Yazılar

Emekliler eyleme özgürleşmeye!

Abone Ol
Asgari Ücret belirlenirken Yoksulluk Ücreti de göz önüne alınmalı. Her emekli ve hak sahibine yılda 4 defa asgari ücret kadar yasal ve resmi ikramiye ödenmeli. Sağlıkta katkı payları kaldırılmalı.

Çoğu zaman olduğu gibi yine Masal Sahaf’ın önünde küçük bir grup sohbet etmekteydi. Bu kez tartışmanın konusu bir emekli eylemiydi.

Yan yana gelenlerin biri hariç hepsi emekliydi. Emekli olanların hepsi de başka bir sendikanın üyesiydi!

Kimin? Hangi sendikaya? Neden? Üye olduğunu soracak olursanız hepsinin cevabı da hazırdı!

Kimi siyasal nedenlerle üye olmuştu sendikasına, kimi sevdiği bir arkadaşı orada yönetici olduğu için, kimisi de “zaten bir işe yaradığım yok, bari üye sayısı biraz kalabalık görünsün, belki bir işe yarar” düşüncesiyle üye olmuştu emekli sendikasına.

An itibarıyla hepsinin yüzünde başarılması gereken önemli bir işin tedirginliğinin yanı sıra, 10 Aralık’ta Ankara’da yapılacak olan Büyük Eylemin heyecanı ve coşkusu da okunabiliyordu.

Tüm Emeklilerin Sendikası’ndan olduğu anlaşılan bir beyefendi “çok geciktik aslında” dedi “bu işi çok daha önceden tartışıp bitirmiş olmamız gerekirdi”. Cevap DİSK Emekli Sen üyesi hanımefendiden geldi “biz çok önceden başladık hazırlıklara beyefendi, siz biraz yavaş kalıyorsunuz bize göre”.

Emekliler Dayanışma Sendikası’nın buralarda bir temsilcisi falan yoktu ama bir arkadaşını kıramadığı için Köyceğiz’e taşınmadan önce İstanbul’da sendikaya üye olan Nadi Bey “tabii biz de katkı sunarız bu eyleme ama biliyorsunuz burada ben tek başımayım, alınan karara da ancak kişisel olarak uyabilirim” diye girdi sohbete.

Hemen karşı taraftaki Atatürkçü Düşünce Derneği Köyceğiz Şubesi’nden çıkan Başkan Selçuk Bey “bizi unutmayın” dedi, “bizler de emekliyiz, eğer uygun görürseniz Ankara Eylemine bizde katılabiliriz”!

Derken, Kasım Babanın ‘Deli Oğlan’ dediği ‘Sahaf Osman Bey’ yanında Hasan Hocayla birlikte arastanın köşesinden görünüverdi.

Hasan Hoca yine rahatsızlanmış, Osman Bey de -her zamanki gibi- onu hastaneye yetiştirmişti. Onlar gelir gelmez Kasım Baba “nasılsın Hasan Hocam bu sefer de gömemedi demek seni bizim Deli Oğlan” dedi.

Hasan Hoca “deli mi, değil mi bilemem ama Allah ondan razı olsun” diye cevap verdi. “Her zora düştüğümde yanımda olur, her derdime dermandır”.

Osman Bey oturduğu yerden gülerek seslendi “bakıyorum biraz canın yanınca Allah da aklına geliyor Hasan Amca”.

Osman Bey’in de geldiğini gören DİSK Emekli Sen üyesi hanımefendi aceleyle konuya girdi “10 Aralık’ta çok Büyük bir Ankara Eylemi yapacağız Osman Bey” diye başladı sözlerine “siz de eski bir sendikacıymışsınız, arkadaşlar geçerken onun da bir fikrini soralım dediler onun için uğramıştık”.

Sonra hızını kesmeden devam etti “gerçi ben anlayamıyorum, sizin gibi bir beyefendi neden DİSK Emekli Sen üyesi değil? Sizin gibi aydın, demokrat, ilerici ve sosyalist olduğu söylenen birinin sendikamıza üye olmaktan çekinmesine bir türlü anlam veremiyorum”!

Osman Bey başını ondan yana çevirmişti ki, Tüm Emekli Sen Temsilcisi Murat Bey lafa girdi “Osman Hocam sendikamıza üye değildir ama bizim tüm eylemlerimize de katılır. Biz onun Tüm Emekli Sen’e neden üye olmadığını hiç sorgulamadık bugüne kadar”.

