.
Fransa siyasetini yakından takip edenler bilir, uluslararası bir kriz nadiren seçim kampanyasını arka plana itebilir ama bu kez adayların gezileri iptal edildi, televizyon programları ertelendi.
Yıllardır bütçe ve diğer para meseleleri etrafında mobilize olan "birleşik Avrupa" tartışmaları, kapıya dayanan savaşla birlikte yeni bir boyut kazandı. Artık "birleşik Avrupa" diskurunun yeni konularını "güvenlik" ve "militaristleşme" olarak tespit edebiliriz. Tartışmaları, içinde bulunulan süreçte kulaklarda uğultuya neden olan tank paletleri ve bombaların sesleri şekillendiriyor. FAŞİST ADAYLARIN DRAMI Seçimin favorisi Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, savaşa ilişkin olarak yaptığı bir açıklamada, "Özgürlük, egemenlik  ve demokrasi ilkelerimiz etrafında birlik olmalıyız" dedi. Macron, konuşmasının satır aralarında Fransa'ya karşı siber saldırılar ve dezenformasyon girişimleri beklediklerini de ifade etti. Macron'un ülkenin kuruluş ilkelerine yaptığı vurgu, neofaşist adayların vatandaşları birbirlerine karşı kışkırtmalarının olası sonuçlarına da vurgu yapıyordu aslında. Öte yandan, Fransa siyaseti açısından söylemek gerekirse Ukrayna Savaşı belki de aynı zamanda yıllardır Putin propagandası yapan faşist adayların diskalifiye olmasına ya da güç kaybetmelerine yardımcı oldu. Bu yönüyle birçok Fransız’ın bir kaldırım taşının dahi faşistlerden daha fazla toplumun refahına ve huzuruna hizmet ettiğini anladıklarını umuyorum. Seçimin neofaşist adayları Eric Zemmour ve Marine Le Pen'in, Ukrayna krizinin başlangıcında yani diplomatik girişimler devam ederken yaptıkları Putin'i destekleyici ve Macron'u aşağılayıcı açıklamalarını, saldırı başlayınca unutturmak için çırpınmalarını izlemek rakiplerine oldukça keyif veriyor olmalı. Bu durum esasında neofaşistlerin öngörüsüzlüklerini ortaya koyarken, ülkenin menfaatlerini kendi siyasal ve sermayenin ekonomik çıkarlarına feda etmekte bir an dahi tereddüt etmeyeceklerini de gösteriyor. Türkiye'deki Kanal İstanbul etrafında yürütülen Montrö tartışmalarını da bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor kanımca. Zemmour ve Le Pen'in, diplomatik girişimler devam ederken yaptıkları Putin'i destekleyici ve Macron'u aşağılayıcı açıklamaları  saldırı başlayınca unutturmak için çırpınmaları rakiplerine oldukça  keyif veriyor olmalı. Fransız neonazilerin kahramanı Zemmour, Ukrayna krizinin hemen başında, "Krizle ilgili şüphelerim var. Bence ABD gizli servislerinden bu hikâyeyi histerize etmek için çok fazla propaganda ve ajitasyon pompalanıyor. NATO, kesintisiz büyümeyi zorlayarak krizi tırmandırıyor.  Ukrayna ile kesinlikle NATO'ya katılmayacağına dair bir anlaşma imzalanmalı. Böylece Putin'in içi rahat olacak" diye konuşuyordu. Aynı Zemmour zekâ seviyesinin sınırlarını test etmek adına, "Putin'in asla Ukrayna'ya yönelik bir işgal harekatı başlatmayacağını" öne sürüyordu. Bu konuda iddiaya falan girmeye çalışıyordu. Diğer neofaşist Marine Le  Pen de Zemmour'dan geri kalmıyordu açıklamalarında. Le Pen, daha 7 Şubat'ta Franceinfo'ya yaptığı açıklamada, "İşgale hiç inanmıyorum. Ruslar Ukrayna'da ne yapacak ki" diye sormuştu. Le Pen, 22 Şubat'ta ise "Fransa, ABD'yi dinleyen AB tarafından dayatılan bir savaş biçimine boyun eğdi" demişti. Şu açıklamalardan baştan sona öngörüsüzlük, şahsiyetsizlik ve kibir akıyor. Le Pen, 2021 yılının Aralık ayında Polonya medyasından Rzecspospolita'ya verdiği bir röportajda ise Ukrayna'nın "Rus etki alanına dahil olduğunu" öne sürmüştü. Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta, her iki faşistin de açıklamalarından aslında Ukrayna'nın bağımsızlığına saygı göstermedikleri çok net bir şekilde anlaşılıyor. Bununla birlikte Zemmour ve Le Pen, Putin ile görüşmek için Moskova'ya giden Macron'a geleneksel faşist terbiyesizliğinden aldıkları cüretle edepsizce yüklenmişler ve "Rusların Macron'u, 'ABD'nin küçük postacısı' olarak gördüklerini" söylemişlerdi. FİYASKOLAR MACRON'A YARADI Tüm bu efelenmeler, Rusya tanklar ve toplarla Ukrayna'ya girince birden sona erdi. Fransız neofaşistler Le Pen ve Zemmour, istemeye istemeye, binbir nazla saldırıyı kınadılar ama tüm yapılanların, söylenenlerin bir sonucu oldu elbette. Daha da nazileşerek yaşadığı trajediden kurtulacağını düşünen Le Pen, Avrupa'ya sadece Avrupalı mültecilerin kabul edilmesi gerektiğini belirterek, Ukrayna'dan çıkmak isteyen Afrikalıların trenlerden zorla indirilerek sınırlarda bekletilmesinin çok doğal olduğunu söyledi. Ne demek gerekiyor bilemiyorum doğrusu. Bununla birlikte, Le Pen ve Zemmour arasında devam eden "ben daha süper Naziyim" yarışının da Macron'a ayrıca fayda sağladığını söylemek gerekiyor.
Son anketler Macron'un seçimin ikinci turunda Le Pen, Valerie Pecresse ve Zemmour'a çift haneli farklar atacağını gösteriyor. Bir ara faşist söylemlere teslim olan Macron'un da bu süreçte aklının başına geldiğini düşünüyorum.
Bu arada, Fransız medyasında faşist adayların yaşadıkları fiyaskolar nedeniyle Macron'un işi ilk turda dahi bitirebileceğine dair yorumlar yer almaya başladı. Zaten ikinci turda Macron'un  karşısında pek de şansı olmayan faşistlerin panik halinde bocalamaya devam etmeleri oy kaybının artarak sürmesine neden oluyor. Bu durum, beyinleri betonla kaplı faşistlerin kriz anlarında nasıl da mental iflas yaşadıklarını göstermesi açısından da önemliydi. Sulh zamanlarında kendilerinden emin bir halde ülkelerinin dinamiklerini bombalayan, barış ve huzura saldıran neofaşistler, kriz anlarında kuyrukları bacaklarının arasında deliklerine kaçışıyorlar. Bir parantez de Le Pen'in bahsettiği,  göç trenlerinden zorla indirilerek, sınırda bekletilen sarı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenli olmayan kısacası faşistlerin deyimiyle "Avrupalı gibi görünmeyen" insanlar için açmak istiyorum. Bilindik sözdür, "Medeniyetin cilası çok ince"... Bakın, biraz zorlayınca Avrupa medeniyetinin cilası nasıl sapır sapır dökülüyor ve altından faşizm sızıyor, dalga dalga yayılıyor. Sonuç olarak, Fransa'da yayımlanan son anketler Macron'un seçimin ikinci turunda Le Pen, Valerie Pecresse ve Zemmour'a çift haneli farklar atacağını gösteriyor. Bir ara faşist söylemlere teslim olan Macron'un da bu süreçte aklının başına geldiğini düşünüyorum. Zira Ukrayna savaşı, faşistlerin düşük entelektüel profilleri ve zeka seviyeleriyle ürettikleri politik argümanların tümünün, tıpkı kendileri gibi bir balondan ibaret olduğunu gösterdi.