Beyaz AK Partililer iş insanlarından sivil toplum kuruluşu temsilcilerine, akademisyenlerden medya temsilcilerine kadar farklı alanlarda görev yapanlar, AK Parti’nin iktidar olma gücünü maddi ve manevi olarak sonuna kadar kullanıyor. Kamuoyunda yapılan pek çok araştırma bir önceki seçimde iktidar bloku partilerine oy vermiş seçmenlerin bir kısmının önümüzdeki seçimde aynı partilere oy vermeyeceğini gösteriyor. Bu seçmenlerin kararsız olmalarındaki nedenin elbette ülkenin içinde olduğu ekonomik, siyasi ve hukuki sorunlar olduğu açıktır. Aş, iş ve gelecek bulamayan muhafazakâr seçmen tercihlerini yeniden düşünüyor. Elbette AK Parti seçmeni dediğimizde homojen, kemikleşmiş bir kitleden bahsetmiyoruz. AK Parti seçmenlerine baktığımızda çok kabaca 1) partiye ideolojik yakınlık nedeniyle oy verenler dışında, 2) maddi ve yardımlar nedeniyle ve 3) AK Parti döneminde elde ettikleri temel hak ve özgürlükleri kaybetme endişesi duyan seçmenler olarak sınıflandırabiliriz. Bunun dışında bir de parti içinde ve çeperinde olup iktidar olmanın maddi manevi tüm nimetlerinden fazlasıyla yararlananlar var. Bunlar AK Parti’nin Beyaz Türkleri. AK Parti’nin sıradan seçmenleri ile Beyaz Türkleri arasında yaşam tarzından gündelik hayat pratiklerine kadar pek çok alanda büyük fark var. BEYAZ AK PARTİLİLER AK Partili siyasi elitler dışında, parti çeperinde ciddi bir toplumsal sınıf ortaya çıktı: Beyaz AK Partililer. İş adamlarından sivil toplum kuruluşu temsilcilerine, akademisyenlerden medya temsilcilerine kadar farklı alanlarda görev yapanlar, AK Parti’nin iktidar olma gücünü maddi ve manevi olarak sonuna kadar kullanıyor. Bunların her biri iktidarın “organik” temsilcisi, ideolojik taşıyıcısı ve aydını rolünü benimsemiş durumdalar. Pek çoğu da güce biat etmiş devşirmeler. AK Parti’nin iktidarını kaybetmemek için her şeyi yapan kesimlerin başında bu kitle geliyor. Çünkü sahip oldukları pek çok şeyi kendi güçleriyle değil iktidar gücüyle elde ettiklerinin farkındalar. Örneğin AK Parti’nin medyası… Kapalı devre yayın sistemi içinde gerçek olmayan bir Türkiye’yi, her gün yeniden üretip, sahip oldukları yüzde 95’lik kontrol sayesinde topluma her gün yeniden anlatıyorlar. Bu gücün toplumda azalsa da karşılığı ne yazık ki var. Ama gün geçtikçe bu etkinin azaldığı da başka bir gerçek. Aynı şekilde akademisi. Türkiye’nin gerçekleri ile ilgili hiçbir söz üretemeyen organik aydınlar topluluğuna dönüşmüş durumda. Sivil toplum kurumları aynı şekilde. İktidar imkanlarının ihtiyaç sahiplerinden çok kendilerine yakın toplumsal kesimlere transferden başka işe yaramayan apolik kurumlardan başka bir şey değiller. Bütün bu kesim iktidarın şövalyeleri durumunda. İktidara yakın TV’lerde, gazetelerde, belediye organizasyonlarında karşımıza çıkan hep bunlar. SADAKA TOPLUMUNA HAYIR Yeniden ilk kesime yani AK Parti seçmenlerine döndüğümüzde; bunların yüzde 40-50’lik bir kısmı ideolojik bağ nedeniyle kendi kozalarından, gettolarından çıkmaya çok razı değiller. Ama o kozadan, gettodan esas çıkması gereken bir toplumsal kesim var ki, onları bu kozaya mahkum eden şey büyük ölçüde devletten aldıkları ekonomik yardımlar. Hane geliri belli bir rakamın altında olanlardan çocuk sahibi olanlara, çocuğu okula gidenlerden ailede engelli olanlara kadar geniş bir kesim devlette doğrudan ekonomik yardım alıyor. Bir önceki yazıda rakamlarla ifade ettim: Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’nün 2020 yılı faaliyet raporu ve Cumhurbaşkanlığı 2022 Yıllık Programından yer alan veriler; 2019 yılında 3 milyon 282 bin 975 hanenin devletin verdiği sosyal yardımlardan faydalanırken, 2020de bu sayının 6 milyon 630 bin haneye yükseldiğini gösteriyor. Her hane de 3 kişi yaşadığını varsaydığımızda devletten yardım alan kişi sayısının 19 milyon 890 bin; eğer 4 kişi yaşadığını varsayarsak bu sayının 25 milyon 200 bin kişi olduğudur. Özetle Türkiye’nin yüzde 23.6 ile 30’u arasında insanın devletten yardım alarak hayatını sürdürmektedir.” Acı olan şu; bu yardımlar devletin sosyal devlet ilkesi gereği yaptığı zorunlu “sosyal yardım” değil, “iktidarın lütfu” gibi sunulmakta böylece bir sadaka toplumu üretilmektedir. Öyle ki, bu yardımların kesilmemesi için yardım yapılan ailelerde çalışabilecek durumda olanlar, ne iş arıyor ne de bulduğu işe başlıyor. Başlasa bile kayıt dışı olmayı tercih ediyor. Bu siyasi iktidarın bilinçli bir tercihidir. Bu ilişki bu toplumsal kesimde yoksulluğu kalıcı hale getirdiği ölçüde seçmeni kendine bağımlı kılmaktadır. Bu oran AK Parti seçmeni arasında önemli yer tutmaktadır. KARA PROPAGANDA İşte AK Parti’nin Beyaz Türklerinin en çok yaptığı propaganda da, iktidar değişimde bu yardımların kesileceği ve bu dönem elde edilen temel hak ve özgürlükler konusunda kazanılmış hak ve özgürlüklerin kaybedileceğidir. Oysa bunların hiçbiri gerçek değildir. AK Parti ve Beyaz AK Partililer bu propaganda ve hayallerindeki Türkiye’yi gerçekmiş gibi sunmaları en büyük kötülüğü bizatihi AK Partili seçmenlere yapmaktadırlar. Onları hapsettikleri gettolardan çıkamamaları için o duvarları sürekli yükseltmekte farklı toplumsal kesimlerle arasındaki bağları da koparmaktadır. Bu noktada muhalefete düşen görev her şehirde, her ilçede o şehrin, ilçenin ana caddelerini, merkezini dolaşma değil, o ilin, o ilçenin çeperlerine yani yoksullarına gitmeleri ve gerçekleri anlatmak olmalıdır. Unutmayalım ki, muhalefetin seçimi kazanması bu görünmeyen anahtar olan sağduyu sahibi mütedeyyin muhafazakârlardan geçmektedir.