Kasım Baba tam bir iki kelam edecekken Osman Bey Leyla Hanıma dönerek pat diye lafa girip “hanımefendi sizi tanımıyorum. Tanımam gerektiğini de düşünmüyorum. Buraya kadar gelmişsiniz, ayağınıza sağlık ama kimin ne kadar aydın, demokrat, ilerici veya sosyalist olduğuna da sanırım siz karar vermiyorsunuz” deyiverdi.

Ortalık bir anda buz kesmişti. Böyleydi bu adam. İyiydi hoştu ama bazen böyle büyük çam(lar) devirirdi.

Leyla Hanım tırnaklarıyla oynamaya başladığına göre çok sinirlenmiş olmalıydı. Murat Hoca “biraz sakin ol Osman Hocam” dedi “arkadaş biraz haddini aşmış olsa da sonuçta demokrat bir insandır”.

Leyla Hanım “benim nasıl bir insan olduğumu tarif etmek size düşmez Murat Bey” dedi. “Kimse bana had falan da bildiremez. Sanki bir yardımı olacakmış gibi buraya, bu beyefendinin ayağına kadar gelmiş olmamız bile bence büyük bir sorun”.

Topluluktan Leyla Hanıma yönelik itiraz sesleri yükselirken bir süre suskun kalıp önüne baktı Osman Bey sonra “Leyla Hanım” diye sakin bir ses tonuyla sözlerine başladı “şu tatsız tartışmaya yol açtığım için önce sizden, sonra hepinizden özür dilerim”.

“Örgütlü insanlar olarak benim fikrime ihtiyacınız yoktur elbet. Benden yardım istemeye gelmiş olabileceğinizi de aklımın ucundan bile geçirmedim”.

“Burası küçük bir yer olduğu için hemen herkes birbirini tanır. Hepimiz birbirimize yardımcı da oluruz tabii ki. Takdir edeceğiniz gibi, bu da gayet insani bir durum. Bu sohbetin asıl konusunu anlatırsanız, bizler de katkı sunabiliriz diye düşünüyorum”.

Top önüne düşmüştü artık. Bu saatten sonra onun liderliği tartışıl(a)mazdı. İşte bu öz güvenle anlatmaya başladı Leyla Hanım!

“Arkadaşlar emeklilerin yaşam koşulları malum. Bu gidişe dur demek gerektiği de gayet açık. Biz DİSK Emekli Sen olarak üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getiriyoruz yıllardır. Diğer sendikalar bu konuda fazla bir çaba sarfetmese de, gerekirse tek başımıza yapacağız bu Büyük Ankara Eylemini”.

Bu sözlere tepki Emekliler Dayanışma Sendikası üyesi olan Nadi Bey’den geldi “hanımefendi lütfen bu olayı kendi tarafınıza yontmaya çalışmayın. Hepimiz emekliyiz. Aramızda sendika üyesi olanda var, olmayanda. Sendika üyesi olanların kendi sendikalarını öne çıkarmaya çalışması, bu ortak eylem kararına katkı sunmaz diye düşünüyorum”.

Kasım Baba yeniden ortalığın gerilmeye başladığını hissedip söze girmek ihtiyacını hissetti. “Bakın ben Tüm emekli Sen üyesiyim. Temsilcimiz Murat Bey de burada.Bu konuda söz hakkı öncelikle ona düşer ama bende birlikteliğimize zarar verebilecek söylemlerden kaçınılması gerektiğini düşünüyorum. Siz ne dersiniz Murat Hocam?” diyerek topu Murat Hocaya atıverdi.

Murat Hoca “arkadaşlar” dedi “lütfen sendikal rekabetten uzak, dostça bir sohbet yapalım. Daha bir hafta önce üç emekli sendikası merkezi düzeyde bir araya gelerek ortak eylem kararı aldı. Bizler de ona uygun davranalım”.

Leyla Hanım “evet öyle ama açıklamayı bizim sendikanın Genel Sekreteri Ahmet Bey yaptı” diye itiraz etti.

Murat Hoca “evet” dedi “sonuçta açıklama yapmak için bir sözcü seçilmesi gerekiyordu ama bu eylemi sadece sizin yapacağınız anlamına da gelmiyor”!

