Burada sorduğum sorularda sol ittifakın asgarisinde anlaşabileceği başlıklar var. Ancak asgarisine demokrasi konulduğunda azami dağınık bir hal alıyor. Dağınıklığın önüne geçmek için sağ ittifaka karşı sol ittifak, sınıfa karşı sınıf. AKP sonrası için Türkiye muhalefeti cephesinden vaatler havada uçuşuyor. Yeni kurulacak siyasi denklemde dışarı da kalma sol üşütürsün, gir meclise CHP ile olmaz ise HDP ile rahat edersin. Bu müthiş siyasi hedefi ortaya atıp yeni kurulacak iktidarın karşısında ana muhalefet olacağız iddiası iddiasızlıktır. Solun dağınık olduğu algısı karşılığını sol öznelerde bulmuştur. Kendisini hep başka siyasi hareketlerin içerisine eklemleme girişimi bundan dolayıdır.  Zaten iktidar olamazsın bari güçlü bir muhalefet ol. Bir de yıllarca solun çok dağınık olmasından dolayı iktidar olamadığı yalanı artık kabak tadı verdi. Sağın uzunca süren iktidar olma serüveni birliğinden değil, ait olduğu sınıftan siyasetine onay alması bununla birlikte dış politikasını yine ait olduğu sınıfın çıkarları doğrultusunda yürütmesinden kaynaklanıyor. Sadece seçimlere giren sağ partilerin listesi sol siyasi partileri ikiye üçe katlar. Sola birleşin dayatması şimdi en geniş katılımlı ittifaka doğru yönelmiş durumda. Geniş katılımlı halk ittifakı adıyla ve seçimlerle sınırlı bu girişimin varacağı yer geçmişteki seçim ittifaklarına bir yenisinin katmasının dışında toplum da herhangi bir enerjiye, heyecana neden olmayacaktır. Siyasette ittifaklar vardır. Sağ partiler kendi ittifaklarında temel konularda anlaşarak ittifaklarını şekillendirir. Asgarileri piyasa ekonomisinin ve özel mülkiyetin dokunulmazlığı, dinin toplumsal ve siyasetteki işlevsel görevini koruma altına almak, emperyalist devletler ile ilişkilerde hassasiyet gösterilmesine dikkat etmek. Gündelik siyasetlerinin belirleyiciliği bu üçlü temel ilkeleridir. Sağın asgari ilkelerinde sınıfsal bir pozisyon alış varken, solda demokrasi etrafında hadi ittifak yapalım yeterliliği hâkim kılınmaya çalışılıyor. Kapitalizmin sınırlarını çizdiği demokraside halkın hareket alanı, kapitalistlerin kendi sınıfsal çıkarlarına göre belirlenir. Sınırları belirlenmiş demokraside seçimlerle ittifakın sınırlandırılması, Solun bu durumdan elde edeceği yarar ve demokrasiye katacağı destek de öncesinden belirlenmiş olur. Herkesin oyunun eşit sayıldığı bir seçim dışında ikinci bir eşitlik tarifi yapamayan kapitalizm demokrasiyi kendisine benzetmiştir. Emekçilerin faturasını ödeyemediği ancak enerji şirketlerinin yıllık kar hesabını yaparken birçok muhasebeciye ihtiyaç duyduğu bir sistem de, sosyalistlerin ittifakında ana öznesinin faturalarını ödeyemeyen milyonlarca emekçinin olması ve kamuculuğun ilkesel olarak başa yazılmasında şaşırılacak ne vardır? Cemaat yurtlarındaki baskı, taciz gündemden düşmezken orada kalmak zorunda olan milyonlarca emekçi çocuğunun çaresizliğine karşı cemaatlerin kapatılmasını istemek ve laikliğin emekçiler açısından olmazsa olmaz olduğunu savunmanın neresi abesle iştigal? Emperyalist devletlerin son yirmi yılına baktığımız da tablo şudur. Orta Doğu’da işgal ettikleri ülkelerde milyonlarca insanın ölümüne neden olurken, milyonlarcasını da mülteci durumuna düşürmüşlerdir. Bağımsızlığa sahip çıkmanın emperyalist devletlerle herhangi bir pazarlık masasında bulunmamanın emekçi halklar için içerisinde hangi olumsuzluğu barındırmaktadır? Yukarıda sorduğum sorularda sol ittifakın asgarisinde anlaşabileceği başlıklar var. Bunu böyle değerlendirenlerle en geniş katılımlı sol ittifak kurulabilir. Ancak asgarisine demokrasi konulduğunda bu asgari durum azami dağınık bir hal alıyor. Dağınıklığın önüne geçmek için Sağ ittifaka karşı Sol ittifak, sınıfa karşı sınıf.