Afet bölgesinde bulunan yargı mensuplarının aynı zamanda, deprem mağduru oldukları gözetilerek, yeterli sayıda Hakim/Savcı yetkilendirilmesi zaruridir. Ülke olarak bizim en büyük beklentimiz, kaybettiğimiz her bir canımızın hakkını korumaktır.
Ülkemiz çok büyük bir afet yaşamıştır. Yaşanan bu afet, ceza hukuku, idare hukuku ve sigorta hukuku açısından bir takım hukuki sorunları da beraberinde getirmiştir. HSK, bir kısmı gönüllü olan, bölgeye çok sayıda Cumhuriyet Savcısı görevlendirmiştir. Cumhuriyet Savcısının yanında birçok adli memur da bölgeye gönüllü olarak gitmiştir. Büyük bir özveri ile de çalışmaktadırlar. Cumhuriyet Savcıları, adli kolluk ve adli memurlar, öncelikle defin işlemlerinin yapılabilmesi için gerekli hukuki işlemleri yerine getirmektedir.
HER BİR ENKAZ/YIKIM/HASAR OLAY YERİDİR!
Enkaz kaldırma işlemi yapılmadan önce alınması gereken teknik birtakım numunelerin alınması hukuki olarak
zorunludur. Zira, alınacak bu numuneler delil niteliği taşımaktadır. Bu
deliller toplanmaksızın enkaz kaldırma çalışması yapılması suç teşkil edebilecektir.
Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme başlığını taşıyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 281. Maddesi uyarınca;
“Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ...
(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır…”
Bu noktada belirtilmesi gerekir ki, enkaz kaldırma işlemi yapacak olan kamu görevlilerinin söz konusu enkazda numune alınması gibi gerekli hukuki işlemlerin yapılıp yapılmadığını sormaları gerekir.
Enkaz kaldırma çalışması yapacak kamu görevlilerinin, gerekli hukuki işlemlerin yapılmadığı, delil mahiyetinde olan numunelerin alınmadığı bilinen bir enkazda, kaldırma/yıkım çalışması yapılmasını reddedip, Anayasanın 137. Maddesi[1] uyarınca, kendilerine yazılı emir verilmesini talep etme hakları vardır
Yaşanan afetin büyüklüğü dikkate alınarak, adli makamlar tarafından gerekli hukuki işlemler yapılmadan enkaz kaldırma işlemlerinin yapılabileceği öngörülerek, Meslek Odaları (……) Türkiye Barolar Birliği ile birlikte ortak hareket etmelidir.
DELİL TOPLAMA İŞLEMLERİ NASIL YAPILACAKTIR!
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca; “
Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür”
Enkaz kaldırma işlemleri yapılmadan önce,
yıkılan binalardan yetkin bilirkişiler eşliğinde; delil niteliği taşıyan ve bilirkişi raporunda kullanılacak karot örneği, beton, demir… vb numunelerinin alınması ve projeye aykırılıkların tespit edilmesi önemlidir. Suç ve faillerin tespiti açısından bu aşamada delillerin eksiksiz toplanması hayati önem taşımaktadır. Olay yerinde yapılacak tespitler, ileride yapılacak yargılamaların temelini oluşturacaktır.
Afet bölgesinde bulunan yargı mensuplarının aynı zamanda, deprem mağduru oldukları gözetilerek, yeterli sayıda Hakim/Savcı yetkilendirilmesi zaruridir. Ülke olarak bizim en büyük beklentimiz, kaybettiğimiz her bir canımızın hakkını korumaktır. Her türlü ceza, hukuk, icraya ilişkin davalarımız, hukuki sorunlarımız bekleyebilir.
DELİLLERİN YOK OLMADAN SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE TOPLANABİLMESİ İÇİN ÇÖZÜM, KURUMLARIN KOORDİNELİ ÇALIŞMASIDIR.
Olay yeri incelemesinin teknik bir çalışma gerektirdiği dikkate alınarak, Cumhuriyet Savcılıkları tarafından, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği… gibi meslek kuruluşları ile koordineli bir şekilde çalışılıp, hızlı bir şekilde ekipler kurulması gerekmektedir.
Bu ekiplerin içinde Türkiye Barolar Birliği tarafından görevlendirilecek avukatların da bulunması sürecin sağlıklı yürütülmesi ve adli makamlara yardımcı olmak açısından yararlı olacaktır. Her bir meslektaşım, gönüllü olarak bu ekiplerin içinde yer almak isteyecektir.
Türkiye Barolar Birliği ve Meslek Odaları ortak bir çalışma yaparak, hukuki bir yol haritası hazırlamalı, hukuki destek sağlamalı (vatandaşların hızlı bir şekilde ulaşabilecekleri telefon, e-mail, … vb iletişim bilgisi vermeleri) ve vatandaşları doğru bir şekilde yönlendirmelidir.
