Sessiz kalınan her dakika, muhalefetin aleyhine işler. 6 lider de özellikle Kılıçdaroğlu, önümüzdeki 14 günü ikinci bir şans olarak görüp kelimenin tam anlamıyla bir mucize yaratmalıdır. Biliyorum, çoğunuz bu satırları uykulu gözlerle okuyorsunuz. Toplum olarak demokrasimiz ve ülkemizin geleceği için uykusuz kaldığımız sancılı bir 24 saat geride kaldı. Uzun zamandır bir şeylerin değişmesini isteyen, bunun için umut edenler gerek sandıklara sahip çıkarak gerek başka şekilde muhalefete ve sonsuz güvendikleri 6’lı masanın arkasında oldular. Hâlâ arkasındalar. Çünkü değişim istiyorlar. Adaletin, hakkın, özgürlüğün, demokrasinin tecelli etmesini istiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarındaki her bireyin olmazsa olmaz gerçeği bu artık. Dolayısıyla bunları kim getirecekse, destek ona. Herhangi bir kişi ya da kişilere değil. Peki dün gece neredeydi bu 6’lı masa? Salt çoğunluğu sağlayamayan iktidar bile en coşkulu balkon konuşmalarından birini yapmaya cüret edebilmişken, bunu da sanki kazanmış gibi büyük bir özgüvenle yapmışken, 6 lider neredeydi diye sormaz mı muhalif seçmen? Seçim öncesi seçmenine bastıra bastıra “sandıkları koruyacağız, geleceğimiz için uyumayacağız yemeyip içmeyeceğiz ama oyumuza sahip çıkacağız” diyen muhalefet neden seçmeninin 21 yıldır bir fiil yaşadığı hayal kırıklığını dün gece sessiz kalarak tekrar ettirdi diye sormaz mı muhalif seçmen? Seçmen görevini yaptı. Peki seçmenin bunca uğraşının, uykusuz geçen 24 saatinin mükâfatı öylesine coşkulu bir balkon konuşmasına maruz kaldıktan sonra neredeyse sadece 30 saniyelik bir mırıldanma mıydı? Balkon konuşmasından önce neredeydi 6 lider diye sormaz mı muhalif seçmen? Tüm bu soruları sorar da herhangi bir cevap alabilir mi, bilinmez. Fakat dün gece itibariyle kesin olan tek şey; Erdoğan’ın kesinlikle hafife alınmaması gerektiğini tüm Türkiye’ye bir kez daha gösterdiğidir. Kabul etmek gerekir ki, Erdoğan iktidarında yaşanan küresel bir pandeminin, zaten var olan ve pandemiyle birlikte katlanarak artan bir ekonomik krizin, artan işsizliğin, açlığın, adaletsizliğin, eşitsizliğin, esaretin, ve en sonunda sadece 3 ay önce yaşadığımız “asrın felaketi” olarak adlandırılan fakat aslında tamamen hükümetin yetersizliği ve denetimsizliği yüzünden yaşadığımız büyük Kahramanmaraş depreminin ardından muhalefet, tabir-i caizse, bu seçimi çantada keklik olarak görüp, bugüne kadar onun özgüveniyle hareket etmiştir. Kendi çapımda uzun zamandır politikayla ilgilenen birisi olarak bu noktada ufak bir özeleştiri de yapmam gerekir, aslında buna ben de inandım. Çünkü normal şartlarda gelişmiş ülkelerde toplum için böylesine sancılı geçen 2 buçuk 3 yılın sonunda mevcut iktidarın ilk seçimde kaybetmesi gerekir. Fakat konu Türkiye ise, mevcut iktidar bırakın ilk turda kaybetmeyi, %49’luk bir oranla ilk turu rakibinin önünde kapatıp, ikinci turda da mutlak galibiyete göz kırpabiliyor. Bunu, tüm bu yaşattıklarından sonra aslında baraj altı kalması gerekirken yapıyor. Bu durum, nereden bakılırsa bakılsın, belki de 21 yıldır ilk defa Erdoğan iktidarını bu kadar bastırarak umut veren, toplumu kazanacağına inandıran muhalefet adına büyük bir utancın ve yetersizliğin resmidir. Tüm bu yaşananların üstüne dün gece gelen sadece 30 saniyelik bir “seçim balkonda kazanılmaz” konuşması da muhalif seçmenin beklentilerin oldukça altında kalmış, muhalefet her zaman olduğu gibi kendisine umut bağlayan milyonları hüsran uğratmıştır. Üstüne üstlük, bütün gece “manipülasyon” yapıldığını iddia eden muhalefet iddiasının üzerine hiçbir alternatif veri paylaşamamış, seçmenini rahatlatamamıştır. 15 Mayıs sabahı itibariyle Türkiye’nin ve muhalefetin önünde çok kritik bir 14 gün var. Motivasyonun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi Erdoğan’ın dün geceki balkon konuşması. Meclis çoğunluğunu ve ilk turdaki üstünlüğü Erdoğan’a kaptıran Kılıçdaroğlu eğer seçimi gerçekten kazanmak istiyorsa, ne yapıp edip Oğan seçmenini ikna etmesi lazım. Bunu nasıl yapar, yapabilir mi, bilinmez. Fakat umutsuzluk kaybetmeyi kaçınılmaz kılar. Muhalif seçmen her şeye rağmen bu iki hafta içerisinde tüm eleştirilerini sessize alarak adayına gereken desteği elbette verecektir. Ancak 6 liderin de şapkalarını önlerine koyarak, nerede yanlış yaptıklarının farkına varmalı, doğru hamlelerle hem Cumhur hem de Ata ittifakından seçmeni kendilerine çekmelilerdir. Fakat her şeyden önce 6 liderin de en az Erdoğan kadar kendilerinden, konumlarından, arkalarında bulundurdukları azımsanmayacak kadar büyük desteğin farkına vararak özgüvenle ve “ne olursa olsun kazanacağız” mantığıyla hareket etmeleridir. Erdoğan’ın rakibi Kılıçdaroğlu ne 30 saniyelik “gözdağıyla” bu seçimi kazanabilir, ne de dün gece sadece figüran rolü oynayıp sessizce duran 5 liderle. Bu seçimin kalp işaretiyle ya da Twitter üzerinden atılan birkaç göndermeli tweetle kazanılamayacağı, dün gece kesinleşti. 6 lider de bu ülkede temsil ettiği Erdoğan karşıtı %50’ye 21 yıldır geciktirdiği bir zafer, aydınlık bir gelecek borçlu. Geldiğimiz nokta “bu sefer de olmadı, 4 sene sonra şansımızı deneriz” diyebilecek kadar basit değil. Sessiz kalınan her dakika, muhalefetin aleyhine işler. 6 lider de özellikle Kılıçdaroğlu, önümüzdeki 14 günü ikinci bir şans olarak görüp kelimenin tam anlamıyla bir mucize yaratmalıdır. Tik tak tik tak… artık acele et muhalefet.