Kar marjlarının olmadık ölçüde artışı enflasyonun arkasındaki temel gerçektir. O nedenle etrafta gerçekten zenginlik var gibi ama yoksulluk da yükseliyor. Yani zenginler daha zengin, yoksullar daha yoksul olmuş durumdalar.
Ölçmedim. Kimse ölçmedi henüz. Ama çok açık ki Türkiye’de gelir dağılımı çok ciddi bir düzeyde bozuldu. Onun için birileri ülkede “Aç açık kimse yok!” diyebiliyor. Evet nereden ve kimlere baktığınıza göre zıt cevapları olan bir durum var ortada. Eğer zengin mahallerden bakıyorsanız bu gözleminiz doğru olabilir. Baksanıza bütün lokantalar dolu. Adam başı nereden baksan 250 tl ödeniyor. Dört kişi 1000tl. Gitti mi asgari ücretin dörtte biri bir gecede, bir yemekte. İnsanlar artık benzin ve mazot fiyatlarının 20tl’nin üzerinde oluşuna bakıyor mu? 1 lira 25 kuruş indirim yapılacakmış. Haberlerde alt yazı geçti. Kim takıyor? Kimse aldırmıyor. Neden? Zenginlikten canım! Yoksa nasıl kullanırlar arabalarını?
Eğer yoksul mahallerden bakıyorsanız hayata o zaman da bas bas bağıran bir adam duyarsınız: “Açım! Açım!” diyen. Ya da orta yaşlı bir hanımın “Yemeklik için pazara gittim ama filem boş dönüyorum!” diyen kısık sesini.
Enflasyonun ardında sadece tedarik zincirlerinin bozulup petrol ve emtia fiyatlarını arttırması yatmıyordu. Önce talep düştü. Hastalanan işten çıkarılan işçiler, evlere kapanma kararları gibi gelişmeler talebin de daralmasına neden oldu.
Çünkü ekonomimizde enflasyonun durdurulamayan yükselişinin ardında iddia edildiği gibi sadece tedarik zincirlerinin bozulup petrol ve emtia fiyatlarını arttırması yatmıyordu. Evet pandemiyle başlayan süreçte bunlar oldu. O nedenle de iş dünyasının maliyetleri arttı. Bu “arz”la ilgili sorunlar bütün dünya ekonomilerinde benzer biçimde gerçekleştiği için bütün dünya ekonomilerinde de enflasyon arttı. Ama bir de işin “talep” yanı vardı. Önce talep düştü. Hastalanan işçiler, işten çıkarılan işçiler, evlere kapanma kararları gibi gelişmeler talebin de daralmasına neden oldu. Bunun sonucunda da bütün iş kollarında kar marjları düştü. Kriz daha da derinleşti. Batı’da talebi dirilten kamu destekleri yükseldi. Biz de ise aksine iş dünyasına, yani arza yönelik kredileri ucuzlatan, genişlemeci bir para politikası…
Çözüm için uygulanacak politikaların başarısı enflasyonun arzdan mı yoksa talepten mi kaynaklandığına bağlı olarak gerçekleşecekti. Bizim hükümetimiz, önce faizleri düşürerek maliyetleri düşürdü çok sonraları ise talebi artıran politikalar benimsedi. Ayrıntısına girmeyelim ama bu politikanın sonucu bir yandan faiz maliyetlerinin kısılması, diğer yandan talebin artışı sonucu iş dünyasının kaybettiği kar marjlarını yeniden yakalamak için fırsat yarattı. Fırsat yarattığı gibi ekonomide öyle bir ortam oluştu ki fiyat artışlarını daha da artırarak kar marjlarını eski seviyelerinin üzerine çıkardı. Kısaca bizdeki enflasyonu sadece artan petrol ve emtia fiyatlarının artışıyla açıklayamayız. Aksine kar marjlarının olmadık ölçüde artışı bugün ülkemizdeki enflasyonun arkasında yatan temel gerçektir. Bu gerçeği de başta bankalar olmak üzere iş dünyasındaki karlılığın düzeylerinden görmek mümkün.
Hükümetin seçim yaklaştıkça zor durumda olanlara imkanlar yaratarak kendi seçmen kitlesini konsolide edebileceği görülüyor. Onun için muhalefet daha çok sosyal sorunlara odaklanmalı ekonomideki gelişmeleri de bunun içinden okumalı.
Ben de o nedenle diyorum ki etrafta gerçekten bir zenginlik varmış gibi bir durum olduğu gibi çok yüksek düzeyde yoksulluk da var. Yani gelir dağılımı çok şiddetli bir biçimde bozulmuş durumda. Zenginler daha zengin yoksullar daha yoksul olmuş durumdalar.
Buradan siyasi durumla bir ilişki kuracak olursak sanılmasın ki gördüğümüz yoksulluk AKP hükümetinin sonunun otomatik olarak getirecek bir durum yaratacaktır. Hiç de böyle bir durum olmayacak gibi. Aksine hükümetin seçime yaklaştıkça ekonomik olarak zor durumda olanlara yeni imkanlar yaratarak kendi seçmen kitlesi etrafında bir konsolidasyon yaratabileceği görülüyor. Onun için muhalefet daha çok sosyal ve siyasi sorunlara odaklanmalı ekonomideki gelişmeleri de bunun içinden okumalı. Çünkü bizde aslolan siyasettir ekonomi değil.