AGİT pasifleşti. AK bir dirilme mücadelesi veriyor. BM, daimi üyelerinin karşılıklı veto savaşlarıyla iyice sıkıntıya girdi. Westphalia düzeninin dışındaki devlet dışı aktörler, özellikle de terör örgütleri uluslararası ortamı sarsıyor.Çift kutuplu dünya düzeninde bu örgütler nispeten daha başarılıydı. BM'nin Afrika'daki barışı koruma faaliyetlerinden tutun da AGİT'in Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra başlattığı bir dizi güvenlik inisiyatifi uluslararası ilişkiler disiplininin hafıza deposunda önemli yere sahiptir. Lakin, bugünün dünyasının ihtiyaçlarına bu yapılar artık cevap veremiyor. AGİT giderek pasifleşti. AK bir yenilenme ve dirilme mücadelesi veriyor. BM, güvenlik konseyi daimi üyelerinin karşılıklı veto savaşlarıyla iyice sıkıntıya girdi. Sebebi de açık. Artık çok kutuplu ve dengelerin hızla değişebildiği bir dünyada yaşıyoruz. Westphalia düzeninin devlet aktörleri dışındaki devlet dışı aktörler, özellikle de terör örgütleri uluslararası ortamı sarsıyor. Çok taraflı diplomasi bu yeni ortama klasik reflekslerle yanıt vermeye çalıştığı için etkisini giderek kaybediyor. YENİ BİR DİNAMİZM MÜMKÜN MÜ? Çözüm için elimizde sihirli değnek yok. Ancak birbirleriyle örtüşen, örtüştükleri ölçüde de birbirlerini karşılıklı olarak güçlendiren bölgesel işbirliği girişimleri üzerinden oluşabilecek bir çoklu (pluralist) yapılanma acaba bir çare olabilir mi? Türkiye, Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika coğrafyalarında böyle girişimler üzerinden bir çoklu platforma ön ayak olabilir mi? Bu da çok taraflı diplomasinin yeniden dirilmesine yardımcı olabilir mi? Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) adı altında dile getirdiği işbirliği platformu bir başlangıç olabilir. Gelecek hafta bu konuda yazacağım
Çok taraflı diplomasiyi yeniden canlandırabilir miyiz?
Politikyol
Uluslararası örgütler çatırdıyor, BM, AGİT, AK kendi içinde yaşadıkları sorunlardan kaynaklanan sebeplerle giderek etkisizleşiyor, çok taraflı diplomasinin sorun çözebilme yeteneği giderek azalıyor.
İlginç bir haftaya başladık. Ardı ardına gelen haberler dünya politikasında iz bırakan kilometre taşları olarak kayıtlara geçiyor. Putin'in danışmanı olduğu ileri sürülen Alexander Dugin'in kızı Daria Dugina'nın bir suikaste kurban gitmesi Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı askeri saldırganlığın bir bedeli olarak mı düşünülmeli? Asıl hedef Dugin'in kendisi miydi? Ukrayna tarafı en üst düzeyde bu suikast ile ilgileri olmadığını açıkladılar ama bu açıklamalar dünya kamuoyunu, hele Rusya kamuoyunu yeterince ikna edebiliyor mu? Bu konu belli ki gündemi meşgul etmeye devam edecek.
PUTİN'İN SURİYE-TÜRKİYE DİYALOĞU BEKLENTİSİ
5 Ağustos'ta Soçi'de yapılan Putin-Erdoğan görüşmesinden sonra ortaya yeni bir söylenti yayıldı. Eylül ayı ortalarında Özbekistan'ın Semerkand kentinde yapılacak Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirve toplantısı sırasında, Putin'in arabuluculuğu ile bir Erdoğan-Esad görüşmesi yapılacağı ileri sürülüyor.
