AKP ve lideri Tayyip Erdoğan, iktidara muhtaç ve mahkum olduklarını düşünüyorlar. AKP tabanındaki aktif İslamcı çekirdek ise “tek bir seçim kaybederse AKP bitmiştir.” fikrinde sabitlenmiş durumda. [1] Dava ve bekâ söylemleriyle tahkim edilen çekirdek taban, kendisini vazifeli hissettiği gibi AKP’nin de iktidarı bir defa kaybettiği zaman asla geriye alamayacağına inanmış durumda. Bu inanç da Erdoğan’ın birçok pervasızlığına cevaz verilmesine neden oluyor.
AKP öncüllerine göre oyunu koruma konusunda çok daha başarılı oldu. ANAP, DYP hatta Adalet Partisi gibi partilere nazaran gündelik gelişmelere karşı seçmen tabanının sabit fikirli duruşunun avantajını yaşadı. Ancak 2018’de yaşanan kur krizinden itibaren düzenli ve gözle görülür bir oy kaybını AKP de yaşıyor.
İktidara mahkum AKP, bu süreçte seçimlerin meşruiyetine de hala muhtaç ve mahkum. Tayyip Erdoğan’ın ittifak yaptığı aktörlerle pazarlık yaparken masaya koyduğu en değerli varlığı Türkiye’deki seçmenden gördüğü teveccüh ve 25 milyonluk oy desteği. Açık ekonomik kriz karşısında ise Erdoğan bile çaresiz gözüküyor.
İKTİDARIN ÖNERİSİ
AKP ve MHP çizgisinin toplamının, kararsızlar dağıtıldıktan sonra %40’lar seviyesine doğru indiği bugünlerde, iktidara muhtaç Erdoğan’dan bir hamle bekleniyordu. Bosna Hersek ve Karadağ gezileri sonrasında, uçağında gazetecilerle konuşan Erdoğan, "Barajla ilgili olarak şu anda belirgin hale gelen aslında %7 ama bu konuda Cumhur İttifakı olarak MHP'li arkadaşlarımızın nihai kararını bizim arkadaşlarımız henüz almış değiller. Ancak %7 netleşmiş vaziyette. MHP de %7'ye olumlu bakıyor. Bunun altında bir şey olur mu, olmaz mı, henüz önümüze gelmiş değil. Öyle bir şey olursa o da tabii konuşulabilir ama şimdilik böyle bir şey yok." değerlendirmelerini yaptı.[2] Bu açıklamaların ardından Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya’nın aktardığı kulisler ise “Erdoğan, ‘Bunun altında bir şey olur mu?’ diyerek %7’nin altında da olabileceği sinyalini vermişti. AK Parti ve MHP yöneticilerinin aktardığına göre rakam bir daha revize edildi ve %5 olması konusunda uzlaşı sağlandı.” şeklinde.[3]
Öncelikle seçim sisteminde bir değişikliğe gitmek Erdoğan’ın ve iktidarın elindeki opsiyonlardan birisiydi. Bugüne kadar bu seçeneğin kullanılmamış olması bu seçeneğin iktidar tarafından zaruri görülmemesi ile açıklanabilir. Bugün Erdoğan sistemi değiştirmek istiyorsa bu değişiklik talebinin ardında bir zaruret yattığı unutulmamalı. Ayrıca, Erdoğan’ın her seçiminin geride seçmediği onlarca opsiyonu da ardında bıraktığı akıllarda tutulmalı. Bu öneriler Erdoğan’ın mesela mevcut MHP ittifakından vazgeçemediği ya da parlamenter sisteme dönmeyeceği anlamanda da okunabilir.
Öncelikle yeni sistem önerisinin ana hatlarına bakılacak olursa; barajın düşürülmesi MHP ile ilişkili olarak anlatıldığından çok sayıda yorumcu bu değişiklikleri MHP’nin düşen oy oranına bağladı. Ancak mevcut sistemde varolan ittifak sistemiyle birlikte ittifaklardaki partilerin baraj sorunları olmadığı unutuldu. İYİ Parti %9,96 oyla aslında %10 barajının altında kalmasına rağmen 43 vekil çıkartmıştı. Saadet Partisi ise aldığı %1,36 oy ile %10 barajını aşamaması yüzünden değil, aksine seçim çevrelerinden D’Hondt sisteminde vekil çıkaramadığı için meclise giremedi. Buna rağmen Saadet Partisi Millet İttifakı’na vekillikler kazandırdı. CHP’nin İYİ Partinin katkısıyla son seçimde uzun zaman sonra vekil çıkarttığı birçok ilin yanında, Urfa ve Yozgat’ta da Saadet Partisi’nin katkısıyla vekil çıkarabildi. Saadet Partisinin bu mağduriyeti ise CHP listesinden vekil seçilecek olan 2 aday ile giderildi. Nispeten küçük partilerin önünde %10 barajı dışında bir engel de işte bu D’Hondt sistemi. Seçmenleri bazı illere yoğunlaşmış HDP gibi partiler D’hondt engelini aşabilirken diğer nispeten küçük partilerin önünde bu engel baki kalıyor.
İKTİDARIN AMACI NE?
İktidarın mevcut seçim barajına dokunmadan veya dokunarak ittifak kurulduğunda baraj engelini doğrudan aşacak olan Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi gibi kurumların önüne bir engel daha koymak isteyebileceği ve bu partileri kendi kuracakları Millet İttifakından bağımsız 3. İttifaka yönlendirme niyetinde olduğu söylenebilir. İktidar cerrahi bir değişiklik ile ittifaka girecek küçük partilerin kendileri kazanmasalar da alacakları oylarla ittifakın büyük partisine kazandıracakları vekilliklerin önüne geçmek isteyebilir.
Kürt seçmenin 2015 Haziran seçimlerinden bu yana HDP’ye %10 barajı aştırtmak için yakaladığı motivasyonu arttırma niyetini de iktidarda arayabiliriz. İktidarın niyeti HDP’nin baraj sorunu kalmamasının ardından HDP’li dindar Kürtlerin bir kısmını çekmek olabilir. HDP’ye yine barajı geçmesi için destek veren CHP’ye yakın seçmenin de ayrılması sonunda, AKP’nin HDP’nin birinci parti olduğu kimi illeri geri alma çabasında olduğu da görülebilir.
Seçim sistemi tartışmalarının henüz iktidar tarafından açıktan sunulmayan kısmı ise dar ve daraltılmış bölge tartışmaları. Bahsedilen değişikliklerin ardından seçim bölgesi sayısı ne kadar çok artarsa büyük partilerin lehinedir. Birinci olduğu ya da %20’nin üzerinde oy aldığı seçim bölgesi neredeyse olmayan MHP ve İYİ Partinin çıkartabileceği vekil sayısını doğrudan düşecektir dar ya da daraltılmış bölge sistemlerinde. Daraltılmış seçim sisteminde ise özellikle oyları belli illerde kümelenmemiş MHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi ve Saadet Partisinin zarar görecekleri ya da neredeyse siyasi haritadan silinecekleri görülebilir. HDP’nin ise Batı Anadolu’da kazandığı sandalyeler sıkıntıya girebilecek iken birinci parti olduğu illerde vekil sayısını dar ya da daraltılmış bölge sisteminde HDP’nin kazanacağı vekil sayısının artacağı öngörülebilir.
Dar bölge sistemi ise uzun vadede Erdoğan iktidarı bir risktir. Tek tek seçim bölgelerinden seçilen vekiller seçmenle doğrudan temas kuracak ve orta vadede liderin ağırlığını dengeleyecek bir siyasi güç kazanabileceklerdir. Ancak kısa vadede dar bölge sisteminde muhalefetin tüm unsurlarının bölge bölge hesaplar yapıp iktidarın karşısına tek adayla çıkıp seçmenlerini de mobilize etmeleri gerekecektir ki bu hiç de kolay gözükmemektedir. Ancak seçim sistemi değiştirmenin Erdoğan ve AKP iktidarı için seçmene verilecek güçsüzlük sinyali olduğu akılda tutulmalıdır. Muhalefet açısından bu zor opsiyon ulaşılmaz değildir. Bu sorunu bu partiler bulunacakları ittifakların büyük partisinin listesinden seçimlere girerek aşabilecek olsalar da bu netice partilerin kimliklerinin gelecek seçimlere taşınması açısından tercih etmeyecekleri bir durum olacaktır.
Seçim sistemi değişiklikleri tartışmaları iktidarın ve muhalefetin gelecek seçimlere bakışındaki farkı ortaya koyuyor. Muhalefet tarafından sürekli yapılan “kim başkan adayı olacak?”, “Muhalefetin seçtirdiği başkan nasıl politikalar yürütecek?” tartışmalarının aksine iktidar meclise, mecliste kurulacak hakimiyete önem veriyor. Taşrada güçlü olan Cumhur ittifakı kendi güçlü olduğu saha olan meclisi elinde tutmanın peşinde. Meclise hakim yapı olarak gireceği bir Cumhurbaşkanlığı 2. tur seçimini de istikrar ve meclisle uyumlu Cumhurbaşkanı vaadiyle kazanabileceğini öngörüyor.
Sonuç olarak muhalefetin parlamenter sistem tartışmalarının öncesinde parlamentoya hakim olmak için kuracağı en geniş ittifak için çaba göstermesi gerekiyor. Erdoğan’ın görev onayının %38’lere indiği bu günlerde muhalefet gelecek meclisi hesaplamaya şimdiden başlamalı ve ittifak zeminini mümkün olduğunca geniş tutarak Cumhur İttifakının karşısına çıkmayı başarmalıdır.
---
[1] https://www.radikal.com.tr/politika/basbakan-davutoglunun-basdanismani-mahcupyan-halk-darbeye-karsi-yolsuzlugu-terc-1323197/
[2] https://tr.euronews.com/2021/08/29/cumhurbaskan-erdogan-dan-secim-baraj-ac-klamas-su-an-netlesen-yuzde-7
[3] https://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/3177449-daraltma-yok-baraj-5
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Galatasaraylı Icardi'den sakatlık açıklaması
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Üsküdar Belediyesi ruhsatsız otopark işletti, hayvanlar için ayrılan paraları amacı dışında kullandı
Akın Gürlek'in eşinin SPK'ya atanmasına CHP'den tepki