Artık açıkça söyleyebiliriz ki bu olanlar ülke dışında oluyor olsa da aslında içerisi için olmakta. Seçimlere giderken 6’lı masanın elini kolunu bağlayarak etkisini kırmak ve seçimleri kazanmak. Bu ülkenin en azından yarısı İstiklâl caddesindeki bombalı eylemin kim tarafından yapıldığını anlamadı. Yarısı dedim ama o lafın gelişi. Bunun iki sebebi var bence. Birincisi, yakalanan kişinin tecrübesizliği, Arap kimliği, ilişkilerindeki tuhaflıklar, mesela abisinin ÖSO komutanı olması, geldiği yer ve kimler tarafından getirildiği konusunda yapılan çelişkili açıklamalar vs. İkincisi ise, bu iktidarın devlet kurumlarını AKP+MHP kurumları haline dönüştürmüş olmasının sonucu toplum gözünde tarafsızlıklarını yitirmiş olmaları. Bu iki nedenle toplumun önemli bir kesimi yapılan açıklamalardan ikna olmamış durumda. Devletin bombalı saldırıyı yapanlarla ilgili yaptığı açıklamaların ikna edici olmaması, bu açıklamalara dayanak yapılarak icra edilen hava harekâtı konusunda da kuşkulara neden oldu. Bu da iki nedenle. Birincisi bu terör eylemini PKK/YPG’nin yaptığına dair ortada net bir delilin olmaması (varsa da açıklanmalı ve bütün vatandaşlar duymalı). İkincisi de iktidarın seçimleri kazanmak için uyguladığı kutuplaştırma politikasının ancak bu türden olaylarla sürdürülebileceği konusundaki toplumda var olan inanç. Dolayısıyla bu olayla başlayan ve kolay kolay da sona ermeyecek olduğunu sandığım gelişmeler iktidarın göz göre göre bütün toplumla bir oyun oynadığını düşündürüyor. Daha dün, bombalı saldırının seçimlerle ilgili olup olmadığını soranlara arkasından ne geleceğine bağlı olarak yorum yapılabileceğini söylerken gece yarısı başlayan harekât aslında bu belirsizliği de ortadan kaldırdı. Artık açıkça söyleyebiliriz ki bu olanlar ülke dışında oluyor olsa da aslında içerisi için olmakta. Seçimlere giderken 6’lı masanın elini kolunu bağlayarak etkisini kırmak ve seçimleri kazanmak. Nitekim 6’lı masadan bazıları hemen “millî” olduğunu düşündükleri bu harekata destek vermekte geç kalmadı. Bence bu harekatın “millî” çıkarlarımızla hiçbir ilgisi olmadığını söyleyemeyen bir muhalefetin iktidarın bu oyunlarını da bozma şansı olmayacaktır. Çünkü asıl “millî” olan, bu Cumhuriyeti kurarken “özerklik” verilmesi konuşulan Kürtlerin çıkarlarını da düşünerek davranabilmektir. Misak-ı Millî sınırları konusunda bir hassasiyete sahip olmaktır. Bu nedenle de muhalefetin yapması gereken AKP+MHP milliyetçiliğinin içine düşmeden bu çerçevede yeni bir siyaset vizyonu üretmek ve seslendirmektir. Erdoğan biliyor ve görüyor ki küreselleşmenin “elitist” olarak nitelenebilecek bu dönemi “milliyetçi” bir yükseliş yaşamaktadır. Bugün özellikle Avrupa’da bunun çok sayıda örneği var. Brexit gibi bir ayrılığın olması, Trump, Orban, Putin gibi otoriter kişiliklerin yönetime gelmeleriyle başlayan bu içe kapanmacı ve milliyetçi siyaset anlayışının son olarak İsveç ve İtalya’da iktidara gelmesiyle Türkiye’de de iş yapacağını Erdoğan biliyor ve görüyor. O nedenle de bu olaydan sonra iç siyasette “milliyetçiliğin” etkilerine daha fazla şahit olacağız. Aslında bu gelişmeler 6’lı masayı berhava etmiş gibi oldu. O masada oturanların siyasi vizyonunda, birçok yanlışlara imza atmış olsa da rahmetli Özal gibi bir liderin vizyonu yok. O nedenle de bu yapılanın hiç de “millî” olmadığını, bu topraklarda “millî” olmanın tek yolunun etnik ve inanç bakımından birçok farklılığı olan Türkiye insanlarının hepsinin çıkarlarını düşünerek davranabilmek olduğunu söyleyebilecek bir muhalefete büyük ihtiyaç var. Aranan muhalefet bulunur mu? Şimdilik bilmiyoruz. Bekliyoruz…