CHP’nin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle ilgili raporu[1] kısa bir süre önce hazırlandı. Muhtemelen önümüzdeki günlerde çok tartışılacak. Tartışılmayı da hak ediyor. Nedeni; raporun salt bir siyasi rejim ya da hükümet sistemi tasarımı olmayıp, yeni bir Anayasaya geçiş sürecinin altyapısını oluşturmasından kaynaklanıyor. Bugüne kadar İYİ Parti ve Gelecek Partisi’nin hazırlayıp kamuoyuna açıkladıkları yeni sisteme ilişkin raporları sistemli biçimde parlamenter sistemin güçlendirilmesine yönelik bir irade ve iradenin bir metne yansımasına karşılık gelirken, CHP raporunda bu iradeye ilaveten, uzlayışı yoluyla demokratik bir Anayasanın hazırlanmasına dair aşamaların ilanını görüyoruz. Beş başlıktan oluşan raporun ilk üçünde Türkiye’nin anayasal gelişmeleri, kazanımları, sorunlarına, ardından 2017 Anayasa değişiklikleri ve demokratik hukuk devleri ekseninden kopuşa yer verilirken, üçüncü başlık altında Anayasa değişikliğinin gerekçeleri dillendirilmektedir. Raporun dördüncü başlığı altında topyekün bir yeni siyasi rejim tasarımının nasıl olması gerektiğine ilişkin önerilere yer alıyor. Yasama, yürütme, yargı organlarının nasıl yapılanması gerektiğine ilişkin önerilerin dile getirildiği dördüncü başlık iddialı biçimde mevcut a la turca Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini terketme odaklı olup, bu yönüyle yargı ve hukukun çağdaş yeniden yapılanmasından da yola çıkarak, güçlendirilmiş Parlamenter sistemin sacayaklarını oluşturmaktadır.  Raporun beşinci başlığı şimdiye kadar hazırlanan raporlardan farklı olarak, yeni sistemden yola çıkarak Türkiye’nin yeniden demokratik anayasallaşmasına yönelik yöntem ve sürecin nasıl olması gerektiğine odaklanmıştır. CHP’nin yeni ve uzlaşmacı bir Anayasa ile sonuçlanması arzu edilen süreçte “Nitelikli ülke/demokratik toplum/demokratik devlet” kurgusu bugün kırıntısı dahi olmayan bu niteliklere ulaşılma arzusunu göstermesi açısından dikkate değerdir. Bu niteliklere ulaşma adına kaleme alınmış bu rapor CHP’ye göre ekolojik dengeyi de gözeten biçimde  “demokratik toplumu güvence altına almaya elverişli demokratik devlet örgütlenmesinin nasıl olması gerektiği sorusunun yanıtına özgülenmiştir”. YASAMA ORGANINA İTIBAR TAKVİYESİ CHP demokratik hukuk devletinin parlamenter rejim temelinde güçlü bir biçimde kurulmasına yönelik Anayasa değişikliği için  üç aşamalı bir ön çalışmayı öngörmekte olup, bu yönüyle orijinal, kapsayıcı bir tahayyüle sahiptir. Birinci aşama değişiklik odaklı düşünsel alt yapının kurulması, ikinci aşama “demokratik devlet” ekseninde parlamenter rejimin anayasal çerçevesini oluşturacak olan, “yasama-yürütme-yargı” ile sınırlı bir anayasa taslağının yazımı…üçüncü aşama ise hak ve özgürlükleri de kapsamına alan değişiklikler bütününü yansıtan bir taslağın en geniş katılımla yazılması ve tartışmaya açılması”nı öngörmektedir. Anlaşılacağı üzere, CHP salt yeni bir siyasi rejim/hükümet sistemi tasarımının Türkiye’de içi boşalan devlet, demokrasi, hukuk, adaleti tesis edemeyeceği görüşündedir ve bu çok önemlidir. Partinin yeni sisteme dair kurgusu; sistemin yasama-yürütme-yargı biçiminde ortaya çıkan güçler ayrılığı bağlamında kurgulanması olup, güç ve organlar arasındaki ilişkilerin demokratik hukuk devleti ekseninde kalame alınması gerektiğinin