Can Selçuki’nin PolitikYol’daki Mert Uzunsoy ile birlikte keleme aldığı son yazısında CHP’nin oy oranının artmamasıyla ilgili seçim coğrafyasında ilçe düzeyindeki oy verilerinden yola çıkarak bir değerlendirme yaptı. CHP’nin en yüksek oy aldığı 100 ilçedeki oylarının son dört genel seçimdeki ortalamasının % 45-49 arasında seyrettiğini, 2011’de % 49,2 olan oylarının 2018’de % 45,3’e gerilediğinden yola çıkarak, bunda İYİ Parti’nin kurulması ve HDP’nin barajı geçememe kaygısının etkili olduğunun altını çizdi. Selçuki’nin bir diğer bulgusu; en düşük oy oranına sahip olduğu 100 ilçede de oy oranının aynı seçimlerde % 1,28-% 2,05 arasında durağan biçimde seyrettiğidir. Bu tablo, oy incelemesinin yapıldığı 2011-2018 dönemi veri alındığında gerçekliği büyük ölçüde resmetmekle birlikte, önümüzdeki süreçte değişenin neler ve nerelerde olabileceğine dair değerlendirme yapabilmek için 2019 yerel seçimlerinin sağlam ipuçları içerdiğini öncelikle belirtmek gerekir. Bunun yanısıra, özellikle pandemi sürecinde, ekonomi-politik ve sosyolojide ihmal edilmemesi gereken değişimlerin yaşanmakta olduğu da dikkate alınmalı. Yaşanan değişimin parti tercihinin günümüzdeki efendisine dönüşmüş algıları tetiklediğini göz ardı etmemek gerekir. 2019 yerel seçimleri özellikle büyük kentlerde, ki seçim kazanmanın algı reflektörleri büyük ölçüde buralarıdır- geniş seçim coğrafyaları ölçeğinde CHP’nin politikalarıyla seçmene kendini takdim etme imkanı vermiştir. CHP’li belediyelerin pandemi sürecindeki sosyal politikaları CHP ile arasında uzun sosyal mesafe olan seçmenin CHP’yi tanıyarak yakınlaşmasını kolaylaştırdı. Kamuoyu araştırmaları özellikle büyük kentlerdeki takdimin seçmen cephesinde takdire dönüşmekte olduğunun sinyallerini vermektedir. SEÇMENI ALIŞKANLIKLARINDAN UZAKLAŞTIRMANIN ZORLUĞU Selçuki’nin partinin 2011, 2015 Haziran, 2015 Kasım ve 2018 genel seçimlerinde en yüksek oy oranına ulaştığı 100 ilçeyi inceleyerek, son dört genel seçimde en yüksek oy aldığı 100 ilçe arasına giren toplamda 118 ilçe bulunduğu, değişimin sadece 18 ilçe ile sınırlı kaldığı, bu sonucun CHP’nin siyasi coğrafyasının neredeyse hiç değişmediğini gösterdiğine ilişkin saptaması önemli. İlave olarak, yüksek oy aldığı ilçelerin çoğunlukla Ege kıyılarında, Trakya’da, Akdeniz’den ve Orta Anadolu’da Alevi yurttaşların yoğun yaşadığı ilçelerden oluşması da dikkate değer . Bu noktada üzerinde durulması gereken önemli bir husus; CHP’nin en yüksek ve en düşük oy aldığı ilçelerdeki değişimin değişenleri kadar, seçim coğrafyasındaki değişimin ekonomi-politik ve sosyolojik boyutuna da odaklanmak. Tabii ki bu, seçim dönemi dışında ancak araştırmalarla tespit edilebilir. Bu konuda yapılan araştırmalarda açığa çıkan ortak sonuç; öncelikli olarak doğrudan ekonomi-politik ve sosyolojik dinamiklerle ilgili değil. Daha ziyade kuşak farklılığıyla da kesişerek, bunların tümünü kapsayan seçmen algısıyla ilintili psikoloik dinamikler. SEÇIM ÖNCE ALGIDA, SONRA SANDIKTA KAZANILIR İktidar için seçim rekabetine giren partilerin ideolojileri, sosyolojik tabanları, yerel ve ulusal elitleri, örgütsel yapı ve kompozisyonları veri alındığında, CHP örneğinde Türkiye ortalamasına hitap eden bir ideolojik kimliği, orta sınıf anlamında ülke ortalamasıyla örtüşen bir sosyolojik tabanı, profesyonel siyasetle uğraşan yerel ve ulusal elitlerinin donanımları itibarıyla ortalamanın üzerinde olduğu, halka ulaşma çabasının ise özellikle Kılıçdaroğlu döneminde alışılmışın dışında bir performans gösterdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Tüm bu olumlu özelliklere ve doğrulara rağmen, hata nerede? sorusuna yanıt aradığımızda, CHP ekseninde kendisini topluma takdim konusunda yapılan hatalar, CHP dışında ise özellikle iktidar cenahı marifetiyle partiye ilişkin negatif algı inşası olduğu söylenebilir. Negatif algı tarihsel, dinsel, hatta mezhepsel kimlik merkezli kurgulanmaktadır. Parti içinde yapılan bazı hatalar, parti dışındaki algı manipülasyonlarıyla birleşince, CHP kimi seçmenlerin zihninde kurucu parti geçmişine rağmen, sanki bu toprakların siyasal aygıtı değilmiş, kötülüklerin anasıymış gibi algılanmaktadır. Seçmen parti içi ve dışından aldığı uyarılarla partiyi pozitif bağlamda yorumlayacak bilişsel bir süreçte pozitif kanaatler, tutumlar ve davranışlar geliştiremediği gibi, seçmenle arasında sosyal mesafe daralmamaktadır. Partinin programından seçim beyannemelerine, topluma ekonomi, siyaset, hukuk, özgürlükler, demokrasi adına vaat ve önermeleri veri alındığında, dün başarmaması için herhangi bir öznel gerekçe nasıl yok idiyse, bugün de yok. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bu kez başarmaya yakın bir CHP var karşımızda. Belki tek başına, belki de ittifakla. BU KEZ BAŞARMANIN KOŞULLARI Pandemi sürecinde CHP’li belediyelerin özellikle büyük kentlerde uyguladığı politikalar, mağdurların gündelik hayatına dokunma adına partiye ilişkin algı değişiminin tetikleyicisi olmuştur. Dünün halkla yan yana görünme derdi sınırlı olan CHP bugün halkın ayağına gitmenin, onlardan biri olmanın başarılı bir sınavını vermektedir. Sınavdan başarılı çıkmanın koşulu, özellikle yerel yönetimlerde eleştirdikleri merkezin iktidarın politikalarından topyekün farklı yerel demokratik süreçlerin işletilmesi, partili kayırmacılığı, nepotizm gibi politik etiğe aykırı uygulamalara yönelmemesidir. Tekil istisnalar bir yana, bugüne kadar yerel yönetimlerde süreç gayet iyi yönetilmektedir. Tüm bunların ötesi Cumhuriyet Halk Partisi son yıllarda popülizme sapmadan, ‘Halkın Partisi’ imajıyla, kendisine dair negatif algıyı önemli ölçüde bertaraf etmiştir. Türkiye’nin sorunlarına dair politika önermeleri, yerelde yoksulluğu hafifletme konusundaki çabaları elitlerin önümüzdeki süreçte halkın kendisi olma odaklı sahicilikleriyle takviye edilebilirse, önce algı değişimine, ardından başarıyı yakalamaya yakın bir CHP’yle karşılaşmak sürpriz olmaz.