CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel PolitikYol'a konuştu. Özel, “Siyasal bir krizimiz var şu anda. Tek adam rejiminin ürettiği siyasal buhran ekonomik krizi tetikliyor” dedi. Mahmut Aydın CHP Grup Başkanveli Özgür Özel CHP’nin laik anlayışını, “ bizim laiklik anlayışımız ne dine saygısızlıktır ne de özgürlükleri kısıtlayıcıdır” şeklinde ifade etti. Cumhurbaşkanlığı YİK üyesi Cemil Çiçek’in yargı bağımsızlığına ilşkin sözlerine de Özel, “Cemil Çiçek’in açıklamaları CHP’nin haklılığını tarih önünde tescil açısından kıymetlidir”yanıtını verdi. Özgür Özel, bütçe görüşmelerinde izleyecekleri yöntemi anlattı: “CHP bütçe görüşmelerinde sadece eleştirilerini değil, çözüm önerilerini de ortaya koyacak” Özel’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: -Merkez Bankası faizi 200 baz puan düşürdü. Bu oran beklenenden daha fazla. Piyasalar anında etkilendi, dolar fırladı. Kemal Kılıçdaroğlu, Kars’tan uyardı. Bunun etkileri ne olacak? Birincisi sorun şurada; dünyada bütün ekonomistler faizin bir sonuç olduğunu söylüyorlar. Bir tek “ben ekonomistim”diyen bir kişi Recep Tayyip Erdoğan faizin sebep olduğunu söylüyor. Dünyadaki bütün ekonomistler faizi düşürmenin yolunun iyi yönetim, faizlerin tırmanmasının sebebinin de kötü yönetim olduğunu söylüyorlar. Ekonomiyi kötü yönetip, yükselen faizi “hainlik yapıyor” gözüyle görüp bu faizi suni olarak düşürmeye çalışınca, otomatikman faiz dışında kalan yatırım enstrümanları Türk Parası karşısında değer kazanıyor. Bunun başka bir ihtimali yok. Bu inat uğruna 128 milyar dolarımızı da heba ettiler. Çünkü adeta birleşik kaplar misali bir tarafa suni basınç uyguladığınızda kabın diğer tarafı kalkıyor. “Faiz sebeptir her şeyin sebebi faizdir faizi düşürürsem her şey düşer” diyerek suni bir düşme yaşandığında dolar fırladı. O doların fırlayışında belli bir süre aralığında, Berat Albayrak’ın görevi süresince iki tarih aralığında suni olarak faizi düşürüp artan doları dizginleyebilmek umuduyla işte 6.40.-7-.80’ler seviyesinde tam 128 milyar dolar rezervi heba ettiler. O para şu an yok ve toplum bundan çok rahatsız. Buna karşı da bir algı operasyonu yürütüyorlar ve bürüt rezervi, kaybolan 128 milyar dolar gibi gösteriyorlar. Oysa bürüt rezerv bütün yükümlülükler de dahil aldığınız borçlardır. Türkiye’nin net rezervi yükümlülükler düştükten sonra eksi 48 milyar dolarda. Yani dükkanı kapatsak Tayyip Erdoğan 48 milyar dolar zarar ettirmiş durumda bu dükkana. 128 milyar dolarımız olsaydı şu anda artı 78 milyar dolar olacaktı. Bu bir gerçek. Bugün aynı inadın ve yanlışın sürdüğünü ve süreceğini gördük. BAĞIMSIZ OLMASI GEREKİYOR Merkez Bankasının kanun gereğince bağımsız olması gerekiyor. Piyasalar bu garantiyi ister. Türkiye’de Merkez Bankası başkanları 4 yıllığına seçildikleri ve değiştirilmemesi gerektiği halede Tayyip Erdoğan çok yakın aralıklarla ve her birini söz dinlemiyordu diye değiştiriyor. Sorun ne Merkez Bankası başkanlarında ne de Bankada. Sorun bu yönetim anlayışında. Zaten tek adam rejimi dediğimiz şahıs devleti dediğimiz şey… Devletler ortak akıllarla yönetilir ve iyi yönetilirlerse hata yapmazlar. Ama kişiler hata yapabilirler. Devletin kararını bir kişinin kararına, devletin koca mekanizmalarının alması gereken kararı bir kişinin kararına, sinirine, kaprisine, hırsına, inadına bırakırsanız olacağı budur. SİYASİ KRİZ  O yüzden bugün yaşanan mesele sadece ekonomik değil, siyasal bir