Yazılar

Büyük Özgürlük! 

Abone Ol
Eşcinsellik hala ilkel kafaların pençesinde özgür değil. Oysaki ancak kadın ya da erkek ancak birbirimizi özgürce sevebilirsek ve birini kendimizden kurtulup da emek vererek seversek özgürüz.

Şu sıralarda elinizin altında çarpıcı bağımsız filmler ve festivallerde ses getiren ödüllü ya da iddialı filmler sunan dijital platform MUBI’deki seçkiler arasında hemen herkesin bu dünyayı ve insanların hainliğini, kötülüğünü, kalpsizliğini anlaması için izlemesi gereken güçlü dramlar var. Yönetmen Sebastian Meise’in senaryosunu Thomas Reider ile birlikte yazdığı, festivallerde de büyük ilgi gören ve bol ödüllü  “Great Freedom” da kaçırılmaması gerekenler filmlerden.

175.madde

Yıl 1968 ve Batı Almanya’da 175. madde olarak geçen ve hapisle cezalandırılan suç : eşcinsel ilişki. Başrolde kimliğini ve arzularını inadına yaşayan karakter Hans’ın ( Franz Rogowski) müthiş performansıyla 2021 yapımı film, kökleri 1870’lere dayanan bu manasız ve  ilkel cezanın Nazilerle iyice coşmasından sonra da süren inanılmaz garabet dönemi anlatıyor. Film o sıralarda Neil Armstrong ile Ay’a ayak basmak üzere olan dünyada Batı Almanya’nın hala hücrelere tıktığı eşcinsel aşıkların dramını gerçek özgürlüğü de sorgulayarak veriyor.

“Great Freedom” filminin açılışında önce adeta kamera kayıtlarından gözlercesine halka açık bir tuvalette ve kabinlerde gizlice seks yapan Hans’ın belayı göze alarak hapse girişine tanık oluyoruz. Filmin başında hazzının peşinde,  canının istediği gibi özgürce hareket eden ve sanki sadece promisköz bir karaktermiş gibi çizilen Hans karakterinin güzel kalbini de gittikçe daha yakından keşfediyoruz.

Aşk kafa tutmaktır

Göze aldığı ve sürekli girip çıktığı hapishanelerde aldığı cezaya kafa tutan Hans’ın karakterindeki incelikleri de Oskar ‘a (Thomas Prenn) olan aşkından ve hapishane avlusunda gizli buluşmalarından itibaren hissediyor, trajik bir anda dağılıyoruz. Hans aslında aşkıyla da kafa tutuyor. Yasına bile izin verilmeyen sevgilinin acısındaki sessiz çığlık öyle güçlü ki… Koğuş arkadaşı Viktor, Hans’ın yerine tepkiyi koyuyor: Kalpsiz piçler!

Kendinden kurtulup başkasını sevmek

Hapishanede yan yana gelmek için formül olarak gece sayımlarında yataklarından kalkmayıp ceza olarak soğukta aynı avluya atılmayı bulan yaralı, tutkulu sevgililer, “Ben o biçim değilim”, diyen ama sımsıcak bir dostluğu zorluklar içinde büyüten ve cinayetten yatan Viktor (Georg Friedrich) ve filmin örüntüsü içinde gerçek özgürlüğü kendinden kurtulup bir başkasını severek, yakın bir dostluk ya da bir sevgilide bulan karakterlerle film kalbe yumruk gibi inen müthiş mesajlar veriyor. 175. madde feshedilip de Hans dışarıdaki dünyaya çıktığında ise eşcinsellerin hala kuytularla, kulüplerde, karanlık odalarda hapishanelerden hiç de farklı olmayan zindanlarda özgür olamadıklarını görüyor. Eşcinsellik hala ilkel kafaların pençesinde özgür değil. Oysaki ancak kadın ya da erkek ancak birbirimizi özgürce sevebilirsek ve birini kendimizden kurtulup da emek vererek seversek özgürüz.