Türk milletini ve ordusunu adım adım hedefe taşıyan 30 Ağustos Zafer’i, bin yılları aşan Türk tarihinde en uzun süre barış dönemini sağlayan bir galibiyet olurken Türk milletinin uğruna ölüm mücadelesi verdiği bağımsızlığın nişanesi olmuştur. ‘’Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben, milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım!’’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lidere sahip olan Türk milletinin tarihi boyunca yapmış olduğu savaşlar arasındaki belki de en kritik öneme sahip olan savaşlardan birisi de Türk tarihine ‘’ Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’’ adıyla geçen meydan muharebesi olmuştur. İstiklal Savaşı’nın son safhasını teşkil eden ve yaklaşık 2.300 askerimizin şehit, 9.300’den fazla askerimizin de yaralı düştüğü Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sayesinde Türk bağımsızlık mücadelesi, büyük bir zaferle taçlandırılmıştır. Yunan işgal kuvvetlerine karşı taarruza geçecek bir durumda olmayan Türk ordusu, daha önce gerçekleştirilen Gediz ve Aslıhanlar-Dumlupınar taarruz girişimlerinden de edindiği başarısızlıkla daha ziyade savunma manevraları geliştirmiştir. Dolayısıyla büyük bir taarruz girişiminde bulunmak için ordunun başarılı olabileceği bir taarruza girişebilmesi için öncellikle ordunun mevcut eksiklerinin tamamlaması gerekmektedir. Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında kamuoyunda tezahür eden sabırsızlık nedeniyle Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM’de 6 Mart 1922 tarihinde yapılan kapalı bir oturumda: “Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.” cümleleriyle şüpheleri gidermek istemiştir. Bu eksiklerin tamamlanabilmesi içine halktan son kez fedakarlıkta bulunması istenmiş ve tüm mali kaynaklar sonuna kadar zorlanarak taarruz için hazırlıklar başlatılmıştır. Ülkenin tüm kaynakları ordu adına seferber edilirken savaşın fiili anlamda sona erdiği Doğu ve Güney cephesindeki askeri birlikler destek amaçlı Batı cephesine intikal ettirilmiştir. Ayrıca İstanbul’da bulunan Millî Mücadele taraftarı cemiyetler de emperyalist güçlerin depolarından ele geçirdikleri silahları Ankara’ya göndermiştir. Türk Ordusu, Anadolu’yu işgal için gelen 200.000 kadar Yunan askerine karşı ilk kez bu kadar güçlü bir taarruz hareketine kalkışacağı için bir yıla yakın süren bir hazırlık neticesinde asker sayısını artırarak 186.000’e yükseltmiştir. Bu süreçte Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde çıkartılarak üç defa süresi uzatılan Başkomutanlık Yasası, yeniden gündeme gelmiştir. Böylesine ciddi bir taarruza hazırlanılırken TBMM’nin oy birliğiyle aldığı kararla Başkomutanlık Yasası süresiz uzatılmıştır. Bu esnada Batı Anadolu’yu kaybetmek istemeyen Yunan kuvvetleri, Gemlik Körfezi’nden Bilecik, Eskişehir, Afyonkarahisar’ın doğusu ve Büyük Menderes Nehri ile Ege Denizi’ne kadar dayanan bir savunma hattı kurmuştur. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, haziran ayının ortalarında taarruza kalkma kararı alarak bu kararı yalnızca cephe Komutan Mirliva İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Birinci Ferik Fevzi Paşa ve Millî Savunma Bakanı Mirliva Kâzım Paşa ile paylaşmıştır. Hazırlıklar neticesinde 19 Ağustos 1922 tarihinde Ankara’dan Akşehir’e geçen Gazi Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahında orduya taarruz emrini vermiştir. Topçu birliklerinin sabah saat 04.30’da tanzim ateşiyle başlattığı harekât, saat 05.00’te önemli noktaların yoğun top ateşine maruz bırakılmasına kadar sürmüştür. Türk ordusu, sabah 06.00’da Tınaztepe’ye taarruz mesafesine yaklaşmış ve tel örgüleri aşarak Yunan kuvvetlerini süngü hücumuyla dağıtıp Tınaztepe bölgesini ele geçirmiştir. Saat 09.00 sularında Belentepe, ardından Kalecik – Sivrisi bölgesini ele geçiren Türk kuvvetleri, harekâtın ilk günü, Büyük Kaleciktepe’den Çiğiltepe’ye kadar uzanan yaklaşık 15 km çapındaki bölgede bulunan Yunan kuvvetlerinin 1. hat mevziisini ele geçirmiştir. Karada bunlar yaşanırken savaşın bir tarafı da havada devam etmiştir. 26 Ağustos günü, havanın bulutlu olmasına karşın Türk uçakları keşif, bombalama ve kara birliklerini korumak için havalanırken gün boyu sürdürdükleri devriye uçuşları esnasında Türk uçakları, dört kez Yunan uçaklarıyla karşılaşmıştır. Hava çarpışmaları sonucunda üç Yunan uçağı kendi hava sahasına püskürtülmüş ve bir Yunan uçağı, Afyonkarahisar’ın Hasanbeli kasabasına yakın bir bölgeye düşürülmüştür. Büyük Taarruz neticesinde, Yunan kuvvetlerinin önemli bölümü 30 Ağustos 1922 tarihinde Türk Ordusunun ateş hatları içerisinde imha edilerek Kütahya geri alınmıştır. Türk kuvvetleri, 27 Ağustos Pazar sabahı yeniden taarruza kalkarak taarruzun ikinci gününde Afyonkarahisar geri ele geçirmiş ve böylelikle Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâh Merkezleri Afyonkarahisar’a taşınmıştır. 28 Ağustos Pazartesi ile 29 Ağustos Salı günü başarıyla sonuçlanan taarruz harekâtı, 5. Yunan Tümeni’nin geri püskürtülmesiyle neticelenmiştir. 29 Ağustos gecesi bir durum değerlendirmesi yapan karargâh, acilen taarruz harekâtının sonuçlandırılması doğrultusunda bir karar almıştır.
İstiklal Savaşı’nın son safhasını teşkil eden ve yaklaşık 2.300 askerimizin şehit, 9.300’den fazla askerimizin de yaralı düştüğü Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sayesinde Türk bağımsızlık mücadelesi, büyük bir zaferle taçlandırılmıştır.
Türk kuvvetlerinin 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü mutlak zaferiyle sonuçlanan taarruzu, Türk tarihine ‘’ Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’’ adıyla geçmiştir. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi neticesinde, Yunan işgal kuvvetlerinin önemli bölümü 30 Ağustos 1922 tarihinde Türk Ordusunun ateş hatları içerisinde yok edilmiş ve Kütahya geri alınmıştır. İşgalci Yunan kuvvetlerinin önemli bir bölümü imha edilip ya da esir alınırken kalan kısım üç grup şeklinde geri çekilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa bir araya gelerek işgal kuvvetlerinin kalıntılarını takip etmek için Türk Ordusunun büyük bölümünün İzmir istikametine intikal etmesini kararlaştırırken Gazi Mustafa Kemal Paşa, orduya “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini vermiştir. 1 Eylül 1922 tarihinde takip harekâtına başlayan Türk Ordusu, Yunan birliklerinin İzmir, Dikili ve Mudanya’ya kadar geri çekilmesini takip etmiştir. 2 Eylül günü, Yunan ordusu Başkomutanı General Nikolaos Trikupis ve kurmaylarıyla beraber 6.000 Yunan askeri, Uşak’ta bulunan Türk kuvvetlerinin eline esir düşmüştür. 15 gün içerisinde 450 kilometre kadar yol kat ederek 9 Eylül 1922 sabahında İzmir’e giren Türk birlikleri içerisinde Sabuncubeli’nden geçen 2. Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir’e doğru ilerlerken bunun solunda 1. Süvari Tümeni de Kadifekale’ye doğru ilerlemiştir. 1. Süvari Tümeni’nin 2. Alayı, Tuzluoğlu Fabrikası’ndan geçerek Kordonboyu’na ulaşmış ve Yüzbaşı Şerafettin Bey İzmir Hükûmet Konağı’nda, 5. Süvari Tümenin önderi Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık Dairesi’nde, 4. Alay Komutanı Reşat Bey ise Kadifekale’de Türk bayrağını göndere çekmiştir. Ve nihayetinde 3 yıl 4 ay kadar süren savaş bitmiştir… Türk milletini ve ordusunu adım adım hedefe taşıyan bu zafer, bin yılları aşan Türk tarihinde en uzun süre barış dönemini sağlayan bir galibiyet olurken Türk milletinin uğruna ölüm mücadelesi verdiği bağımsızlığın nişanesi olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Nutuk’’ adlı eserinde belirttiği gibi: ‘’Bağımsızlığı için ölümü göze alan millet, insanlık haysiyet ve şerefinin icabı olan bütün fedakârlığı yapmakla teselli bulur ve elbette esaret zincirini kendi eliyle boynunu geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete göre dost ve düşman nazarındaki yeri, farklı olur.’’