Ülkede her alanda ayrımcılık devam ediyor. Günal Kurşun bunun örneklerini yazdı ve ekledi; “Toplumun her bakımdan ötekileştirilen, ayrımcılığa tabi tutulan, en temel hakları kısıtlanan kesimleri de bu seçimde Kılıçdaroğlu ile birlikte aday.” Uzun süredir özellikle Roman vatandaşlara yönelen ayrımcılık olgusuyla mücadele eden Sıfır Ayrımcılık Derneği başkanı Elmas Arus, “Deprem bölgesinde ayrımcılığı 7.7 bile yıkamadı” diyor. Arus’a göre özellikle Hatay bölgesinde yaşayan, Kırıkhan ve Antakya’daki Domlar deprem yardımlarına ulaşamıyorlar. Zaten toplumun belki de “en alttakilerini” oluşturan Roman vatandaşlar, normalde de barınma, eğitim, sağlık ve istihdam konularında sorun yaşarlarken, depremden sonra tamamen diz çökme noktasına gelmiş durumdalar. Yapılan deprem yardımlarında “sırf Roman oldukları” için ayrımcılığa uğramak, başkalarına sunulan yardımların kimliklerinden ötürü Roman vatandaşlara sunulmaması veya eksik sunulması artık hiç kimseyi şaşırtmıyor. Utanç verici! Ayrımcılık elbette Romanlarla sınırlı da değil. Depremde mağdur olup evi yıkılan M.Ç., Niğde’deki “Sultan İkinci Kılıçarslan KYK Yurdu”na GBT’sinde KHK’lı olduğu ibaresi nedeniyle alınmamış durumda. Önceden yurtla temasa geçerek yer bulunduğu bilgisiyle iki çocuğuyla Niğde’ye gelen M. öğretmen, önce bekletildiklerini, sonra da KHK’lı olduğu için geri çevrildiklerini anlatıyor. Yine deprem dolayısıyla ikameti olan Adana’daki bankaya giden öğretmene, KHK’lı eşi dolayısıyla her depremzedeye verileceği açıklanan düşük faizli kredi verilmemiş. Tüm işlemler tamamlandıktan sonra ilgili memur, “size kredi veremiyoruz” diyerek gelmiş ve gerekçesini açıklamış: “Eşiniz KHK ile ihraç edilmiş!” İhraç edilen eşi, KHK platformları sözcüsü öğretmen dostum Münir Korkmaz, “Artık bu kadar da olmaz dedikçe yeni bir ayrımcılıkla karşılaşıyoruz” diyerek isyanını dile getiriyor. Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu (Tübitak) ise deprem bölgesindeki üniversitelerde lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencisi olanlara kullandırmak üzere hazırladığı “deprem bursu”  başvurusu duyurusunda “KHK’lı olmamak” şartı getirmiş. Başvuru koşullarına göre OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile kamu görevinden çıkarılmışsanız, deprem mağduru doktora öğrencisi olsanız da bursa başvuramıyorsunuz. Utanır mısınız, sinirden çatlar mısınız yoksa okkalı bir küfür mü edersiniz bilemiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu, “ben aday değilim, aslında sen adaysın” anlamına gelen ilk seçim konuşmasını yaparken bu kesimleri de kastediyordu bence. Toplumun her bakımdan ötekileştirilen, ayrımcılığa tabi tutulan, en temel hakları kısıtlanan kesimleri de bu seçimde Kılıçdaroğlu ile birlikte aday. Tüm bu ayrımcılık denizinde boğulmamak için, işi ayrımcılığı engellemek olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) başvuru yapabilirsiniz elbette. KHK’lı olduğunuz için başvurunuzu alırlar, deftere kaydederler mi emin değilim, zira tüm mesailerini BM’den “A sınıfı akredite kurum sertifikası” almak için harcayan bu devlet kurumu, herkesin gözünü kanatırcasına işlenen açık bir suça, geçen haftaki Bursaspor-Amedspor maçındaki hadiselere gık ses çıkarmadı. Hatırlanacağı üzere ırkçı saiklerle “beyaz Toros”, “Yeşil” ve “Testere” posterleri açılan maçtan sonra sırf kuzeniyle Kürtçe konuştuğu için bir taraftar 60-70 kişilik grubun saldırısına da uğramıştı. Kaldı ki, Tihek ihlal kararı verse ne yazar? Mesela geçen sene 8 Mart dolayısıyla İstanbul Valiliği’nin Anayasa’ya aykırı bir şekilde verdiği yasaklama kararıyla bağlantılı olarak, Taksim Meydanına çıkan metro hatlarının kapatılması kararı, Tihek tarafından ihlal olarak bulgulanmıştı. Bu sene Valilik yine bildiği makamdan yasaklamaya ve metro hattı kapatmaya devam etti. Kendi kararını dahi takip edemeyen kurum, ayrımcılığı nasıl engelleyecek bilemiyoruz ama A sınıfı akreditasyona hazırlar. Tıpkı “itibardan tasarruf” edemeyip deprem bölgesi konutlarında demirden, betondan ve düzgün denetimden tasarruf eden düzenimiz gibi…