Macron kazandı ama ırkçı ve otoriter aşırı sağ da patladı. Peki protestocu, solcu öğrenci gruplar neden sokağa indiler?
Fransa halkı gelecek 5 yılda cumhurbaşkanlığı yapması için yeniden Emmanuel Macron'u görevlendirdi. Macron'un tabiri caizse mutluluk vermeyen bu zaferi yeni sorunların müjdecisi olabilir. Seçime ilişkin yorumlar, "Macron kazandı ama ırkçı ve otoriter aşırı sağ da patladı" idesi üzerinde bina ediliyor ancak bu biraz yavan kalıyor. Başka önemli sonuçlar da var. Örneğin, seçmenin neredeyse üçte birinin her iki adaydan birine oy vermeyi reddetmesi...
Seçim sonuçlarının açıklamasının ardından birkaç kentte insanlar sokaklara çıktı. Protestocu gruplar arasında bir önceki yazımın https://www.politikyol.com/fransa-cumhurbaskani-secimi-neoliberaller-fasistler-ogrenciler-ve-gercek-umut/ konusu olan öğrenciler de vardı. Protestocu bir öğrencinin tespitleri çok önemliydi. Öğrenci, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Le Pen'den nefret ettiğim için protesto ediyorum ama aynı zamanda Macron'un da beş yıl boyunca bize saldıracağını biliyorum. Bunun için sokaktayım" dedi. Bu açıklamada hissedilen "terk edilmişlik ve yalnızlık" duygusunun sorumlusu ve muhatabı sol partilerdir elbette. Bu öğrenciler meydanlara neden iniyor? Çünkü hepsi biliyor ki Macron, faşizmin ilerlemesine engel olmaz, olamaz.
Bu seçim, Fransa'nın mental açıdan tam ortasından ikiye ayrıldığını da göstermesi yönüyle anlamlıydı. Macron, kendisine oy vererek yeniden cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan sol seçmenin talep ve kaygılarına sırtını dönemez artık.
Bu arada, Fransa'da oluşan yeni duruma da değinmek gerekiyor. Bu seçim, Fransa'nın mental açıdan tam ortasından ikiye ayrıldığını da göstermesi yönüyle anlamlıydı. Bu zihni ayrışmanın bir bedeli olacak elbette Macron için. Macron, kendisine oy vererek yeniden cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan sol seçmenin talep ve kaygılarına sırtını dönemez artık. Macron, bu seçimden sonra ülkesindeki demokrasi ve Avrupa Birliği yanlısı cephenin temsilcisi konumuna yerleşti ve bu cephenin en etkili bileşeni de solcu seçmenler.
Bunun yanı sıra Fransa aşırı sağının, 1974 yılından bu yana oyları düzenli olarak yükseliyor. İlk tur seçimlerde 1974'te yüzde 0.75, 1995'te yüzde 15,
2012'de yüzde 18, 2017'de yüzde 21 almışlar ve bu yıl oran yüzde 23'ün üzerine çıktı ve/fakat bu kez neonazi Eric Zemmour'un da ilk turda yüzde 7 aldığını unutmamak gerekiyor. Yani yüzde 30'un üzerinde bir faşist oy potansiyelinden bahsediyoruz. Tam da bu nedenle Macron, ifade ettiği gibi aşırı sağ ile gerçekten mücadele etmek istiyorsa ittifak edeceği yegâne kitle solcular olmalıdır. Faşist eğilimli bakanlar ve söylemlerle bir dahaki seçimi demokrasi bloğu kaybedebilir. Bu risk çok yüksek.
Le Pen, neoliberalizmin üzerlerinden silindir gibi geçtiği insanların artan yaşam maliyeti konusundaki endişelerine oynayarak oy topladı. Doğru ya da yanlış. Bu noktada, Macron'un artık zengin şakşakçılığına biraz ara vermesi gerekebilir. Ultra neoliberal Macron için gelecek 5 yılın en sıkıntılı meselesi bu olabilir. Fransızlar tarafından "zenginlerin cumhurbaşkanı" olarak görülen Macron'un epeyce imaj çalışması yapması gerekiyor. Bu imaj çalışması onun iplerini elinde tutan sermayenin izin verdiği miktarlarda olacaktır tabii olarak ancak bu da bir dahaki seçimde ikinci turda benzer bir tablo yaşanırsa sol seçmene "bana oy verin" deme şansını yitirmiş olması anlamına gelecektir.