Osman Bey biraz düş kırıklığına uğramış bir ses tonuyla “sendikalarınız arasındaki kısır çekişmelerinizi bir kenara koyarak sormak istiyorum, öncelikle bu eylemin amacı ne? Sizin sendikalarınız anlayış birliğine varmadan önce Tüm Emekli Sen Genel Örgütlenme Sekreteri

Cihat abiyle biraz konuşmuştuk bu konuda, bilgim onunla sınırlı”.

“Sonrasında Eylemin 10 Aralık Pazar Günü Saat 13.00’da Ankara’da AnıtPark’ta yapılacağını basından ve sosyal medyadan okudum ama mesela buradan o eyleme katılmak isteyenlerin Ankara’ya nasıl gideceklerine, bunun için gerekli alt yapının oluşturulup oluşturulmadığına dair bir bilgim de yok. Bence bunları konuşmak lazım”.

“Eylemin duyurulması, katılımın artırılması için yapılması gerekenler konusunda bir çalışma yürütülüyor mu mesela”?

“Köyceğiz’den kalkıp Ankara’ya eyleme gitmek isteyen bir emeklinin sadece yol masrafı iki bin lira tutar. Yol masrafının yanı sıra yeme içme gideri de olacak”!

“Öncelikle, çağırıcı kurumlar olarak sendikalarınız bir araya gelip otobüs tuttular mı örneğin? Bu meseleye dair girişimleriniz ne aşamada? Bunların bilgisini verirseniz daha olumlu olur”.

“Yolculuğun her aşamasının şimdiden planlanması lazım. Kimler gelecek? Kimler sorumluluk üstlenecek? Öncelikle bunların tespit edilmesi gerekir” diyerek kendince yapılması gerekenleri detaylı bir biçimde sıraladı.

Osman Bey'in anlattıkları işin ciddiyetini ortaya koyuyordu. Öyle ya! Kendi geçiminden aciz bir emekli, cebinden iki üç bin lira para harcayarak Ankara’ya eyleme gidemezdi.

Murat Hoca burada söze girdi “arkadaşlar” dedi “biz eylem çağrısı için üyelerimizle görüşmeye ve sosyal medya üzerinden çağrı yapmaya başladık zaten”.

“İzniniz olursa, bilmeyen arkadaşlar için öncelikle, elimdeki yazılı metin üzerinden eylemin taleplerini içeren bölümü sizlere okumak istiyorum“ dedikten sonra elindeki kağıttan okumaya başladı.

“Emekli maaşları insanca yaşanacak düzeye çıkarılmalı. Kamu emekçilerine verilen sekiz bin yetmiş yedi lira seyyanen zam bütün emeklilere de verilmeli. En düşük emekli aylığı asgari ücret tutarında olmalı ve kök ücret olarak kabul edilmeli. Asgari Ücret belirlenirken Yoksulluk Ücreti de göz önüne alınmalı. Her emekli ve hak sahibine yılda 4 defa asgari ücret kadar yasal ve resmi ikramiye ödenmeli. Sağlıkta katkı payları kaldırılmalı. Şehir içi toplu taşımada emekliler ve hak sahiplerine ulaşım ücretsiz olmalı. Özel halk otobüsleri kamulaştırılmalı. EYT mağdurlarının yeni mağduriyetleri ortadan kaldırılarak, kademeli bir geçiş sistemi kabul edilmeli. Emekli maaşlarının arasındaki uçurumun giderilmesi için acilen İntibak Yasası çıkarılmalı. 2024 bütçesi emeklilerin talepleri dikkate alınarak düzenlenmeli. Ve son olarak da emeklilerin sendikal hakları derhal tanınmalı”.

“Bunlar çok haklı ve yerinde talepler” diye söze girdi Kasım Baba “alınan karara sendikalı arkadaşlar olarak öncelikle bizlerin uyması gerekir tabii ki! Bunun için ilk işimiz otobüs tutma meselesini halletmek olmalı bana göre. Buna dair bir bütçemiz var mı? Yoksa, nasıl oluşturacağız? Sözkonusu olan az buz bir para da değil üstelik, en azından yüz bin lira”.

“Önce üç sendikanın temsilcileri olarak sizler bir araya gelip bu mesele üzerinde biraz kafa yorun, gerisi kolay” diye araya girdi Osman Bey. “Kendi adıma ben bu eyleme katılmak isterim ama iki üç bin lira harcayacak gücümde yok. Geçen hafta hemen hepinizin aldığı beş bin liralık Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı İkramiyesini bile alamadık biz hala”.

