Önümüzdeki dönemde politikaların etkinliğindeki en büyük zorluk güven noktasında olacaktır. Ekonomi yönetimi ise ne yazık ki güven konusunda garanti verebilecek konumda değildir. Bu nedenle ülkeye giriş yapacak yabancı sermaye dahil herkes muhtemelen daha tetikte olacaktır. Mehmet Şimşek görevi devraldığı gün Türkiye’nin rasyonel bir zemine döneceğini ifade etti. Rasyonel zemin kelimesinin içeriğinin ne olduğu şu an için meçhul ve izlenecek politikalarla ilgili de henüz bir açıklama mevcut değil. Dün aynı zamanda merkez bankası başkanı da değişti ve bankanın başına Hafize Gaye Erkan atandı. Eski Başkan Kavcıoğlu ise BDDK Başkanlığı görevine getirildi. NASIL BİR POLİTİKA İZLENECEĞİ HENÜZ BELLİ DEĞİL Şimşek’in ifade ettiği rasyonel zemin konusu bir haftadır gündemde. Nasıl bir politika izleneceğini ve hangi kararların alınacağını herkes yakından takip ediyor. Aradan geçen bir haftalık süreye karşın henüz izlenecek politikanın içeriği konusunda bir açıklama yapılmış değil. Bir haftadır olan tek gelişme döviz kurlarının ipinin gevşetilmesi ve kurların yukarı yönlü gidişine izin verilmesi. Türk lirasında seçim sonrasında yaşanan düzenli değer kaybı bir taraftan kurun değerinin denge değerine yönelmesi olarak görülürken diğer taraftan izlenecek politikalar için zemin oluşturma çalışması olarak değerlendiriliyor. ENFLASYON MERKEZDE ANCAK YENİ EKONOMİK SORUNLARIMIZ DA VAR Şimşek tarafından yapılan ilk açıklamalar izlenecek politikanın enflasyon odaklı olacak olması. Ancak Türkiye ekonomisinin mevcut durumda enflasyonun yanında yüksek cari açık, şişkin kur korumalı mevduat (KKM), artan döviz kuru ve yüksek risk primi gibi önemli sorunları da var. Bu nedenle izlenecek politikanın gerçekten enflasyona odaklı bir politika olacağı konusunda endişeler var. İzlenecek politikanın rasyonel bir zemine dayanıp dayanmadığını görebilmemiz için ilk etapta uygulanacak modelin detaylarını görmemiz gerek. Hangi iktisadi amaçların merkeze konulduğunu, bu amaçlara hangi oranlarda ağırlıklar verildiğini, amaçlara erişmek için hangi araçların kullanılacağını ve bu araçların amaçlar ile ne derece uyumlu olup olmadığını gözlemek gerek. Rasyonel zemine dönme ifadesi ağızdan kolay bir şekilde çıksa da ekonomi yönetiminin işinin o kadar da kolay olmadığı bir gerçek. Dengesiz giden bir ekonomiyi dengeye yöneltme çabaları bir süre boyunca kemer sıkılacağı anlamına geliyor. Enflasyondan yıllardır zaten mağdur olmuş ücretli kesimi, kemer sıkma politikaları sebebiyle zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz. YABANCI SERMAYEYİ İKNA ETMEK KOLAY OLMAYACAK Ekonomi yönetimi için işin asıl zor olan kısmı yabancı sermayeyi ikna etme noktasında olacak. Rasyonel zemine dönülse bile yerel seçimler arifesinde rasyonel politikalardan tekrar uzaklaşılmayacağının bir garantisi yok. Geçmiş deneyimler bu olasılığın o kadar da düşük olmadığını gösteriyor. Böyle bir durumda yabancı sermayenin future sözleşmeler benzeri türev araçları daha yoğun kullanarak ülkeye giriş yapma olasılığının daha yüksek olacağını değerlendirmek gerek. Bankaların da geçmiş deneyimleri dikkate alarak gelecekteki kur düzeyini daha yukarıda belirleme ihtimali yüksek. Bu durum sözleşmelerde geçerli olacak gelecek kur düzeyinin daha üst bir değerde belirlenmesine neden olabilecektir ki bu da muhtemelen ülkeye giriş yapacak sermaye miktarını sınırlandıracaktır.
Biz iktisatçılara düşen görev açıklanacak ekonomi modelini incelemek, modelin açıklarını veya eksikliklerini tespit etmek ve başarı olasılığını değerlendirmektir. Ancak tekrar vurgulamak gerekir ki izlenecek ekonomi politikasının başarı olasılığı sadece izlenecek politikalara değil, aynı zamanda bu politikaların sürekli olacağına dair inanca da bağlıdır. Bir diğer ifade ile rasyonel zemin kadar güven zemini de önemlidir.
ŞİŞKİN KKM VE YÜKSEK CARİ AÇIK İKİ ÖNEMLİ BÜYÜK RİSK Ekonomi politikalarının rasyonalitesini zorlayacak iki husus daha söz konusu. Birisi KKM, diğer ise yüksek cari açık. Türkiye’de KKM hesaplarındaki miktar 2 Haziran haftasında 122 milyar $ düzeyinde gerçekleşti. Döviz kurunda geçtiğimiz hafta içinde yaşanan değer kaybı, KKM’den elde edilmesi beklenen faiz gelirinin neredeyse tamamını sildi. Yani birçok KKM sahibinin döviz cinsinden getirisi neredeyse sıfır oldu. Bu tür gelişmelerin KKM’den hızlı çıkış yoluyla kur talebi üzerinde etkili olma ihtimali mevcut. Ekonomi politikalarının üzerinde bir bomba gibi duran KKM’ye dair ekonomi yönetiminin nasıl bir yol izleyeceği, hedeflenen rasyonel zeminin gerçekten rasyonel olup olmayacağı konusunda ipucu verecektir. Cari açıkla mücadele için belirlenecek stratejiler de izlenecek politikaya olan güveni etkileyecektir. Cari açığın tamamen sermaye girişi ile finanse edilmek istenmesi, oluşturulacak politikanın pek de rasyonel bir zemini olmadığına işaret edecektir. Bu nedenle cari açıkla ilgili yapılacak açıklamaların ikna ediciliği de son derece önemlidir. POLİTİKANIN BAŞARISI RASYONALİTE KADAR GÜVENE DE BAĞLIDIR Biz iktisatçılara düşen görev açıklanacak ekonomi modelini incelemek, modelin açıklarını veya eksikliklerini tespit etmek ve başarı olasılığını değerlendirmektir. Ancak tekrar vurgulamak gerekir ki izlenecek ekonomi politikasının başarı olasılığı sadece izlenecek politikalara değil, aynı zamanda bu politikaların sürekli olacağına dair inanca da bağlıdır. Bir diğer ifade ile rasyonel zemin kadar güven zemini de önemlidir. Önümüzdeki dönemde politikaların etkinliğindeki en büyük zorluk güven noktasında olacaktır. Ekonomi yönetimi ise ne yazık ki güven konusunda garanti verebilecek konumda değildir. Bu nedenle ülkeye giriş yapacak yabancı sermaye dahil herkes muhtemelen daha tetikte olacaktır. Tetikte bir bekleyiş ise kurun amaçlanan değişkenler üzerinde sınırlayıcı bir role sahip olmasına neden olacaktır. O nedenle unutmamak gerekir ki güven bir kere kırıldığında eskisi gibi olmak mümkün olmuyor.