Amerika'nın Afganistan'dan çıkışı, bölgesel etkileşimlerin hızını artırarak bölgedeki (siyasi) elitlerin gözünde bir dönüm noktası oldu. Washington'un güvenilmez bir müttefik olduğu izlenimi güçlendi.
ABD'nin Afganistan'dan kaotik bir şekilde çekilmesinin sonuçları, geçtiğimiz Ağustos ayında Kabil havaalanının tahliyesi ve Taliban savaşçılarının şehre girişine ilişkin sahneleri izlerken bizde oluşan düşünce ve kanaatlerden daha derin ve karmaşık görünüyor. Princeton Üniversitesi Orta Doğu çalışmaları profesörü Carl Brown'a göre, ABD'nin uluslararası sistemdeki konumu göz önüne alındığında bu çekilmenin küresel ölçekte etkileri olacak, ancak bölgemiz, dünyanın en “istikrarsız” bölgesi olup dış etkilere açık olması hasebiyle en hızlı yanıt veren de bir bölge. Nitekim bir süreden beri ABD’nin ittifaklarında büyük değişiklikler görüyoruz.
Elbette bu değişiklikler, Kasım 2020'de ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlarının açıklanmasından itibaren başladı. Bu durum, ABD politikasının Ortadoğu'nun uluslararası ilişkilerini ve ülkelerinin dış politikalarını belirlemede hala en önemli aktör olduğunu göstermektedir. Katar ablukası Joe Biden Beyaz Saray'a girmeden sona erdi ve Suudi Arabistan Yemen'deki savaşı durdurma girişimini açıkladı. Öte yandan Husiler, Trump'ın Beyaz Saray’dan ayrılışının ardından Merib'de askeri gerilimi tırmandırarak Riyad-Washington ilişkisindeki mesafeli tutuma yatırım yapmaya çalıştı. Biden'a ve kendisine yönelik olumsuz tavrından endişe duyan Türkiye ise Suudi Arabistan ve Mısır ile ilişkilerini normalleştirme ve Doğu Akdeniz'de daha açık bir yaklaşım benimseme eğilimine girdi. İran ise muhafazakâr bloğun sembol isimlerinden birini başkanlık kürsüsüne oturttu ve Batı ile ilişkilerden ziyade bölgesel politikalara odaklanan bir dış politika çizgisi benimsedi. Bunun sonuçlarından biri Bağdat’ta Suudi-İran diyaloğunun başlamasıydı.
ABD'nin Afganistan'dan kaotik bir şekilde çekilmesinin sonuçları, geçtiğimiz Ağustos ayında Kabil havaalanının tahliyesi ve Taliban savaşçılarının şehre girişine ilişkin sahneleri izlerken bizde oluşan izlenimlerden görünüyor.
Amerika'nın Afganistan'dan çıkışı, bölgesel etkileşimlerin hızını artırarak bölgedeki (siyasi) elitlerin düşüncesinde bir dönüm noktası oldu. ABD'nin müttefikleri arasında Washington'un güvenilmez bir müttefik olduğu izlenimi güçlenirken, ABD karşıtları ise Biden'ın tereddütlü ve şaşkın başkanlığını bazı hızlı kazanımlar elde etmek için bir fırsat olarak gördü. BAE ve Türkiye, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin neden olduğu dönüşümün kapsamı (ve derinliğine) ilişkin verilebilecek en belirgin örnektir. BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed'in geçen hafta Ankara'ya yaptığı ziyaretle zirveye çıkan iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişme kaydederken hasta Türk ekonomisine büyük yatırımlar pompalama sözü verdi.
Rusya ve Çin'in yanı sıra Türkiye ve BAE'nin çıkarları Etiyopya Başbakanı Abi Ahmed hükümetine destek noktasında buluştu. Basında çıkan haberlere göre BAE, Etiyopya ordusunun, Tigray Kurtuluş Cephesi ve müttefiklerinin başkente doğru ilerlemesini püskürtmek için Abu Dabi ile Addis Ababa arasında bir hava köprüsü kurdu. Türkiye ise Abi Ahmed'in geçtiğimiz Ağustos ayında Ankara'ya yaptığı ziyarette Etiyopya’ya Bayraktar TB2 insansız hava araçlarının satışına onay vermişti. Suriye, Libya ve Güney Kafkasya'daki çatışmalarda iyi bir üne kavuşan bu uçakların, isyancıların Addis Ababa'ya doğru ilerlemesini durdurmada önemli bir rol oynadığ düşünülüyor. Öte yandan bazı haberlere göre Mısır, Nahda Barajı krizinde Kahire’nin en büyük hasmı olan Abi Ahmed'i devirme girişimlerinde Tigray Kurtuluş Cephesi savaşçılarına olan sempatisini ve desteğini gizlemiyor.
BAE Türkiye'ye yaklaştıkça, gündemi Suudi Arabistan, Yemen ve İran ile ilişkilerden uzaklaşıyor. Bunu İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri Kani'nin birkaç gün önce Abu Dabi'ye yaptığı ziyarette, geçen Kasım ayında BAE ile müttefik güçlerin Hudeyde limanında Husiler'in önünden sır dolu geri çekilmesinde, BAE’nin ekonomik ilişkilerini güçlendirmek için İran üzerinden Şarika-Mersin ekseni inşa etme önerisinde görmek mümkün.
Eşzamanlı olarak Suudi Arabistan, küresel petrol pazarında Riyad'ın ana müttefiki haline gelen Rusya ile ilişkilerini konsolide ediyor. İki ülkenin Amerika'nın karşısında işbirliğine gitmeleri de son derece dikkat çekici.
Bu projenin yanı sıra BAE’nin petrol ve gazını İsrail üzerinden transferi projesi, Mısır'da endişeye, Suudi Arabistan'da ise hoşnutsuzluğa neden oluyor. Ayrıca, BAE'nin Çin (ve Rusya) ile olan ilişkisini, Çinlilerin Abu Dabi Khalifa Limanı'nda ABD’nin derhal durdurulmasını istediği bir üs inşa etmesine izin verme noktasına kadar ileri götürmesi dikkat çekiyor.
Eşzamanlı olarak Suudi Arabistan, küresel petrol pazarında Riyad'ın ana müttefiki haline gelen Rusya ile ilişkilerini konsolide ediyor. İki ülkenin Amerika'nın petrol üretimini artırma ve fiyatları düşürme baskısı karşısında işbirliğine gitmeleri de son derece dikkat çekici. Buna karşı İran, küresel piyasalara beş milyon varil pompalamaya hazır olduğunu ifade ediyor. Tabii ki İran'ın böyle bir gücü yok ama Biden'a şöyle der gibiydi: Rusları ve Suudileri bırakın, biz yardıma hazırız, biraz bize ilgi gösterin yeter.
(Çeviren: İslam Özkan)