altı önemle çizilmektedir. Öngördükleri sistemde yasamanın TBMM eksenli bir Anayasal Kurgu temelinde yeniden yapılanması planlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda CHP raporda 11 kalemde yasamanın güçlendirilmesine yönelik çözüm önerilerini sunuyor. Bunlar; TBMM’ye giden yolların demokratikleştirilmesi ve güçlendirilmesi (düşünce, basın, toplanma özgürlüklerinin güvence altına alınması, siyasi partiler yasasının demokratik ilkeler çerçevesinde yeniden yazılması, seçim sisteminin demokratik temsile yönelik düzenlenip, % 10’luk ulusal barajın kaldırılması), TBMM’nin yapısı ve temsil niteliğinin pekiştirilmesi (miletvekillerinin seçmeni temsil ilkesinin etkili hale getirilmesi), yasama girişiminin, üç kaynaklı (yasa önerisi, halk girişimi ve yasa tasarısı) düzenlenmesi, muhalefet hakkının somut güvencelere kavuşturulması (kesin hesap komisyonu başkanlığının ana muhalefet partisine verilmesi), Yasama komisyonlarının uzmanlık ilkesi temelinde -bütçe ve kesin hesap komisyonları farklılaştırılarak- işlevsel kılınması, nitelikli yasaların, hukuk devletine dayanan gerekçeleri ile birlikte tasarlanması, TBMM’nin hükûmeti denetim yollarının işler ve etkili hale getirilmesi, karar çoğunluklarının, nitelikli yasa sürecine katkı sağlayıcı olması, TBMM’de kabul edilen yasalar üzerinde halk vetosu tanınması, yasama sorumsuzluğunun, mutlak sorumsuzluk olarak düzenlenmesi, yasama dokunulmazlığının, dokunulmazlık ilkesini zedeleyici hükümlerden 
arındırılması. Öngörülen bu düzenlemelerin tümü mevcut sistemde yasamayı dışlayan, TBMM’yi sembolik tasdik organı hale getiren yapıyı tasfiye etme adına çok  önemli olup, bu anlamda yurttaş temsil aygıtı parlamentoyu geri çağırma arayışının ürünü olarak kabul edilebilir. DEMOKRATIK-HESAP VEREN YÜRÜTME VE ETKIN İDARE Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde şahsileşen, hesap sorulamayan, sorgulanamayan dışlayıcı demokrasinin ürünü olan tek merkezli yürütmeyi yeniden çağdaş formuna döndürecek düzenlemeler raporda ayrıntılı olarak dile getirilmektedir. Bunlar; “Cumhurbaşkanının, tarafsızlık ve hakemlik statüsü ile donatılmalısı,  Bakanlar Kurulunun, TBMM içinden çıkması ve TBMM önünde sorumlu olması; hükûmetin 
kurulması kolay, düşürülmesinin  ise zor olması, kamu yönetiminin, liyakat, saydamlık ve etkililik ilkelerine göre örgütlenmesi, kamu yönetiminde israf, şatafat, lüks ve rüşvetin tümüyle önlenmesini sağlayacak düzeneklerin 
oluşturulması,yerel yönetimlerin, “demokrasi, yerel ortak hizmetlerin etkililiği ve iktisadi verimlilik” bakımından yeniden yapılandırılması, merkezi iktidar için fren ve denge işlevleri yönünden de pekiştirilmesi, mali ve iktisadi hükümlerin, hesap verebilir hükûmet ilkesini gerçekleştirecek biçimde 
düzenlenmesi, Yükseköğretim kurumlarının, nitelikli eğitim-öğretim, bilim ve araştırma özgürlüğü ereğinde yeniden ve özerk statüde düzenlenmesi, uzman ve özerk kuruluşların, idari hiyerarşi dışında, amaçları doğrultusunda bağımsız statülü birimler şeklinde düzenlenmesi. Yürütmenin asli sahibine teslim edilmesinden, gün ışığında yönetime kadar öngörülen bu düzenlemeler sadece demokratik ilkeler açısından değil, hukuk, adalet, hakkaniyet odaklı, üstelik etkin, verimli bir kamu yönetimini geri çağırma anlamında da çığır açıcı tahayyül olarak