Basında daha önce Esad için söylenmedik söz bırakmayan bazı kalemşörler Semerkand'daki bir görüşmenin neden önemli olduğunu ve niçin yapılması gerektiğini yazmaya başladılar. Sanki birden bire Esad hakkında daha önce söylenenler hiçbir tortu bırakmamış, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail ile nasıl kirli sayfalar yırtılıp atılıyor ve sözde beyaz sayfalar açılmaya çalışılıyorsa, Suriye ile de aynı durum söz konusu olabilecekmiş gibi bir hava belirdi.
Durumun o kadar kolay olmayacağı kısa zamanda anlaşıldı zira Suriye tarafı herhangi bir diyaloga girmeden önce AKP iktidarının Suriye politikasını tamamen tersyüz edecek bir dizi ön şart ileri sürdü. Bu şartlar da Özbekistan'da bir görüşme olasılığını iyice azalttı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, diyalog için ön şart ileri sürülemeyeceğini, Esad'ın da zirveye katılmayacağını ifade ediyor. Zaten Suriye tarafından da Özbekistan'daki bir görüşme hakkında henüz çıt çıkmış değil.
RUSYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN YARATTIĞI ALGI
Rusya tarafından Mersin Akkuyu'da yapımı sürdürülen Nükleer Santral inşaatı durdu. Rusya'dan 20 milyar dolar geleceği söylentileri yayıldı. ABD'den F-16 satın alımı ile ilgili bir Milli Savunma Bakanlığı heyetinin Washington'a gittiği haberlerinin hemen akabinde Rusya'daki basın S-400'lerin ikinci paket teslimatı için anlaşmanın imzalandığı haberlerini yaydı. Oysa ne Rusya'dan 20 milyar dolar geliyor, ne de ikinci paket S-400 satın alımı diye bir gelişme mevcut. 20 milyar dolar zaten Akkuyu'nun yapımı için Rusya tarafından verilecek olan kredi tutarının ta kendisi. Bunun 5 milyar doları devreye girdi, kalan 15 milyar doların da devreye sokulacağını anlıyoruz. Yoksa bu 15 milyar dolar bavula konup da Türkiye'de piyasaya dağıtılmayacak. S-400'lere gelince, ortada yeni bir anlaşma falan yok. Zaten iki partide gelecek olan dört bataryanın ikili ilk teslimatı yapılmıştı, şimdi, eğer gelecekse, kalan kısmın gelişinden söz ediliyor. Ama enformasyon ve iletişim çağının istismarı sürekli yönlendirici haber yumaklarıyla almış başını gidiyor. Maksat Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinde bir yol ayrımına mı geldiği tartışmalarını tahrik etmek...
İKİLİ DİPLOMASİ, ÇOK TARAFLI DİPLOMASİ
Dikkat ederseniz, ortada çok taraflı diplomasi diye bir şey kalmadı. Sürekli ikili ilişkiler gündemi dolduruyor. Liderler arasındaki görüşmeler, telefon konuşmaları, ziyaretler... Zaten sorun da burada. Aslında çok taraflı diplomasinin temeli 1648 Westphalia Barış Antlaşması'na kadar iner. Ancak etkin biçimde uluslararası örgütlerin kurulması ve çoğalması ile çok taraflı diplomasi faaliyetlerinin artması İkinci Dünya Savaşı ertesinde uluslararası ilişkilerde kendini hissettirmeye başlamıştır. Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Konseyi (AK), daha sonra yirminci yüzyılın son çeyreğinde çift kutuplu sistemin detant arayışlarıyla ortaya çıkan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gibi örgütler, Avrupa Birliği gibi kurumsallaşmalar çok taraflı diplomasinin önem kazanmaya başladığını göstermiştir. Ne var ki, bugün bu uluslararası örgütler çatırdıyor, BM, AGİT, AK kendi içinde yaşadıkları sorunlardan kaynaklanan sebeplerle giderek etkisizleşiyor, çok taraflı diplomasinin sorun çözebilme yeteneği giderek azalıyor hatta neredeyse tükeniyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi