Arınç özgül ağırlığını haksızlıklar karşısında dilsiz kalarak sağlıyor. Partisi iktidardan ayrıldıktan sonra geriye ağırlık kalacak mı, göreceğiz. O zaman kendisini yeniden hatırlamamız için belki şimdi söyleyemediklerini anlatır.Arınç'ın başını AKP’den başka bir partiye çevirmediği, partisinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarısını istediğini öğreniyoruz mülakatında. Dolayısıyla, sanırım asıl vermek istediği mesajları satır arasında veriyor. BBC Türkçe Arınç’ın “AK Parti’de olacağım, cumhurbaşkanımızın yanında, çevresinde olacağım. Ona karşı hiçbir zaman rakip olmayacağım diye bir içtihatta bulundum. Beni fazla zorlamasınlar. Çünkü içtihatlar zaman zaman değişebilir” sözünü manşetten vermiş. Arınç’ın partide Erdoğan’a bayrak açması mümkün olmadığına göre bu sözlerin parti yönetiminden Cumhurbaşkanlığı adaylığına kadar kritik kararlarda kendi özgül ağırlığını arttırma çabasına işaret ettiğini düşünebiliriz. ARINÇ’IN SÖYLEYEMEDİKLERİ Fakat, Arınç’ın demecinin bence en ilginç tarafını söylemedikleri oluşturuyor. Arınç’ın açıklamalarından ülkenin gidişatından memnun olmadığını anlıyoruz fakat kendisi bu kötü gelişmelerden kimin sorumlu olduğuna dair herhangi bir somut önerme yapmıyor. Ufak imaların ötesinde Türkiye'deki rejimin otoriterleştiğine dair herhangi bir eleştiri kesinlikle yok. O otoriter rejimin başında bulunan ve kendisiyle ağabey-kardeş ilişkisi kurduğunu söylediği Erdoğan ile de helalleşmeye bugün bile hazır. Herhalde içinde bulunduğumuz otoriter rejimi Devlet Bahçeli kurmuş olacak çünkü Arınç “geçmişten beri bizim dışımızda bir insan” olarak kabul ettiği Bahçeli’yle zamanı geldiğinde başka türlü hesaplaşacağını belirtiyor. Olayları dışarıdan izleyen bizlere de “keşke Tayyip Bey kendisini bu kadar çok seven Arınç gibi ağabeylerini tekrar hatırlasa da her şey güllük gülistan olsa” demek düşüyor. Arınç muhtemelen Erdoğan'a duyduğu sevgisinden ötürü 2002 yılında içinden “10 tane başbakan çıkaracak” İslami hareketten geriye nasıl oluyor da bir tek Erdoğan kaldı sorusunu kendi kendisine sormaya bile çekiniyor. Arınç, Kavala ve Demirtaş gibi davalarda büyük haksızlıklar yapıldığını kabul ediyor ama bu derece hak ihlallerine imza atan hukuk sisteminin nasıl ortaya çıktığına dair değerlendirme yap(a)mıyor. Verdiği demeçte kendisini “hakikat arayıcısı” olarak gören Arınç, Melih Gökçek'in Ankara'yı nasıl parsel parsel sattığını senelerdir kamuoyuyla paylaşmaktan imtina ediyor. Arınç hakikat aramayı seviyor ama vardığı hakikati anlatmayı ve o hakikat üzerinden harekete geçmeyi sevmiyor. Rejimin sırlarına hakim ama yalanları üzerine oturmaktan da çok pişman değil. Partisi içindeki özgül ağırlığı sanırım artık bu sessizliğinden geliyor. SİYASAL İSLAMIN AHLAKİ ÇÖKÜŞÜ Ben uzun süredir yayınlarımda Türkiye'deki İslami hareketin Erdoğan ile birlikte sona ereceğini iddia ediyorum. Siyasi İslamcılığın çöküşü sadece Erdoğan’ın bütün yetkileri elinde toplayarak kendi partisini bile devre dışı bırakmasından kaynaklanmıyor. Bu çöküşün asıl göstergesi bu hareketin en tecrübeli isimlerinin mensubu oldukları partinin yaptığı haksızlıklara karşı çıkmakta ve bu haksızlıkların sorumlusu olan kadroları eleştirmekte yetersiz kalmalarıdır. Bir dönem AKP iktidarının iki numarası olan Gül ve üç numarası olan Arınç’ın cılız eleştirilerinde bugün bile devam eden temkinli, dikkatli ve çekingen tavrı buna güzel bir örnek. Deva ve Gelecek Partilerinin kurulmaları belki bazı İslamcı kadrolar için son bir ümit yarattı. Fakat bu partilerin kurucu isimlerinin önce AKP sonra rejim kurumları Erdoğan'ın güdümüne girerken sessiz kalmaları ve 2017 referandumunda bile “Hayır” cephesine destek verememeleri İslamcı siyaseti Erdoğan'ın kaderine bağladı. Arınç’ın AKP içinde bir özgül ağırlığı olabilir ama bu ağırlığı korumanın bedelini haksızlıklar karşısında büyük oranda dilsiz kalarak sağlıyor. Kendisine özgül ağırlık sağlayan parti iktidardan ayrıldıktan sonra geriye herhangi bir ahlaki ağırlık kalacak mı göreceğiz. O zaman kendisini yeniden hatırlamamız için belki şimdi söyleyemediklerin anlatır.
Bülent Arınç’ın açıklamalarının düşündürdükleri
Politikyol
Arınç hakikat aramayı seviyor ama vardığı hakikati anlatmayı sevmiyor. Rejimin sırlarına hâkim ama yalanları üzerine oturmaktan da pişman değil. Partisi içindeki özgül ağırlığı sanırım bu sessizliğinden geliyor.
Bülent Arınç bugün (29 Kasım 2021) BBC Türkçe haber sitesine Türkiye siyasetindeki son dönemde yaşanan gelişmeler, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hakkında ilginç açıklamalarda bulundu. Arınç bundan tam bir sene önce bir TV kanalında yaptığı açıklamaların kamuoyu ve parti içinde yarattığı tartışmalar nedeniyle Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden çekilmek durumunda kalmıştı. Bir sene önceki açıklamasına göre daha eleştirel bir tonda ve çok farklı konulara değinen bir demeçte bulunması bizlere AKP içindeki huzursuzluğun artık üstünün örtülemeyecek noktaya geldiğini ve bazı parti elitlerinin çıkış yolu aradığını gösteriyor.
Son dönemde AKP içinde herhangi bir görev almamasına karşın Arınç, partisi ve İslami hareket içinde siyaseten en kıdemli isim olma payesine sahip. 1995-2015 arasında yürüttüğü milletvekilliği görevi dışında, 2002-2007 yılları arasında AKP döneminin ilk Meclis Başkanlığı ve daha sonra 2009-2015 arasında da aralıksız Başbakan Yardımcılığı yaptı. Bu nedenden ötürü, Arınç’ın söyledikleri kadar, söylemedikleri ve satır aralarında ima ettiklerini de düşünmek gerekiyor.
ARINÇ’IN VURGULADIĞI NOKTALAR
Öncelikle Arınç’ın verdiği demeçte söylediklerinden başlayayım: Arınç’ın açıklamalarındaki en önemli vurgu Abdullah Gül ve kendisi gibi önemli siyasi pozisyonlara gelen kişilerin bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ziyade Necmettin Erbakan’a borçlu olduklarını belirtmesidir. Böylece son dönemde neredeyse tamamen Erdoğan ile özdeşleşen İslami hareketin aslında Erdoğan öncesi bir tarihi olduğunu ve Erdoğan’ın da kendileri gibi bu hareket içinde ikinci kuşak siyasetçilerden olduğunu hatırlatıyor. Bu anlatıda Erdoğan doğal liderden ziyade ikinci kuşak İslamcılar içinde “eşitler arasında birinci” olarak gözüküyor.
İkinci önemli vurgu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine (CHS) dair yaptığı “tıkır tıkır işlemiyor” itirafı. Tabii bu noktada Arınç'ın eleştirisinin sistemin tümü için olmasa da bazı uygulamaları kastettiğini belirtmesi ve bu rejimin tek kişilik hükümet sistemi olmasını sorun olarak görmesi çok çarpıcı. Böylece anlıyoruz ki Arınç gibi İslami hareketin önemli bir ismi açısından CHS’nin sorunu aslında demokratik sistemi çökertmesinden ziyade AKP’nin elitlerinin kontrolünde olan çoğunlukçu yapıyı bozmasından kaynaklanıyor.
Üçüncü nokta Arınç’ın Gülen hareketiyle kendi yakın ilişkisini hoş görmek için bizlere sunduğu alternatif tarih okuması. Arınç’a göre 2016 darbe teşebbüssüne kadar Gülen hareketinin bu tarz eylemlerde yer aldığına dair elde bir istihbarat yokmuş. Kendisi Gülen hareketinin irticayla mücadele eylem planı kapsamında 2004 yılındaki MGK toplantısında gündeme gelmesinden toplantılara katılmadığı için haberdar değilmiş. (Herhalde 2009 yılında kendisine yönelik suikast iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kozmik Odası'na girilmesi olayından da o odada bulunmadığı için haberdar olamamıştır.) Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunan bir siyasetçinin kendisine yönelik suikast planlarını takip edip, o soruşturmadan hiçbir şey çıkmamasını dert etmesini tabii ki bekleyemeyiz!
Ama kendi adıma Arınç’ın sosyolojik varlıklar olarak gördüğü cemaatlerin “cemaat vasfını kaybedip kaybetmediklerine bir denetim mekanizması getirilmesi lazım” yorumuna çok şaşırdım. Sayın Arınç’ın içinden geldiği siyasi geleneği tanımasam “vesayetçi” bazı yapılanmalar içinde olduğunu düşünürdüm. Demek ki, Arınç’a göre bazı iyi cemaatler var, bir de bazı kötü cemaatler var ve bu ikisinin ayrımını yapma görevi devlet kurumlarındaymış. Böyle bir açıklama şu soruyu hemen akıllara getiriyor: Acaba kendisinin en tepe noktalarında yer aldığı iktidar, Gülen hareketi açısından bu ayrımı yapmadığı için mi 2016 darbe teşebbüsünü engelleyemedi yoksa bu ayrımı yapmasına rağmen mi engelleyemedi? Sayın Arınç'ın çok yakın bir arkadaşının ifadesiyle “insan gerçekten hayret ediyor”.
Yorumlar
Popüler Haberler
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu