Doktora yapmak da ülkemizdeki her güzel şey gibi değerini yitirdi. Bedelli askerlik gibi belli bir parayı ödeyebilen, ihtiyacı olan bir öğrenciye parasıyla tez yazdıran artık herkes doktoralı.Ülkemizdeki akademisyen kriterlerini düşününce 3 ortalama üstü, belli bir İngilizce puanı, 100 soruluk Türkçe-Matematik sınavını yapabilen insanların bilim insanı olarak adlandırılmaları zaten mümkün olmamalı. Doktora yapmak da ülkemizdeki her güzel şey gibi değerini yitirdi. Bedelli askerlik gibi belli bir parayı ödeyebilen, ihtiyacı olan bir öğrenciye parasıyla tez yazdıran artık herkes doktoralı. Kriterler değişmediği sürece ve gerçekten akıl- zeka- çalışkanlık gibi kıstaslar ön plana çıkarılmadıkça akademi çöplüğünde ‘niteliksiz’ ve bilimden uzak bir profil çığ gibi büyümeye devam edecek. Başka bir bakış açısıyla incelendiğinde ise daha korkunç bir manzara ortaya çıkmakta. Aralarda artık tek tük görebildiğiniz, çölde bir vaha gibi karşılaştığınız bazı bilim insanı niteliğindeki akademisyenler de saatlerce ders yükü, bir sekreterin yapması gereken evrak işleri, özel üniversitelerde görevli olanların tanıtım faaliyerleri, idari görevler ve tabi ki olmazsa olmazımız mobbing ile yıldırılıyor. Bilim insanı niteliğindeki bu akademisyenler ülkenin içinde bulunduğu siyasi konjonktürle ne kadar baş etmeye çalışsalar da akademinin içindeki yönetimin de bu anlayışa sahip olduğu ortamlarda özgür düşünce ve özgür bilimden söz etmek mümkün değil. Bir akademisyen günün 6 saatini ders vererek geçiriyorsa, evrak işlerinde boğuluyorsa ne zaman bilimsel bilginin peşine düşecek veya bir akademisyen 8 saat inandığı değerler ve üniversitesi uğruna bir nöbetle mücadele ediyorsa bilgiye ne zaman ulaşacak? Oxford, Pisa, Cambridge, Harvard bir günde bu kadar meşhur olmadı. Bu üniversiteler bağımsızlık mücadeleleri ve özgür düşüncelerini her platformda açıklayabilen akademisyenleri, özgürce düşüncelerini ve bilgilerini bilime aktarabilen bir anlayışla günümüzdeki tahtlarına oturdular. Nitelikli düşünce üreten ve aykırı fikirlerini kanıtlayabilen her bilim insanına sonuna kadar kapılarını açan üniversiteler şu an hakettikleri konumdayken, akademisyenlerin fikirlerini, görüşlerini baskılayan, aslarını ezen, köle zihniyetini yaşatan, mobbing ile sivriyi törpülemeye çalışan yönetim anlayışındaki üniversiteler de uluslararası öğrenci avındalar. Ben bir üniversite hayal ediyorum, bilimin konuşulduğu, politik ve dini baskılar olmadan, öğrencileri ile felsefi tartışmaların yaşandığı, Eflatun ve Aristo’nun üniversite ideasındaki gibi. Gitsek tesiri yok, kalsak gönül razı değil.
Akademide olmak veya olmamak, işte bütün mesele bu!
Politikyol
Bilim yapmak için büyük bir merak ve istekle çıkılan bu yolda, dönüp dolaşıp gelinen nokta akademisyenlik. Akademisyenliğin, bilim insanı olmakla uzaktan yakından ilgisi olmadığını problemli tecrübelerle anlamış oldum.
10 yaşındaki bir çocuğa ileride ne olmak istiyorsun diye sorduğunuzda ‘Bilim insanı olmak istiyorum’ cevabını alabilirsiniz. O yaşlarda, bilimle uğraşan insanların, bilime bir ucundan katkı yapmak isteyenlerin gerçekte hayatlarının nasıl ilerlediğini, ne gibi problemler ve ikilemler yaşadığını, içinde bulunduğu dönemin getirdiği yükleri tahmin etmek de mümkün değil. Bilim yapmak için büyük bir merak ve istekle çıkılan bu yolda, dönüp dolaşıp gelinen nokta akademisyenlik. Akademisyenliğin, bilim insanı olmakla uzaktan yakından ilgisi olmadığını problemli tecrübelerle anlamış oldum.
Bu gözler; kendi çalıştığı alana toz kondurmayıp, diğer bilim alanlarını yok sayanları gördü. Kendi alanındaki yayın kriterlerinin zorluğundan yakınıp, başka alandaki yayın kriterlerini küçümseyenleri gördü. Kanıta dayalı makaleler yazma çabasındayken verdiği molada, hiçbir bilimsel kanıtı olmayan astrolojiyi konuşan, tartışan, burç yorumu yapan akademisyen gördü. Astronomi alanında çalıştığınızı söylediğinizde, ‘yıldız haritama bakabilir misin?’ diye soran bir akademisyen bilim yapıyor olabilir mi? Covid salgınının bilimle ilgisi olmadığını, hastalığın olmadığını, küresel bir oyunun içinde olduğumuzu düşünen, aşı olmayan akademisyenin yatak yorgan yatıp nefessiz kaldığını gördü bu gözler. Bir akademisyenin aynı zamanda bir bilim insanı olabilmesi için çok fırın ekmek yemesi gerekiyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi