Atatürk’e ait sıfatları almanız için artık bir savaş kazanmanız, bir devrim yapmanız, ülkeyi kurtarmanız gerekmiyor. Hafta sonu kurslarına gidip sınavı geçmeniz “BAŞÖĞRETMEN” olmanız için yetiyor. Ne haftaydı ama yine… Sanki sözleşmeli, ücretli, kadrolu diye ayrılması yetmiyormuş gibi -dikkat ederseniz özel okul öğretmenlerini hiç söylemiyorum bile çünkü onların adı hiçbir kanunda geçmiyor- öğretmenler bir de Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun TBMM’den geçmesiyle birlikte aday, uzman, başöğretmen diye ayrıldı. Atatürk’e ait sıfatları almanız için artık bir savaş kazanmanız, bir devrim yapmanız, ülkeyi kurtarmanız gerekmiyor. Hafta sonu kurslarına gidip sınavı geçmeniz “BAŞÖĞRETMEN” olmanız için yetiyor. Kurslar diyorum çünkü daha kanun geçer geçmez test kitapları piyasaya çıktı bile. Elbette bu kanunun bir de sermaye canavarları olacaktır… Öğretmen maaşları sınavlardaki performansa göre artış gösterecek. “Sınavları geçersen parayı kaparsın” diyor devletimiz.  Mahiye Morgül bu sınav ve sertifika programlarını 2013 yılında şu şekilde tanımlıyor; “01.01.1995 tarihli Dünya Ticaret Örgütü ile GATS taahhütnamesini imzalayan Tansu Çiller iyi bilir bu olanları. Eğitim, sağlık ve güvenlik vb. bütün hizmetler küresel piyasaya açılacak diye söz verdi.” 2022 yılına geldiğimizde artık sertifika almazsan diploman bile geçerli sayılmıyor. Uygulamalardan gördüğümüz kadarıyla sertifika programları sadece öğrenciler için değil yetişkinler için de çok ciddi bir artışta. Devlet, 1 aylık sertifikalarla meslek sahibi olup adına “koç” denilen kişileri denetlemek yerine kendi bünyesinde çalışan kişilere kursları ve sertifikaları zorunlu kılıyor. Hem de öğretmenlerin sadece doğalgazını ödeyebileceği bir ücret artışı için. Sormak istiyorum, kendi ülkesinin eğitim sistemiyle üniversiteyi kazanmış, lisansını bitirmiş, yine kendi ülkesinin en zor sınavlarından biri olan KPSS’den başarı elde etmiş bir öğretmen neden kendisini bu çıktığı sisteme seneler sonra kanıtlamak zorunda bırakılıyor? Neden meslektaşlarıyla dayanışma içinde olmak yerine rakip olmak zorunda bırakılıyor? Aday öğretmenler, MEB’in ve ÖSYM’nin yaptığı sınavlar dahil tüm şartları yerine getirip atanacaklar. Ancak adaylık süreci sonrasında sınavı geçemezlerse görevlerine son verilecek. Yetmez gibi sanki MEB’in ve ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda başarılı olan bu öğretmenler değilmiş gibi bir de adaylık sonundaki sınavı geçemezlerse 3 yıl süreyle öğretmenlik mesleğine dönemeyecekler. Yani yok öyle atanayım mutlu olayım. Aldığınız 3 kuruş paranın hakkını her sene atılma korkusuyla vereceksiniz. Bunun da adı “vatana millete hayırlı olsun öğretmenlerimizin hakları” olacak. Uzman ve başöğretmen olursan da eğitim öğretim tazminatlarında da iyileştirme yapılıyor. Yazının burasına kadar özel okul öğretmenleriyle ilgili bir yer okudunuz mu? HAYIR. Onları da ben yazayım birçok kurumda asgari ücretin artmasıyla birlikte özel okul öğretmenleri asgari ücretin altında kaldı. Dün, “Tek tip insan oluşturulmak isteniyor Köy Enstitüleri kapatılsın” diye senelerce ülkede nara atan zihniyetler “tek tip insan” yani “asgari ücretle çalışan insan” oluşturulmasına bugün tepkisizler. Özel okul öğretmenlerinin hakları hiçe sayılıyor, mesai saatleri her geçen gün artarken maaşları yetersiz kalıyor, uğradıkları baskılar da cabası… Kirasını ödeyemeyen öğretmenlerin ülkesinde hala Finlandiya’daki eğitim sistemi konuşuluyor.