İktidarın kaybedeceğini anladığı anda ülkeyi kaosa sokmakta tereddüt etmeyeceği sabit. Onlara imkân yaratmanın izahı yok. Bir Türk milliyetçisi olarak tezkereye tüm kalbimle “Hayır” diyorum. Tüm bunları Akşener’e oy vermiş birisi olarak yazdığımı da not düşüyorum. Meral Akşener, Türk askerinin Suriye ve Irak’ta iki yıl daha sınır ötesi operasyon yapması konusunda Cumhurbaşkanı’na tam yetki veren tezkereye “Evet” oyu vereceklerini açıkladı. Böylece Gara’daki çıkışıyla yazmaya başladığı hikâyesi ilk ağır yarasını aldı. Oysa Akşener, iktidarın hamasi ve şovenist politikalarla millete vurduğu prangaları kırıp halkı esaretten kurtarabileceğini, bunu yapabileceğini hepimize göstermişti. Hâlâ da yapabilir. Akşener, bu talihsiz cümleyi kurmadan önce partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada dedi ki “Haydi Sayın Erdoğan vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın alemi yok. Artık vakit hesap, sandık, seçim vakti”. Bunu söyledikten bir saat sonra ise yukarıda dile getirdiğim üzere tezkereye “Evet” diyeceklerini bildirdi. Bir yandan mevcut iktidara “Vakit tamam” diyeceksiniz ama hemen sonra iki yıl daha süre vereceksiniz. İnanılmaz bir çelişki. Tam bir gaflet. Akşener’in zor bir zeminde siyaset yaptığı muhakkak. Partisinde iktidar ağzıyla konuşan ve kendisinin merkeze kırdığı dümeni sürekli iktidarın temsil ettiği radikal yerli/milli hatta yöneltmeye niyetli bir takım köhnemiş simaların olduğu da gerçek. Lakin bunların hiçbiri onun kudretinden sual ettirecek kıymette kişiler değil. Çünkü Meral Hanım uzunca bir süredir partisinden büyük liderler kervanında. Hal böyleyken iktidarın değirmenine su taşıyacak, halk nazarında biten itibarlarına nefes olacak ve milletin, devletin aleyhine neticeler doğuracak böylesi bir tezkereye neden ve nasıl destek veriyor? İktidarın, seçimleri kaybedeceğini anladığı anda ülkeyi her türlü kaos iklimine sokma hususunda zerre tereddüt göstermeyeceği yaşanmışlıklarla sabitken, onlara bu yolda imkân yaratmanın mantıklı bir izahı yok. Yapmak isteyen varsa buyursun. “Düşmüş” iktidara omuz veren bu siyasetsizliği, rasyonelmiş gibi yutturmaya çalışmak nafile. Ülkeyi batırdığını, bataklığa sürüklediğini iddia ettiğiniz iktidarın eline silah vermek, olası felaket halinde millete dönüp “Biz bunların olacağını biliyorduk ve bu sebeple hayır dedik” deme şansınızı elinizden alıyor. Almakla da yetinmiyor sizleri acıların faili haline getiriyor. Meral Hanım her fırsatta iktidarı ciddiyetsiz ve liyakatsiz olmakla itham edip, rasyonellikten uzak karar almakla suçluyor. Yani ülkeyi yönetemediklerini ilan ediyor. O halde soruyorum; nasıl oluyor da bu kadar basiretsiz bir iktidarın tezkere talebine “Evet” oyu veriyorsunuz? Mehmetçik’in ve dahi milletin canını nasıl bu kadar kolay riske atabiliyorsunuz? Bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Birileri çıkıp diyor ki “Hayır dersek hamaset yaparak bizi milletin önüne atarlar”. Kardeşim Akşener milletin önünde değil içinde. Meydanlarda, halkın arasında. Esas bu hamle ile siz milletin önüne çıkamayan, içine karışamayanlara halkın evlatlarını yedirecek bir zemin kuruyorsunuz. Nasıl açıklayacak Akşener bunu aralarında gezdiği yurttaşlara? Sormayacak mı vatandaş ‘Paranın yönetimini emanet etmekten imtina ettiğiniz bir iktidara evlatlarımızın hayatını yönetme yetkisini nasıl verdiniz?’ diye. Bir başkası “Biz hayır desek de geçecek, yani hayır demenin bir ehemmiyeti yok” savunmasına sığıyor. Aslında bunu diyerek evet demenin konforuna tav olduklarını ikrar ediyorlar. Ayrıca büyük bir yanılgı içindeler. Muhalefetin ve özellikle İYİ Parti’nin hayır demesi, geçecek olan tezkerenin halk nazarındaki meşruluğuna ağır darbe indirecek. Önemli olan da zaten bu. Ama siz bunun yerine olası kirli senaryolara veya basiretsizliklere karşı halkın fatura kesmesinin yegâne yoluna darbe vurmayı tercih ediyorsunuz, bilmem farkında mısınız? Hiç utanması olmayanlar da “Başarısız olurlarsa, biz ‘evet’ oyu verdik siz başaramadınız deme imkânımız” olur diyorlar. Milletin canını siyasete alet etmektir bu ve telafisi, affı olmaz. İnsani hiçbir yanı yok. Bunu söyleyenlerin iktidarından da memlekete hayır gelmez. Savaş akıbeti en müphem olaydır. Buna evet derken zafere değil ama hezimete ortak olduğunuzu bilesiniz. Aklı evvel olan bir güruh ise “Milliyetçilik bunu gerektirir” diyor. Aslında Akşener’in başının belası olan ve ona en çok hatayı yaptıran kesim bunlar. Milliyetçi olarak ya da kalarak hayatı ve insanlığı savunmanın, yüceltmenin bir yolu yok mu? Bu soruya kesin ve net olarak, topluca ve bizzat “Hayır yok, milliyetçilik budur, militarizmdir, savaştır, başka ne olacaktı ki” cevabını vermiş oluyor ve böylece milliyetçi siyasetin üzerine yapışmış tüm damgaların sağlaması haline geliyorsunuz. O damgalarda kendi paylarını sorgulamayanlar, Meral Hanım’ı da kurdukları partiyi de “ciddiyetsiz” ve hatta “psikiyatrik vaka” diye tarif ettikleri iktidara payanda olmaya mahkûm ediyorlar. Buradan çıkmak için tek bir yol var. O yolun başlangıcı da Türkiye’nin çıkarlarıyla uyuşmadığını artık bırakın gökte uçan kuşu, çorak tarladaki gariban solucanın bile bildiği savaş politikasında bu iktidara destek olmaktan vazgeçmek. Vesayetin devlete tasallut olarak bizlere ezberlettiği her türlü söylemin içinin boş olduğu ortaya çıkmışken, tezkereye evet diyerek vesayete göz kırpan siyasetçiler Türkiye’nin ödeyeceği olası ağır bedellerin müsebbibi olacaklarının da farkına varırlar umarım. Keşke tezkereye evet diyeceklerine, iktidarı, bu kirli savaşın bitmesi için Esad ile masaya oturtmaya çalışsalar. Suriye’nin toprak bütünlüğü değil mi derdimiz? O halde ne diye savaşı harladın diye hesap sorsak iktidara... Milli-dini duyguları coşkun bir millet olduğumuz aşikâr. Bunu fırsat bilen siyaset simsarları kamunun malına ve evlatlarımızın canına bizim bu haleti ruhiyemizi istismar ederek, üstelik kendi sefaları için gözlerini kırpmadan kıydılar, kıyıyorlar. Muhalefetin amacı bu kıyıma son vermek mi yoksa aynı yolun yolcusu olmak mı? Bir Türk milliyetçisi olarak tezkereye tüm kalbimle ve sonuna kadar “Hayır” diyorum. Bir hilal uğruna batan güneşlerin birilerinin sefa sürmesi adına batırılmasına isyan ediyorum. Buna müsaade eden her kim varsa da karşısında duruyor ve bir yurttaş olarak hakkımı helal etmiyorum. Tüm bunları 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyunu Meral Akşener’e vermiş birisi olarak yazdığımı da not düşüyorum. Akşener seçimini yapmalı artık. Halkın sadece fiziken değil kalben ve aklen de yanında olduğunu göstermeli. Sadece ceplerini değil canlarını da koruması gerektiğini unutmamalı. Şefkatle yaralı elini öptüğü o genç arkadaşımızın canını, yitirdiği iktidarı savaşla korumaya çalışan komprador güruha kurban etmeyeceğini göstermeli. İktidara karşı vesayetin değil halkın yanında durabilmeli. Akşener’in ateşle imtihanı yeni başlıyor. Başbakan olacak mı, olacaksa nasıl bir Başbakan olacak sorusunun cevabını önümüzdeki günlerde göreceğiz.