Enerji, bu noktada “gözlerde hayat” bulur. Merak edilen, keşfedilmeyi bekleyen, “aşkın bir uzlaşma ve libidinal zihin” alanıdır. Nostalji ile erotizmin, sahip olmayla hazzın, bilincin akışında başladığı bir uzlaşma alanıdır. Şekil 1: Karakelem Çalışması, Cansu Işık’a aittir. Temsili ad: “Erotik olan hayat, politiktir”   Aşk, özgürlük ve bağımlılık arasında iki geçirgen alanı temsil edebilmektedir. Bu iki alan, geçirgen olduğu kadar, çatışıktır da.  Durumlar ve eylemler söz konusu olduğunda ise, daha başka özgünlükler ortaya çıkar. Jean Paul Sartre, bu özgünlükleri “aşkın bir birlik” olarak tanımlar. Bu birlik, bilinç akışının da bir ürünüdür ki, daha yalın anlatımıyla, tanımladığım şekliyle, iki farklı sonuçla karşı karşıya kalır:
  • Aşkın uzlaşma
  • Libidinal Zihin
Ego, bu noktada her zaman bilinçli bir gösteri maskesine yeniktir. Daha çok “rekabet” alanlarında yüzleşiriz. Ancak bu yüzleşme, cinselliğin “duygu” kapsamındaki akışını denetlemeye yardımcı olur. Gizemli ya da kuşkuya yer bırakan birliğin, denetleyenin yanında “merak” uyandırır, keşfedilmeye açıktır. “Aşkın uzlaşma ve Libidinal Zihin” olarak adlandırdığım bu iki özgün alan, Sigmud Freud ve Erich Fromm’un düşüncelerindeki ortak birliği temsil eder. Adam Phillips, “Tekeşlilik” adlı eserinde, sadakat ve ihanet üzerine aforizmaları resmetmiştir. İşte oradaki, bütün algı biçimlerimizi ve yaşam alanlarımızı var gücüyle değiştiren ve aynı zamanda birleştiren, hazzı ve bağımlılığı, özgürlüğü ve geleneği yerinden oynatan, “düşünceyi resmeder”: “Erotik hayat dünyayı yeniden düzenlediği için politiktir. Erotik hayatın her biçimi bir dünya yaratır (Phillips,2014:83).”
Ego, bu noktada her zaman bilinçli bir gösteri maskesine yeniktir. Daha çok “rekabet” alanlarında yüzleşiriz.
Çoğu zaman, algılarımızı yerinden oynatan düşüncelere alışamayız ya da keskin cümlelerle karşı çıkarız. Ancak “gri” alanları anlamamız için, “aşkın uzlaşma ve libidinal zihnin”,  aşkın, sevginin, gücün, hazzın pek çok karışık alanların, “bilincin akışında” başladığını unutmamak gerekir. Freud, “libido kuramını”, cinsel uyarılma alanındaki değişkenleri ölçmek için kurmuştu. Libidonun enerjisini, bütün diğer enerjilerden ayırmak gerekir ki, burada, “organizmanın  daha özgün bir yanı vardır, “bilincin akışında ve cinsel süreçlerin”,  “özel bir kimyası” olduğunu hatırlamamızı sağlar. Yani, libido burada geçirgen ve sönmeye yatkın mıdır? Erich Fromm, buradaki protestoya varan alımın yerine “sevgiyi ve şefkati” konumlandırmıştı. Ancak, tartışmalar bununla sınırlı değil elbette. Tamamlayıcı durumlar ve özgün tasarılar vardır:  “Kolaycılık ve doygunluk”  duygusu gibisi. Attila İlhan’ın “Üçüncü Şahsın” şiirini hatırlamak gerekir:

“gözlerin gözlerime değince

felaketim olurdu ağlardım

beni sevmiyordun bilirdim

bir sevdiğin vardı duyardım

çöp gibi bir oğlan ipince

hayırsızın biriydi fikrimce

ne vakit karşımda görsem

öldüreceğimden korkardım

felaketim olurdu ağlardım

 

ne vakit maçka\'dan geçsem

limanda hep gemiler olurdu

ağaçlar kuş gibi gülerdi

bir rüzgar aklımı alırdı

sessizce bir cigara yakardın

parmaklarımın ucunu yakardın

kirpiklerini eğerdin bakardın

üşürdüm içim ürperirdi

felaketim olurdu ağlardım

 

akşamlar bir roman gibi biterdi

jezabel kan içinde yatardı

limandan bir gemi giderdi

sen kalkıp ona giderdin

benzin mum gibi giderdin

sabaha kadar kalırdın

hayırsızın biriydi fikrimce

güldü mü cenazeye benzerdi

hele seni kollarına aldı mı

felaketim olurdu ağlardım”

 
Üçüncü şahıs, “gözlerim gözlerime değince” diyor. Bu noktada, duygusallığın dışlandığı bir cinsellik pek de mümkün görünmüyor.
 Enerji, bu noktada “gözlerde hayat” bulur. Merak edilen, keşfedilmeyi bekleyen, “aşkın bir uzlaşma ve libidinal zihin” alanıdır. Nostalji ile erotizmin, sahip olmayla hazzın, bilincin akışında başladığı bir uzlaşma alanıdır. Üçüncü şahıs, “gözlerim gözlerime değince” diyor. Bu noktada, duygusallığın dışlandığı bir cinsellik pek de mümkün görünmüyor. Phillips’in ifade ettiği üzere, “erotik olan hayat, politiktir”. Tüm uzlaşma alanlarından farklı ve özgün haliyle, Aşkın bir uzlaşma alanıdır. ---  KAYNAKÇA Adam Phillips, “Tekeşlilik” Jean Paul Sartre “Ego’nun Aşkınlığı”