krizimiz var şu anda. Tek adam rejiminin ürettiği siyasal buhran ekonomik krizi tetikliyor. Ekonomik göstergeleri kötüleştiriyor. Yani bugünkü ekonomik krizin esas sebebi siyasal kriz. -Sizce Millet İttifakı genişlemeli mi? Türkiye’de Cumhur İttifakı'nın bileşenleri dışında bir genel mutabakat bir genel konsensüs var. Ben buna zaman zaman matematik tabiri ile OKEK diyorum ortak katların en küçüğü. Ortak katların en küçüğünde genel olarak adaylık talebinde birleştik. Çünkü çok adaletsiz bir durum var. Adalet yürüyüşünün bu kadar tarihi bir mesele olması ortak katların en küçüğü Türkiye’deki adalet talebi, adalete özlem, adaletsizliklere itiraz. Siyasal olarak da ortak katların en küçüğünde güçlendirilmiş parlamenter sistemde buluşulmuş durumda. Bu çağrının olup olmaması, birilerinin uyup uymamasıyla da ilgili değil çünkü aklın yolu bir. 280 yıl önce Montesquieu demiş ki “kuvvetler ayrılığı varsa devletler güçlenir, kuvvetler ayrılığı yoksa devletler çöker”. 250 yıl önce o tarihlerde Tesla alternatif akımı bulmuş elektrik üretmiş o elektrik geliyor itiraz yok, Edison ampulü bulmuş meclisi aydınlatıyor itiraz yok. Arşimet’in kaldırma kuvvetini keşfettiği kaldırma kuvvetine uygun hesaplarla yapılan gemileri çocukları yüzdürüyorlar itiraz yok. Montesquieu’nun koyduğu en temel kurala bütün dünya inanmış bunlar tersine gidiyorlar. DEVLET ÇÖKÜŞ YAŞIYOR Türkiye’de yasama, yargı, yürütmeyi bir tek kişinin kontrolüne soktukları için devlet çöküş yaşıyor. Bugün Türkiye’deki siyasi krizin, siyasi buhranın sebebi; sistemsel olarak yani 800 yıllık bir parlamenter kazanım var dünyada parlamenter yürüyüş var bugünkü güçlü parlamenter gelirken bunun 280 yıl önce konmuş temel bir kaidesi var kuvvetler ayrılığı. Buna direnenlerin ülkeyi sürükledikleri nokta bu. Şunu hatırlatmak isterim; dünyanın en güçlü on ülkesine baktığınızda dokuzu güçlü parlamentolarla bir tanesi o da Amerika, başkanlık sistemiyle yönetiliyor ama 52 devletin bir araya geldiği bir sistem var orada ve çok katı kuvvetler ayrılığı var. Bir hakim kafası bozulursa başkanın azı dişini çürük görürse bütün kamuoyunun gözü önünde başkanın azı dişini çeker bakar çürük mü değil mi diye…Bu kadar kuvvetli bir yargı var. Dönüp baktığınızda dünyanın en fakir ülkesine altımızda üstümüzde her endekstekiler orada da varlar. Nijerya, Çad, Eritre, Sudan en fakir on ülkenin 6’sı başkanlık 9’u yarı başkanlıkla yönetiliyor. İki tarafta baktığımız zaman, kötü tarafta hukukun üstünlüğü hiç yok, kuvvetler ayrılığı sıfır, bu tarafta da kuvvetler ayrılığı çok güçlü. Bugün bütün kuvvetleri denetimine sokan, Osman Kavala’nın tutukluluğunun sürmesine karar veren de meclisin hangi yasayı yapacağına karar veren de kaç puan faiz indirileceğine karar verende aynı olunca bu devlet bu yüzden çöküyor işte. -Bülent Arınç’ın açıklaması var, CHP’nin laiklik çizgisinde değişiklik oldu mu? CHP’nin altı okundan bir tanesi laiklik ve ona bütün CHP’liler gönülden bağlılar sarılıyorlar. Laiklik meselesinde geçmişte toplum laikliği farklı algılıyordu. Bugün özellikle 15 Temmuz darbe girişim sırasında, kimlerin tankları sürdüğüne, kimlerin bombayı atıp darbeyi planladığına baktığınızda, bunların devlete yerleştirildiği süreçte liyakat değil sadakate önem verip, "bunlar filanca tarikattandır" diyenlerin bu ülkeye neyi yaptığı görüldü ve laikliğin ne kadar önemli olduğu toplum tarafından da benimsendi. Hatta o günlerde daha önce hiç Atatürk