İyi Parti lideri Akşener’in grup konuşmasını dikkate aldığımızda 6’lı masadaki Gelecek ve Deva Partisi’nin “merkez-sağ” siyaseti daha fazla temsil edebilme özelliklerini görmemezlikten gelemeyiz. Sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Önceki gün İstiklal Caddesi’nde olanlar sanki bir şeylerin yeniden tetiklendiğine dair bir işaret gibi. Türkiye’nin en önemli ve en kalabalık caddesinde bir bombanın patlaması öyle az buz bir olay değil. “Yeniden tetiklendiği” ifadesini kullandım çünkü biliyoruz ki bu ülkenin değişimiyle ilgili bir moment oluştuğunda bu tür olaylar da bu ülkede hep oldu. Benim yaş kuşağım bu tür olaylar içinde büyüdü desem çok yanlış olmaz. Henüz kim, neden ve nasıl yaptı gibi soruların cevaplarını bilmiyoruz ama yakında umarım bir şeyler öğrenmiş oluruz. Ama doğrusu bütün kurumlarıyla bir parti teşkilatına dönüşmüş bir devlet yönetiminden gelecek açıklamalar olayı ne ölçüde açıklayabilecek benim kuşkum var. Çünkü bu ülke yönetiminde topuzun ucu öyle kaçmış ki hiçbir kuruma güven kalmamış. Güven kalmamış dedim ama galiba toplumun önemli bir yarısında demem daha doğru olurdu. Çünkü diğer yarısında da bunun tam tersi neredeyse söylenen her şeye sorgusuz sualsiz inanan bir insan topluluğu var. Dolayısıyla ortasından mı bilemem ama önemli bir yerden toplum ikiye bölünmüş durumda. Bu durumu en iyi ve çarpıcı ifade edecek ifade de sanırım şöyle olmalı: Erdoğan’a inananlar ve Erdoğan’dan nefret edenler. Her ne kadar insanlar için söylenirse de Allah hiçbir toplumu bu hale düşürmesin! Çünkü böyle toplumlarda her şey ikili anlamlar kazanmaya başlar. Dolayısıyla birbirini anlamayan bir insanlar topluluğu oluşur. Hele hele bizim gibi daha henüz “biz” olamamış bir toplumda bu yarılma çok tehlikelidir. Onun için bu hat üzerinde siyaset yapanların çok dikkatli, olması lazımdır. Yarılmış olmayı kaşıyan değil, bu yarılmayı önlemeye yönelik davranan bir yaklaşım gereklidir. Tabii bu sözüm belki biraz acemice ya da saf bir öneri gibi gelmiş olabilir. Ortalıkta birbirine meydan okumayı siyaset diye bilen bir siyaset anlayışı kimse ve kimsenin bu tavırdan vazgeçmek gibi bir niyeti de yoksa “bu yarılmayı önlemeye yönelik davranan bir yaklaşım gerekir” demek ne demek? Böyle bir yaklaşımın bir karşılığı var mı ki? Olmadığı ortada!
Ama her şey bir yana Akşener’in geldiği yer de müktesabatı da “merkez-sağ” değil “Türkçü-milliyetçi” bir yer. Onun için “merkez-sağ” siyaset için başka bir bakış açısı gerekli.
Her neyse biz dönelim geçen haftanın bence en önemli olayına. Akşener’in grup konuşmasına. Bence Akşener’in bu konuşması açıkça “merkez sağ” bir siyaset değil “ırkçı-milliyetçi” bir siyaset penceresinden yapılmış bir konuşmaydı. O nedenle de “merkez sağ” ve “merkez sol” siyasetleri bir araya getirmeye çalışan 6’lı masada bir gedik açıldığı söylenebilir. Kimileri “Ya yeter artık sen 6’lı masadan İyi Parti’nin kalkmasını istiyorsun zaten” deyip benim bu yorumuma katılmayabilirler. Ama her şey bir yana Akşener’in geldiği yer de müktesabatı da “merkez-sağ” değil “Türkçü-milliyetçi” bir yer. Onun için “merkez-sağ” siyaset için başka bir bakış açısı gerekli.
Bu iki partinin güçlenmesinin de anahtarı bence burada. Çünkü AKP, siyaset sahnesine çıktığında gerek söylemlerinde ve gerekse de kadrolarında ülkenin ihtiyacı olan niteliklere sahipti.
Doğrusu bu meseleye böyle bakınca bence 6’lı masadaki iki diğer partinin Gelecek ve Deva Partisi’nin “merkez-sağ” siyaseti daha fazla temsil edebilme özelliklerini görmemezlikten gelemeyiz diye düşünüyorum. Gerçekten de Akşener’in bu siyasi kayması, bana bu iki partinin önünde yeni bir siyaset imkanı olarak görünüyor. Yeter ki bu iki parti ki ikisi de AKP’den çıkmış ve bir ölçüde AKP’nin düzgün siyasetçilerini içeriyor, bir araya gelip birleşebilme adımını atabilsinler. Bu iki partinin güçlenmesinin de anahtarı bence burada. Çünkü AKP, siyaset sahnesine çıktığında gerek söylemlerinde ve gerekse de kadrolarında ülkenin ihtiyacı olan niteliklere sahipti. Ama Erdoğan’ın “devletleşmesiyle” parti ideolojik bir değişiklik geçirdi ve bunun arkasında da kadrolarını değiştirdi. Erdoğan birçok nitelikli siyasetçiyi geride bırakarak yürümeyi seçti. Geldiği yer de burası. Tam bir çöküş hali… Bu nedenle de bırakın 6’lı masa meselesini, bence şu andaki Erdoğan’ın AKP’sinin karşısında çıkış zamanının AKP’sinin duruşunu temsil edecek yeni bir partiye ihtiyaç olduğu ortada değil mi? Bu nedenle de bu iki partinin ve liderlerinin ve kadrolarının, dışarıda kalmış eski kadrolarını da toparlayarak yeni bir çıkış yapmaları neden olmasın ki? Akşener’in yakışmadığı “merkez-sağ” siyaseti temsil etmek üzere atılacak böyle bir adımla 6’lı masanın gerçek misyonunu daha etkili hale getirmesi de mümkün. Dedim ya bu düşüncelerimi de belki biraz acemice ya da safça bulabilirsiniz. Ama emin olun siyasetin biraz acemice, biraz safça ama içten bir biçimde yapılmasının zamanı. İnsanlarımızın kaybolmuş güven duygularının yeniden yeşermesi için. Söylediklerim de neden olmasın ki?