düşünülebilir. YARGIYA ÖZGÜVEN KAZANDIRMA ADIMLARI Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte tarafsızlığı, bağımsızlığını yitiren yargının kaybettiği işlev ve itibarı yeniden kazandırmaya yönelik düzenlemeler de raporda yer almaktadır. Bunlar; Yargı bağımsızlığının mutlak bir ilke olarak belirtilmesi, yargıç ve savcı güvencelerinin en üst düzeyde öngörülmesi, Adalet Yüksek Kurulu’nun, üst yargı örgütü olarak düzenlenmesi,yargıç ve savcıların mesleğe kabulünde ve atanmasında liyakat ve cinsiyetler arası eşit 
temsil esası gözetilmesi, adil yargılanma hakkı ilkelerinin, “sav-savunma-karar” üçlüsünde öngörülmesi, Yargıtay’ın yeniden düzenlenmesi, Danıştay üyelerinin seçim usulünün değiştirilmesi, Sayıştay’ın yüksek yargı mercii olarak düzenlenmesi, Anayasa Mahkemesi’nin, Avrupa modeline uygun olarak yeniden yapılandırılması,Yüksek Seçim Kurulu’nun, seçim yargısı olarak yeniden düzenlenmesi, Yüce Divan yetkisinin, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında paylaşılması, çevre yargısının kurulması. CHP’nin bu önerileri temenni düzeyinde kalmayıp, raporda somut olarak yargının nasıl yeniden yapılandırılması ayrıntılı olarak ifade edilmekte. Özellikle belirtilmesi gereken; Cumhurbaşkanına bu konuda atamaya ilişkin yetkilerin büyük ölçüde kurumların kendilerine teslim edilmesidir. İktidarın Cumhurbaşkanlığı makamında şahsileşmesinin yerine, ulus iradesinin demokratik temsiline, hesap veren, etkin, verimli, ortaklaşa yönetime dayanan bir model kurgulanmaktadır ki bu yapının inşasına uzanacak yolda Anayasanın değişiklikler yoluyla yenilenmesi isteği dikkate değerdir. Bunlar başarıldığı takdirde yok edilen demokrasi, hukuk, adalet, hakkaniyet geri çağrılarak, yurttaş lehine yendien tesis edilebilir. Burada temel mesele; muhalefet bileşenlerinin ortak hareketle bunu başarmaya yatkın ve istekli olup olmamalarıdır. CHP bunu da sağlamanın yöntemini raporun beşinci başlığı altında sunuyor. İzlenmesi gereken yol haritası olarak dillendirilen bu yöntemde ortak söylem, ortak eylem, ortak işlemle sürecin ilerlemesi gereği vurgulanmaktadır. Bu yöntem CHP’nin diğer muhalefet bileşenlerine dayatmacı bir yaklaşımla seslenmediğini, sürecin birlikte yönetimine hazır olduğunu ilan etmnesi açısından kayda değerdir. TÜRKIYE’YE SESLENEN PARTİ Partinin “üçlü paydaşlık” olarak kavramsallaştırdığı ortak söylem, ortak eylem ve ortak işlem, yıllardır zihinleri AKP iktidarı marifetiyle hipnotize edilen kitlelere “Neyin, Niçin, Nasıl” değiştirilmek istendiğini  anlatmak açısından değerli bir yöntemdir. Toplumsal uzlaşıya dayanan dayatmasız bir gelecek projesinin inşası,  ancak halkı bilgilendirip, bu konuda bir bilinç oluşturmak, muhalefet bileşenleriyle birlikte protokolle her partinin kendi metnini hazırlayarak ya da ortak heyetle  süreci ortaklaşa yönetmekle mümkün olabilir. CHP bu raporla bir yandan bunun çağrısını yaparken, diğer yandan, “demokratik Hukuk Devleti İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem-Bağımsız ve Tarafsız Yargı” raporu partinin artık Türkiye’ye seslenen parti olma yolunda yürüdüğünün yeni bir sinyalini de vermektedir.
[1] Demokratik Hukuk Devleti İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem- Bağımsız ve Tarafsız Yargı- Raporu, Hazırlayan: CHP Çalışma Grubu, 21 Haziran 2021.