resmini görmediğimiz yerlere Atatürk resmi asanların, darbenin sabahında laiklik vurgusu yapanların akılları başlarına geldi. Bu anlamda CHP’nin bir derdi var; o da belli konularda yapılan yanlışların kimin tarafından yapıldığına bakılmaksızın doğrudan partiye mal edilmesi. CHP’ye 28 Şubat sürecinde başörtüsünden dolayı üniversiteye sokulmayanların hesabını soruyorlar. CHP iktidarda değil ama… Bir gerçek var; ben kendi okulumda başörtüsünden dolayı laboratuvara sokulmak istemeyen arkadaşım için “o girmezse biz de girmiyoruz” diye itiraz etmiş birisiyim. Ben o gün de laiktim bugünde laikim. Orduevlerine başörtülü annelerin sokulmamasının CHP’ye mal edilmesi kadar yanlış bir şey yok. CHP’YE NEGATİF BAGAJ YÜKLÜYORLAR O günkü CHP’de de bugünkü CHP’de de böyle bir akıl böyle bir karar böyle bir tutum yok. CHP’ye negatif bir bagaj yüklüyorlar. Ben bunda sorumlu olduğumuz kısımları genel olarak CHP’nin eleştirildiği noktada kabul etmekten geri duran birisi değilim ama bu anlamda çok başka yerlerde yapılmış hatalar CHP’ye yüklendi. Bülent Arınç’ın değerlendirmesinde hala bunun izleri var. Bizim dine saygılı ve ölçülü bir laiklik anlayışımız var mı, evet. Bizim laiklik anlayışımız ne dine saygısızlıktır ne de özgürlükleri kısıtlayıcıdır. -Cemil Çiçek yargı bağımsızlığına dikkat çekiyor ve yargıçların çay toplama-zeytin toplama konusunu yıllar sonra gündeme getirmiş. Siz bunu yıllarca eleştirdiniz. AK Parti’nin yöneticileri sizin bulunduğunuz noktaya mı geliyor? Yani bu değerlendirme haksız bir değerlendirme değil. Sonuçta bizim yıllardır eleştirdiğimiz sembolik bir durum. Yargı bağımsızlığını ayaklar altına alan ete kemiğe büründüren fotoğrafı veren bir şey o. Yani yüksek yargının temsilcilerinin cumhurbaşkanı bir salona girdiğinde -Amerika’da hiçbir yargıç kalkmazken- bizde ayağa kalkmaları, konuşmasını defalarca alkışlamaları, karşılaştıklarında cübbelerinde olmayan düğmeleri iliklemeye çalışmaları… Yargıçların cübbesine düğme dikilmez, çünkü kimsenin karşısında düğme iliklemesinler diye. Bunlar olmayan düğmeyi ilikliyorlar. Bu yargıçlar açısından bir görüntüydü. Hepimizin hafızasına kazınan da birlikte çay toplamalar, birlikte hafta sonu gezileri falan. Bu son derece sakıncalı bir durum. Bunu Cemil Çiçek’in bugün görüyor olması, söylüyor olması demokrasi açısından bir kazanım falan değildir. AK Parti’deki özeleştiri kültürüne bir katkı yapar mı onu da bilmem çünkü o konuda da çok zayıflar ama CHP’nin haklılığını tarih önünde tescil açısından kıymetlidir. -Bütçe görüşmelerinde nasıl bir yöntem izleyeceksiniz? Bu sene daha planlı, özellikle plan bütçe aşamasında başka bir düzene geçtik. Eskiden plan bütçe üyeleri dışında konuya ilgi duyan bütün milletvekillerinin davetli olduğu ve isteyen herkesin konuştuğu bir yöntemimiz vardı. Tabii bir günde iki bakanlığın görüşüldüğü takvim içinde o belli sürede talebe göre konuşma süreleri birkaç dakikaya kadar inebiliyordu. Şimdi adeta genel kurulda yaptığımız gibi bir görevlendirme ve iş bölümü yaptık. Süreyi 20 dakikalık bir genel eleştiri ve 5 -10 dakikalık konuşmalarla ve iş bölümüyle birbirini tekrar etmeyen, doğru iş bölümü yapmış bir plan bütçe çalışması izleyecekler CHP’yi takip edenler. Burada geçmiştekinden farklı olarak, sadece eleştiri değil, tespit, öneri ve çözüm yöntemlerini, CHP’nin önerileri ve gelecekte ne yapacağını da CHP’nin hatiplerini dinleyenler duyacak, tutanakları izleyenler okuyacaklar.