Öte yandan, konuşulması gereken diğer bir konu işçilerin oy tercihleri. Fransa seçimi, "vah tüh gördün mü aşırı sağ yükseliyor" cümlesine sıkıştırılamayacak ve sosyolojik açıdan tahlil edilmesi gereken çok fazla hayati derecede önem arz eden durum içeriyor. Örneğin, faşist Le Pen'in emekçilerden yoğun bir şekilde oy almasının sebebi nedir? Macron burada da suçu kendisinde aramalı. Macron'un işçi sınıfına geride kalan beş yıl boyunca ne kadar gaddarca davrandığı unutulabilir mi? Macron'un ilk döneminde azgın neoliberalizm uygulamaları, Sarı Yelekliler hareketinin vahşice ezilmesi, polislerin mülteci çadırlarını parçalaması, devletin sistemli bir şekilde Müslümanlara yönelik baskıcı yasaları ve saldırıları üst üste yığıldı. Hatta öyle bir şey oldu ki Macron'un İçişleri Bakanı Gerald Darmanin çıkıp, faşist Le Pen'i İslam'a karşı "yumuşak" davranmakla suçladı. Daha ne olsun? Özetle seçim sonucu çok katmanlı olaylar dizisinin etkisiyle şekillendi.
Polis teşkilatı içerisinde yapılan bir anket, personelin yüzde 42'sinin ilk turda neonazi Zemmour'a oy verdiğini gösterdi.
Bakın çok önemli başka bir veri daha var. Polis teşkilatı içerisinde yapılan bir anket, personelin yüzde 42'sinin ilk turda neonazi Zemmour'a oy verdiğini gösterdi. Le Pen'e ve diğer aşırı sağcı adaya giden oylarla birlikte bu oran yüzde 60'a kadar yükseliyor. Fransa demokrasisinin koruyucusu olma sıfatını üstlenen polislerin neredeyse tümünün faşizme gönül verdiğini öğrenmek vatandaşlar için oldukça can sıkıcı olmalı.
SOL SOKAKTA BİRLEŞECEKTİR
Yazının girişinde sözünü ettiğim her iki sağcı adaya oy vermeyi reddeden kesimin üyelerinin büyük çoğunluğu muhtemelen sol partilerin hinterlandına giriyor. Ne demek bu? Solcu liderler için ego yarıştırma zamanı sona erdi. Onların ego yarışları sandığa kayıtsız kalan milyonlarca insan ortaya çıkmasına neden oldu. Solun acilen bu kitle ile birlikte öğrenci hareketlerini de mobilize edecek bir yapılanma içerisine girmesi gerekiyor. Bunun temel koşulu ise 5-10 parçalı görünümden kurtulmak.
Bu seçimde özellikle büyük şehirlerde çok sayıda emekçi solcu aday Melenchon'un arkasında hizalandı. Müslüman seçmenlerin de yaklaşık yüzde 70'i ona destek verdi.
Bu bağlamda radikal sol lider Jean-Luc Melenchon'a büyük sorumluluk düşüyor. Bu seçimde özellikle büyük şehirlerde çok sayıda emekçi Melenchon'un arkasında hizalandı. Müslüman seçmenlerin de yaklaşık yüzde 70'i ona destek verdi. Yine de Melenchon'un seçmenleri hareketlendirebileceği şüpheli. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından sokaklara dökülen insanlara canlı mesajlar veremedi örneğin. Melenchon'un bunun yerine Haziran'da gerçekleştirilmesi planlanan genel seçimlere odaklandığı görülüyor. Bu kapsamda, yeşiller ve komünistleri kendisini desteklemeye çağırdı. Melenchon, Pazar akşamı seçim sistemi nedeniyle kendisini dışlanmış hisseden insanları sokağa çağırabilirdi. Bu tarz sivil itaatsizlik içeren eylemlerin sol seçmen açısından birleştirici olacağı açık ama Melenchon bir türlü gerektiği yerde ve anda topa giremiyor.
Sonuç olarak, Melenchon'un "gelin bende birleşelim" tarzı manevralarının aşırı sağın yükselmesini engelleyemeyeceğini düşünüyorum. Önümüzdeki 5 yılın en önemli savaş alanı sokaklar olacak. Sarı Yelekliler benzeri oluşumlar, kadın hakları, iklim değişikliği aktivistleri ve ırkçılık karşıtı hareketler yine sokaklarda boy gösterecek. O nedenle sol partiler sokakların örgütlenmesinde aktif rol almalı ki en azından zihni bağlamda birleşebilsinler. Fransa'da solun birleşmesi masa başında değil sokakta olacaktır. Bu potansiyel var. Yeter ki biri çıkıp "başlıyoruz" desin.