“Öncelikle, araç sorununu çözmemiz gerekir, gerisi kolay. Ben gelirim, eşim de öyle. Keza, birçok arkadaşım da küçük maddi katkılar sunmak kaydıyla bu eyleme katılmak ister. Bundan da eminim. Üye olup olmamaktan bağımsız, her türlü hak arama eyleminin yanındayız”.

“Tarihte çok güzel tespit edilmiş” diye araya girdi Hasan Amca “malum 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. Dünya İnsan Hakları Gününde Açlık Sınırının altında maaşlarla yaşa(ya)mayan, sadece hayatta kalmaya uğraşan emeklilerin durumu daha bir öne çıkar basında ve medyada. Bence bunu da dikkate alarak belirlemişlerdir eylem tarihini”.

Murat Hoca “sendikalarımızın mali durumu ortada. Tek başımıza bu işin altından kalkmamız elbette ki çok zor. Diğer emek ve meslek örgütlerinden ve yerel yönetimlerden de talepte bulunacağız. Elbirliğiyle bu işin üstesinden gelebileceğimize inanıyoruz” diye ekledi.

Kasım Baba üstüne basa basa konuşmaya başladı “bu eyleme doğal olarak muhalefet partileri de destek olacaklardır. Onlarla kısa bir süre içinde irtibat kurmanız yararlı olabilir.

Mesela bizim burada öncelikle CHP ile bir görüşme yapmanız, ardından diğer muhalefet partilerini de ziyaret ederek katkı sunmalarını talep etmeniz yararlı olur kanaatindeyim”.

“Bu arada bir yandan bu işin mali boyutunu halletmeye çalışırken diğer yandan katılımı artırmak için neler yapabilirizi de enine boyuna konuşursak çok iyi olur bence. Milyonlarca emekli var ülkemizde, hepsi de bu düzenin mağdurları”.

Osman Bey “evet” dedi “Kasım Baba çok doğru bir noktaya işaret ediyor, katılımı olabildiğince artırmak lazım. Özellikle de bir memur kenti olan Ankara’da yaşayanları bu eyleme katmak için buralardan daha çok çaba sarf edilmesi gerek”.

“Malum, taşıma suyla değirmen dönmez. Bu eylemde suyun kaynağı Ankara. Katılımın yoğun olması için en çok Ankara ve civar illerdeki arkadaşlarımızın çaba sarf etmesi gerekir”.

Hasan Hoca “emeklilerin bu sistemin sadece mağdurları değil, aynı zamanda muhatapları da olduğunu göstermenin vaktidir” dedi. “Yıllarca çalışmış, emek vermiş, alın teri dökmüş bizim gibi insanlara böylesi bir sefaleti reva gören iktidarın karşısına yekvücut olarak çıkma zamanıdır.

“Bırakalım sendikal rekabeti bir tarafa, ya da daha iyisi, rekabeti olumlu bir düzlemde ele alalım. Her sendika diğerlerinden daha fazla insan katmaya çalışsın bu eyleme. Örgütlü, örgütsüz tüm emekliler de elini taşın altına koysun”.

Kasım Baba “anlaşılan buradan Ankara’ya bir otobüs kalkacak, içinde bizim Deli Oğlan da olacak” dedi. Sonra Osman Beye dönüp “sen il dışında yapılan tüm eylemlerde kendi sendikanın pankartının arkasında yürürdün ama bu kez böyle bir alternatifin de olmayacak. Sen hangi pankartın arkasında yürüyeceksin Osman Efem?” diye sordu.

“Sen canını sıkma Kasım Baba” diye cevap verdi namı diğer Deli Oğlan “biliyor ve inanıyorum ki, sizin düşündüğünüzden çok daha fazla dostum gelecek Ankara’ya. Başka pankartlar arkasında yürüyecek olsalar bile hepsiyle aynı havayı solumak, aynı coşkuyu paylaşmak isterim. Önemli olan hangi kortejde yürüdüğümüz değil, yola çıkış amacımız ve yürüdüğümüz yolun varacağı hedeftir”.

Bu oldukça uzun sohbetin ardından herkesin yüzü aydınlanmış, sanki bir an önce Ankara’ya doğru yola çıkmak istiyorlarmış gibi bir hava esmeye başlamıştı.

Kasım Baba etrafını şöylece bir süzdükten sonra sesini yükseltip “eee” dedi, “ne duruyoruz o zaman. Şimdi iş yapma zamanı. Haydi bakalım herkes iş başına”! “Ne demişler; hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır”...