MESLEK ODALARI İNSİYATİF ALMALIDIR!
Yaşanan afetin büyüklüğü dikkate alınarak, adli makamlar tarafından gerekli hukuki işlemler yapılmadan enkaz kaldırma işlemlerinin yapılabileceği öngörülerek, Meslek Odaları (…… ) Türkiye Barolar Birliği ile birlikte ortak hareket etmelidir.
Tabi ki herkesin görevini layıkıyla yapmasını beklemek hakkımızdır, ancak bunun yanında
çözümler de üretmeliyiz.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun md. 67/6;
“Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler.” hükmünü taşımaktadır.
Söz konusu bu hüküm uyarınca
vefat eden kişilerin yakınları ya da yaralanan kişiler Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunup, başlatılan soruşturma üzerinden “bilimsel mütalaası” almak için meslek odalarına başvuru yapabilirler. Alınacak bu bilimsel mütalaa, yargılama aşamasında delil niteliği taşıyacaktır[2]. Bu başvurular konusunda Barolar vatandaşa hukuki destek vermeli ve yönlendirmelidir.
Cumhuriyet Savcılıklarına yapılacak başvurular UYAP (
https://vatandas.uyap.gov.tr/main/vatandas/giris.jsp) üzerinden de yapılabilir.
Türkiye Barolar Birliği ve Meslek Odaları ortak bir çalışma yaparak,
hukuki bir yol haritası hazırlamalı, hukuki destek sağlamalı (vatandaşların hızlı bir şekilde ulaşabilecekleri telefon, e-mail, … vb iletişim bilgisi vermeleri) ve vatandaşları doğru bir şekilde yönlendirmelidir.
Zaman, yitirdiğimiz her bir canımızın hakkını aramak, ülkemizin geleceği için yapıcı çözümler sunmak ve çalışmak zamanıdır.
Şu günlerde duyarlı vatandaşların yaşadığı en büyük duygu çaresizliktir. Ülkede ciddi bir travma yaşanmaktadır. Bu travmadan kurtulup, ekonomik olarak da kalkınmamızın ve geleceğimize umutla bakmamızın tek yolu HUKUKTUR.
Ülkenin her bir vatandaşının yüreğinde Kurtuluş Savaşında yaşadığımız ruhun canlandığına inanıyorum. Biz, ülkemizi küllerinden doğurmasını biliriz.
Bu yazı yayına hazırlandığı zaman içinde 15.02.2023 tarihinde Adalet Bakanlığı,
“Bilirkişi çalışması ve numune alma işlemleri Cumhuriyet Başsavcılıklarımız nezaretinde etkin ve hızlı bir şekilde sürdürülmekte, bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra enkazlar kaldırılmaktadır” şeklinde açıklama yapmıştır.
Yazının başında (bir kısmı da gönüllü giden) deprem bölgesinde bulunan yargı mensuplarının büyük bir özveri ile çalıştığı belirtilmiştir. Buna karşın afet alanının genişliği de dikkate alınarak, yazımızda geçen CMK 67/6. maddesindeki “bilimsel mütalaa” konusunun değerlendirmeye alınması gerektiği kanaatindeyim. Keza, Baroların ve Meslek Odalarının söz konusu çalışmaların yapıldığına ilişkin etkin bir denetim sağlaması da, sürecin sağlıklı yürütülmesi ve hak kaybı yaşanmaması açısından elzemdir.
---
[1] Anayasanın 137. Maddesinde; “
Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz
.
Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.
[2] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, “
soruşturma ve kovuşturma makamlarınca derlenmiş bilirkişi mütalaaları ile tarafların kendi girişimleriyle aldırmış oldukları özel bilimsel görüşlerin duruşma evresinde tartışılma ve değerlendirilmesi usulünün farklı olmayıp, aynı hükümlere tabi bulunduğu gözetilmeyerek… ilk hükmün tefhim edildiği oturumda, kişilerin kendi girişimleriyle düzenlettirildiği anlaşılan bilimsel görüşün sahibinin uzman tanık olarak dinlenmesi sonrasında, serdedilen görüşe karşı diyeceklerini bildirmek üzere süre isteyen sanık müdafilerinin bu istekleri ile ilgili olarak makul süre tanımak ve 5271 sayılı Kanunun 67/6, 68/3, 214/3, 215, 216 ve 217’nci maddelerince değerlendirme yapmak gerekirken, savunma hakkını kısıtlayacak biçimde istemin reddine hükmedilmesi ve bu konudaki bozma kararına usule aykırı gerekçelerle direnilmesi isabetli görülmemiştir” demek suretiyle bu kurumun maddi gerçeğe ulaşmadaki önemine dikkat çekilmiştir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09/10/2007 T., 2006/7-336 E., 2007/198 K.)