İnsanlık iki yıla yakın dönemde kapitalizmin daha ne kadar da yaşamı kötüleştireceğini pratikte yaşayarak, yakınındakilerini ise öldüğüne tanıklık ediyor. Virüs karşısındaki acizliği, iklim değişikliklerindeki çaresizliği yaşanmaz bir sistemin içerisinde siyaset yapanların ne kadarda normalmiş gibi insanların halini hatrını sorduğuna da tanıklık ediyoruz. Sağlık Bakanı Kocaya virüs sürecinde ağzı açık bakan muhalefetin başarı kıstasında nelerin olduğunu, bilim kuruluyla birlikte işlevinin sorgulanmadığı Kocanın bu süreçte görevini istifaya dâhil çağrılmadan yürütmesi başarılı bir iktidarın ve yöneticilerinin değil iktidar açısından başarılı bir muhalefetin varlığından kaynaklanıyor. Yoğun bakımlardaki doluluk oranları, hala çok yüksek seyreden ölüm oranları, belirli dönemlerde düşüş gösterse de sonrasında artan vakalar birçok başlık ta bakanlığın uyarıcı ve kısıtlayıcı tedbirlerle yetinip halkın sağlığını halkın inisiyatifine bırakması görevini yerine getiremediğinin kanıtıdır. İş bilmezlerin işi ehline vermemekteki ısrarı devlet yönetiminin bir alışkanlığına dönüşmüş durumda. Kapitalizmde liyakat beklemek, şimdiki yöneticilerin gittiklerinde, yenileri yerine geldiğinde eskisi gibi olmayacağını beklemek, kapitalizmin insanlığa vereceği bir olumlu yanı kalmamışken insanların kapitalizme iyilik rolleri vermesi dışında bir anlam taşımıyor. İklim krizi, Pandemi, Göçmen sorunu kapitalizmin kilitlendiği üç ana başlık bu kilidi çözecek bir marifetleri de bulunmuyor. Kilidi çözmek için programlar üreten siyasi partilerin birinci sıraya sermaye sınıfının çıkarlarını yazması ve bu sınıfa hizmetlerini sıralaması iktidar olduklarında kimin iktidarı olacaklarının kanıtı niteliği taşıyor. Halka genel başkanlarının selamını getiren siyasetçiler, afete karşı halka telkinde bulunurken, Allahtan geldiğini hatırlatıyorlar. Dere yataklarına çoklu bina dikilmesinin, ormanların yerine yapılan oteller, Hidro Elektrik Santralleriyle doğanın dengesini bozup üretilen elektrik ve bölge halkına satılması elektrik şirketlerinin karı değinilmeyen konuların bazılarını oluştururken her felakette suçu uhrevi güce yüklemek iktidarın ve muhalefetin ortak yönlerini oluşturuyor. Türkiye siyasetindeki farklı ittifakların ortak yönlerine yukarda değindim. Kapitalizmin bu krizli döneminde normal siyasetlerinin dışına çıkmadan muhalefet cephesinin kendilerine iktidar sırasının kendilerine gelmesini beklemeleri uluslar arası siyasi dengeler ile sermaye sınıfına verdikleri taahhütler normallerinde var. Kapitalizmin krizini yıllarca bekleyip işçi sınıfının güçlenmesi için bir fırsat olarak gören sosyalistlerinde krizli dönemde normal dönem siyaset üretmesi ve pratikte bunu uygulaması bu dönemin fırsatını elinin tersiyle itmesine neden olabilir. İşçi sınıfına dayatılan ikili ittifak cephesinin dışında başka bir tercih sunmak bugünün sosyalist siyaseti açısından güncel bir mücadele başlığını oluşturuyor. İşçi sınıfının sadece seçimlere yüzünü döndüğü seçenek yerine, sosyalizmden aşağısının kurtarmayacağı ittifaklar sosyalistlerin güncel siyasi talepleri haline gelmeli. Söylemlerin radikalliğinin pratikte karşılığını bulacağı yeni bir dönem için koşullar yeteri kadar gelişkin durumda. Devrim dünün düşü değil bugünün gerçek mücadele başlığıdır. Kapitalizmin kilidi insanlığın çöküşü olmasın diye müdahaleci siyaseti tercih etmeliyiz.