Yazılar

Engiiiin, avukatın elini öööp

Abone Ol
Polatgiller, zamanında “oğlanın vakfı”, “bilmem kim hazretleri tarikatı”, “falanca efendi cemaati” gibi yerlere hatırı sayılır bağış yapsalar hafifletici sebep olarak kabul edilebilirdi belki de. Ancak çok geç.

Sulandırılan mevzular karşısında kitlelerin algı düzeylerinin düşürüldüğü çağdayız. Geleneksel, yeni, dijital fark etmeksizin medya günümüzde buna hizmet ediyor/bu yönde şekilleniyor.

Kara para aklama, vergi usulsüzlüğü gibi suçlardan tutuklu bulunan Polatgillerden Dilan’ın, avukatı aracılığıyla, yine tutuklu bulunan eşi Engin Polat’a “öpücük” gönderdiğini öğrendik. Avukatları konuyla ilgili olarak, “Dilan Polat elimi öptü, ‘Elini silmeden Engin’e gideceksin, Engin de öpsün’ dedi. Dilan Polat’ın öptüğü elimi Engin Polat da öptü. Benim bu mübarek elim iki kişinin aşkına objelik yaptı” açıklamasında bulundu. Gazetecilik kariyerim boyunca yargılamaya/soruşturmaya konu haberlerde avukatlar (her iki tarafın da esenliği açısından) en güvenilir kaynaklarımın başında geldi. Bu vesileyle tarafları kim olursa olsun savunma hakkının esas ve kutsal olduğunun da altını çizmek istiyorum.

Bu “öpücük” meselesinde de “amaç” ve “araç” unsurlarını ayrı değerlendirmek gerekiyor.

Avukatlar için “müvekkil velinimettir” diye bakabiliriz hadiseye.

İşin (halen devam eden) PR boyutundaysa “reklam için öpen de öptüren de bizdendir” mantığı geçerli olabilir.

Kitlelerin takip ettiği/maruz bırakıldığı davalarda da kamuoyu desteğinin önemli olduğunu biliyoruz. Bu açıdan bakarsak da “aşkın kutsallığı” vurgulanıyor diyebiliriz sanırım.

Avukatların meslek yemini, “Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine andiçerim” şeklinde. Burada elbette bir sıkıntı yok. Ancak “öpmek” eylemi ile “ahlak” kavramı arasında ters orantı kurabilen toplumsal ikiyüzlülüğün ortasında yaşıyoruz. (Bir kadın sanatçının elini öptü diye Özgür Özel’e demediğini bırakmayan muhafazakar/ırkçı kitle, buyurun sizi sahneye alalım şimdi.)

Öpücük yollama meselesi sadece dava konusu olayları magazinleştirip gerçekliğinden uzaklaştırmak için olmayabilir. Makul kabul edilen kavramlara da bir gönderme olabileceğini düşünüyorum. “Biz sevgi dolu bir aileyiz, çocuklarımız da var, birbirimizi çok seven, masum insanlarız” mesajının da (lisedeki aşıkların ortak arkadaşlar aracılığıyla mektuplaşması gibi) ilanı da olabilir.

İlgili haberin devamında “Engin Polat’ın saçını/sakalını kesip namaza başladığı”, “Dilan Polat’ın ezbere sureler okuduğu” bilgileri de yer aldı ki siyasal İslamın en güncel örneğidir. Bu bilgiler Polatgillerin kliplerindekilerden daha zeki olduklarını gösteriyor. En azından ülkede neyin prim yapacağını biliyorlar. Yakında (ismi lazım değil de biz “beyaz köpek” diyelim) yayın organlarının “Müslüman fenomenlere zulmediliyor” haberi yapması yakındır. Hatta ilgili haberler duruşmalarda “iyi hal indirimine” gerekçe gösterilebilirdi sanki. (Engin Polat sakallarını kesmeyip, sünnet ölçüsünde uzatsa daha garanti olurmuş bence.)

Polatgiller zamanında “oğlanın vakfı”, “bilmem kim hazretleri tarikatı”, “falanca efendi cemaati” gibi yerlere hatırı sayılır bağış yapsalar hafifletici sebep olarak kabul edilebilirdi belki de. Ancak çok geç.

Romantikleştirmek, magazinleştirmek (biraz da medyanın doğası gereği) herhangi bir konu ile kitleleri buluşturmak için önemli unsurlar. Ancak sıkıntı, konunun alıcısına (okuyucu/izleyici) ulaştırırken bağlamından istemeden de olsa kopması ve geriye “aslında toplumu ilgilendirmeyen” detayların haber olarak sunulması.

ü