Demokratik koalisyon, dönüşüm ve aday
Politikyol
Türkiye’ye has olduğunu zannettiğimiz birçok sorun dünyanın çeşitli yerlerinde de çok kuvvetli şekilde cereyan ediyor. Sosyal eşitsizlik, otoriterleşme, toplumsal kutuplaşma, kadınların ve farklı kimliklerin haklarına giderek daha fazla yapılan saldırılar. Dünyanın bu durumu karşısında farklı coğrafyalarda bulunan insanlar salgından önce sokaklara dökülmüştü. 2017 yılının sonunda İran ve Tunus’ta başlayan sosyal protestolar, salgın başlayıncaya kadar tüm dünyada çok kuvvetli bir şekilde vuku buldu. Ermenistan, Azerbaycan, Sudan, Irak, Lübnan, Şili, Fransa, İspanya, Cezayir, ABD, Hong Kong’daki eylemler o kadar kitleseldi ki Sudan’da Ömer El Beşir, Cezayir’de Abdülaziz Buteflika, Lübnan’da Saad Hariri hükümeti düştü. Cezayir ve Sudan’da demokratik geçişin nasıl yapılacağı halen en büyük sorunlardan biri. Cezayirli gençler Buteflika’nın gitmesi yetmez bütün rejimin gitmesi gerekiyor diyerek protestolarına halen devam ediyorlar.
Bu hareketliliğe salgının bir nokta koyduğu zannediliyor, şimdilik. Ancak salgın tüm adaletsizlik ve eşitsizliklerimizi öylesine kristalleştirdi ki bu hareketliliğin önümüzdeki dönemde çok daha şiddetli şekilde ortaya çıkacağı düşünülebilir.
Açıkçası bu ihtimalle birlikte dünyanın çeşitli yerlerinde askerler de sosyal durumun daha da kontrolden çıktığını toplumların yönetilemediğini ve bir sol tehlikenin kapıda olduğunu söyleyip siyasete uyarılarını yapıyorlar. Fransa’da iki hafta önce emekli amirallerin hükümete «eğer bugün gereğini yapmazsanız yarın iç savaş çıkar Fransa parçalanır» uyarısı, bu hafta içerisinde ABD’li bazı askerlerin Biden’a «ülkede sol tehdit var» deyip uyarıda bulunması (hatırlatalım Ulusal Muhafızlar Trump destekçilerinin senato baskınına oldukça geç gelmişti, bu konuda Prof. Dr. Cihan Tuğal Medyascope yayınında bunun askerler tarafından Biden’a bir mesaj olduğunu vurgulamıştı), Brezilya’da askerler arasında işlerin çığrından çıktığı ve bir darbe ihtimali üzerinde durulduğu bilgisi bize durumun vehametini gösteriyor.
Dahası Çin’in hemen sınırında yer alan 55 milyonluk Myanmar’da askeri bir darbe oldu. Kısacası askerlerin uyarılarını duyduğumuz ya da gördüğümüz bu ülkeler dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10’una tekabül ediyor. Demek istediğim güvencesizleşen toplumsal kesimlerin giderek artan sayısı, sosyal eşitsizlikler ve salgının yönetilememesinin neticesinde hükümetler ya da askeri elitler toplumu yönetebilmek için otoriterlik kartını devreye sürüyorlar.
Eğer müdahale edilmezse bu siyasetin yok olduğu, tartışmanın bitirildiği bir dönem olur. Oysa bizim tam tersine ihtiyacımız var.
Bu yüzden bu sorunların ve eğilimlerin yaşandığı ülkelerde siyasal ve toplumsal muhalefete tarihi bir görev düşüyor: Tüm bu eğilimleri ve sorunları dönüştürebilecek, toplumların güvencesiz ve dışlanmış kesimlerini demokratik koalisyonların çatısı altında toplamak.
Demokratik koalisyonlar tam da böylesi derin yönetim krizinin olduğu dönemlerde ortaya çıkarlar. Fransa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen önceki Halk Cephesi, İspanya’da General Franco karşıtı demokratların birliği, Şili’de General Pinochet karşısında inşa edilen Hayır kampanyası demokratik koalisyon gerçeğini gündemimize getiriyor.
Bu tür demokratik koalisyonlar sadece otoriter tehdidi yenmeyi değil aynı zamanda onun hemen ardından harabe haline gelmiş toplumu ve ülkeyi yeniden inşa etme görevini de üstlenirler. Ancak bunun için bir kavrama şiddetle ihtiyacı vardır: Dönüşüm (transformation).
Otoriterlerleşen siyasal yapıların neden olduğu kurumların yeniden tesisi ancak bu kez onların geniş ve güvencesiz kesimlerin çıkarı (toplumsal çıkar) etrafında yeniden dizaynıyla gerçekleşebilir.
Türkiye özelinde bu dönüşüm siyasal partiler kanunun değişimi, parlamentonun güçlendirilmesi, vergilendirmenin artan oranlı şekilde yeniden dizaynı, ücretsiz kamusal hizmetlerin sayısının artırılması, özel-kamusal ikiliğinde toplumcu bir pozisyon alınması, güvencesiz kesimleri güvenceli hale getirecek politika ve önlemler bütünü, İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar imzalanması vd.
Bu yüzden bize sadece demokratik değil aynı zamanda dönüştürücü bir koalisyon ve onun bu toplumsal çıkara inanan, sembolleştiren ve bunlar için bizi mücadeleye çağıran ortak adayı gerekiyor. Gandi’nin dediği gibi «Hareketinin sonuçlarının ne olacağını hiçbir zaman bilemezsin, ama bir şey yapmazsan sonuç da alamazsın»
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu