Anayasanın 76. Maddesi hükmü uyarınca bakanların, memur olsun olmasın, işçi niteliği taşımayan tüm diğer kamu görevlileri gibi seçimlerde aday olabilmek için görevlerinden ayrılmaları icap etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta on yedi bakanının milletvekilliğine aday olacaklarını duyurdu. Bu açıklamanın siyasi ve hukuki olarak farklı yönleri tartışma konusu oldu. Hukuki tartışmalar daha çok bakanların aday olmak için görevlerinden ayrılmalarının gerekip gerekmediği konusuna odaklandı. 2017 Anayasa Değişiklikleri ile geçilen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürütme yapısında ve bakanların konumlarında meydana getirdiği esaslı dönüşüm anlaşılmadan soruya cevap verebilmek mümkün değildir. Zira 2017 öncesinde bakanların yürütme organının bir parçası olduklarını ve aynı zamanda da yasama organı üyesi olabildiklerini görüyoruz. Bu bakımdan ülkemiz hem milletvekili hem de bakan olan siyasilere oldukça alışık ve söz konusu uygulamayı da yadırgamıyor. Oysa 2017 değişiklikleri ile kurgulanan hükümet sisteminde cumhurbaşkanı yardımcılığı ve bakanlık makamı, milletvekilliği ile bağdaşmamaktadır. İki görevi aynı anda yürütmek artık mümkün değildir. Getirilen bu bağdaşmazlık, kurgulanan sistemin bir tür başkanlık sistemi olması nedeniyledir. Yürütme artık, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’ndan oluşan bir heyet değildir ve yasama organının içinden çıkmamaktadır. Bakanlar Kurulu kaldırılmış, bakanlar yürütme üyeliğinden çıkarılmış, üst düzey kamu yöneticisi pozisyonuna geriletilmiştir. 2017 öncesinde kamu görevlileri, tarafsız kamu hizmeti sunabilmeleri için, politik yarışma içine sokulmak istenmemiş, görevlerinden ayrılmadıkça seçimlere katılmalarına izin verilmemişti; ancak bakanlar, bu manada kamu görevlisi değillerdi. Parlamenter sistem gereği, yürütme organı üyesi siyasilerdi ve yasama organı içinden (büyük oranda) seçiliyorlardı ve yasamaya karşı siyasi sorumluluk sahibiydiler. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemindeyse yürütme artık tek kişiliktir ve cumhurbaşkanından ibarettir. 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine (CBK) göre, Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatı, Cumhurbaşkanlığı makamı, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Yardımcılıkları ve Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarından oluşmaktadır. Cumhurbaşkanı, politikalarını danışmanları ve merkez teşkilatı, özellikle de politika kurulları ile oluşturup, uygulaması için bakanlıklara talimat vermektedir. Politikaların oluşturulmasındaki ana aktörler arasında bulunmayan bakanlıklar, Cumhurbaşkanınca belirlenen politikaları onun talimatıyla uygulayan idari teşkilatlar olarak düzenlenmişlerdir. Bakanlar da bu idari teşkilatların başında bulunan, hiyerarşik olarak merkez devlet teşkilatının tepesindeki Cumhurbaşkanı’nca atanan, ona karşı sorumlu olan, onun tarafından görevden alınabilen üst düzey kamu yöneticileri; geniş anlamda kamu görevlileri pozisyonuna geriletilmiştir. O halde AY 76.md hükmü uyarınca memur olsun olmasın, işçi niteliği taşımayan tüm diğer kamu görevlileri gibi seçimlerde aday olabilmek için de görevlerinden ayrılmaları icap etmektedir.
Eğer bakanlar başarısız bulunuyorlarsa, AKP Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanınca milletvekilliğine de aday gösterilmeyecekleri düşünüldüğünde, anlaşılıyor ki artık yürütme seçimini kazanamayacakları fikrini kabullenmişler.
Tartışmanın bir diğer boyutu da milletvekilliği ile aynı anda yürütülmesi mümkün olmayan bir görevi yürütüp aynı anda milletvekilliğine aday olunup olunamayacağı ile ilgilidir. Bilindiği gibi AY 106.md hükmü açık biçimde, milletvekilliği ile cumhurbaşkanı yardımcılığı ve bakanlık görevlerinin aynı anda yürütülemeyeceğini belirtmektedir. Bu soruya yanıt verebilmek için milletvekilliği ile bağdaşık olamayan diğer görevler ile kıyaslayalım. AY 76.md ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu 18.md hükümleri gereği; milletvekili seçimlerine katılabilmek için görevlerinden ayrılması gerekenler; hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensupları, siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri, Belediye meclisi üyeleri, İl genel meclisi üyeleri, Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar olarak sayılmaktadır. Yukarıda sayılan görevlerin, AY 82. madde hükmü gereği milletvekilliği ile bağdaşık olmadıklarını görmekteyiz. Tüm bu düzenlemelerin temelinde yasama organı üyeliğinin, merkez devlet teşkilatı, hizmetsel ve coğrafi yerinden yönetim organları ve yargı organları mensupluğundan kurumsal olarak ayrılığının muhafaza edilmek istenmesi yatmaktadır. Bununla paralel olarak da bağdaşık görülmeyen bu görevlerden ayrılmadıkça milletvekilliğine de aday olunamayacağı düzenlenmiştir. Anayasanın temel prensibi, bir görev yasama üyeliği ile bağdaşık değilse o görevden ayrılmadıkça yasama organı üyeliğine de aday olunamayacağıdır. Netice olarak milletvekilliğine aday olan bakanların 16 Mart 2023 Perşembe saat 17.00’a kadar görevlerini bırakmaları gerekliydi. Bu yapılmadığına göre de aday listelerinin YSK’ya teslimi ve İl Seçim Kurullarına iletilmesi üzerine yapılacak incelemelerde ilgili bakanların adaylık şartlarını taşımadıkları değerlendirilmelidir. 2839 sayılı Kanununun 22 ve 23.md uyarınca aday listelerinin geçici olarak ilanından itibaren, önce İl Seçim Kurullarına ve ardından da YSK’ya buna ilişkin itirazlar iletilebilir. Buraya kadar yazdıklarım hukuki değerlendirmelerimdir. Bir de bu adaylıkların siyasi amaç ve sonuçları mevcut. Öncelikle milletvekilleri bakan olamayacağına göre, bu kişilerin artık bakan olamayacakları düşünülmüş olmalı. Eğer bakanlar başarısız bulunuyorlarsa, AKP Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanınca milletvekilliğine de aday gösterilmeyecekleri düşünüldüğünde, anlaşılıyor ki artık yürütme seçimini kazanamayacakları fikrini kabullenmişler. Onun için de yasama içinde mümkün olduğunca fazla sandalye ve güç elde etmeye yönelmişler. Muhalif güçler de bölünmeden aynı amaca yönelmelidirler.