Konulan anayasal kurallara ve prensiplere dayanan, sürekli meşruiyete dayanan ve halka danışılarak yönetilen cumhuriyetin adı anayasal cumhuriyettir. Rabbena hep bana veya bizimkilere denilmeyen sistemin adı anayasal cumhuriyettir. Bugün için hemen hemen her ülkenin bir anayasası vardır; yazısız anayasa tabiriyle ifade edilen Anglo Sakson hukukuna ait ülkelerde bile anayasal konvansiyonlar (yazılı anayasal belgeler) ve anayasal geleneklerle* anayasaların var olduğunu bilmekteyiz. Kısaca; günümüzde hukuken ve siyaseten her ülkenin bir anayasası vardır, bu ilk safhadır. İkinci safha ise anayasalar gerçekten yazıldığı şekliyle uygulanmakta mıdır? Çünkü; modern çağda internet aracılığıyla farklı bir dönemin kapıları aralanmış, saniyesinde herkes her şeyden haberdar olabilmektedir. Bu nedenle hukuki ve siyasi kurumlar dünya çapında birbirine benzerlik göstermeye başlamıştır. Fakat bu benzerlik, maalesef aynı şekilde adalet ve eşitliği insanlığa sunamamıştır. Kannatimce, burada en önemli noktalardan birisi de anayasal ve anayasalı devlet ayrımı olsa gerek. Bir sistemin gayesi ve uygulaması millete ve vatandaşlarına eşitlik ve adalet sunmak ise yani anayasayı cidden uygulayan bir devlet ise o sistem anayasal cumhuriyettir. Gücünü ve meşruiyetini halktan almaktadır. Ama kağıt üzerinde anayasası olup onu uygulamayan bir ülke veya sistem ise anayasalı cumhuriyetten öteye geçemeyecektir. Orada sadece anayasanın adı vardır, kendisi yoktur. Neden anayasal cumhuriyet tabirini kullanmaktayız? Doğrudan yönetim araçlarını kullanan (kimilerine göre yarı doğrudan veya doğrudan demokrasi araçları) ve her daim milletin sinesindekine saygı duyan ve ona göre hukuku ve siyaseti şekillendiren, halka dayanan yönetimin adı cumhuriyettir. Konulan anayasal kurallara ve prensiplere dayanan, sürekli meşruiyete dayanan ve halka danışılarak yönetilen cumhuriyetin adı anayasal cumhuriyettir. Rabbena hep bana veya bizimkilere denilmeyen sistemin adı anayasal cumhuriyettir.
Anayasal Cumhuriyet üç ana prensibe dayanarak kurulabilir: DAR BÖLGE SEÇİM SİSTEMİ, TEMSİLCİLERİN AZLİ VE HALK GİRİŞİMİ.
Önceki yazılarda da ifade ettiğim üzere sadece bu güzel ülke değil, dünyadaki tüm devletlerde artık anayasalı cumhuriyetten anayasal cumhuriyete geçmenin zamanı çoktan gelmiştir. Hukuk devletinin inşasında başarılı olabilmenin yolu diğer bir tabirle hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistemi kurmadan önce ilk prensip, ahlaklı olmaktır: YALANSIZ OLMAK VE ADİLCE PAYLAŞMAKTIR. Bu da eğitim sistemi ve hayatın bu anlayış üzerine ikame edilmesiyle gerçekleşebilecek bir meseledir. Kanaatimce, acilen eleştirel düşünceye dayalı eğitim modeline bir an önce geçilmelidir. Sorgulayan fertlerden zarar gelmez, aydınlık yarınlar ancak ve ancak sorgulayan fertlerden oluşan bir toplumla ortaya çıkabilir. Ezbere dayalı, sadece kendi gemisini yürütme sevdasında olan fertlerden müteşekkil bir toplumdan çıksa çıksa yalana ve aldatmaya inanan, kendi çıkarının peşinde koşan bireyler çıkar. Bu anlamda dünya ve Türkiye’nin hâli ortadadır, özellikle son yıllarda dünya çapında yapılan dini ve ahlaki tahribatların nasıl bir insan modeline sebebiyet verdiği ortadadır. Anayasal Cumhuriyet üç ana prensibe dayanarak kurulabilir: DAR BÖLGE SEÇİM SİSTEMİ, TEMSİLCİLERİN AZLİ VE HALK GİRİŞİMİ. Dar bölge seçim sisteminin gerçek gayesi; hür fertlerin seçilerek her kadamede halkın liyaketli kişilerce temsil edilmesidir. Temsilcilerin azli kurumunda ise seçtiğimiz kişileri, seçenler olarak beğenmediğimizde veya bizi aldatttıklarını düşündüğümüz anda bir hafta sonu oylamasıyla (?!) görevden alabilme imkanına sahip olmamızdır. Böylece seçilenler, gerçekten seçilme gayelerine uygun olarak görevine devam etmek zorunda kalacaktır. Siyasetin ayak oyunlarına pek bir zamanları kalmayacaktır. Halk girişimi (insiyatifi) kurumu ise halkın anayasa, kanun ve yapılacak hukuki düzenlemelere her zaman katkı sunarak yönetime doğrudan katılma imkanın sunulmasıdır. Bu şekilde yönetenler bulundukları yerde bir nevi halkın sözcüsü olmaktan öteye geçemeyeceklerdir. Yapılacak olan yeni bir anayasanın bu üç kurumu mutlaka bünyesinde barındırarak, bu cennet vatanın evlatlarının her zaman mesut, müreffeh ve hür bir dünyada yaşaması arzusuyla nice yarınlara kavuşmamızı temenni ediyorum... * Bilebildiğimiz kadarıyla bu tespit Türkiye’de ilk olarak tarafımızca yapılmıştır; Yazısız anayasa ifadesinden anlaşılan, Anglo Sakson hukukuna ait ülkelerde anayasal konvansiyonlar ve geleneklerin olduğudur, yoksa Türkçe’deki anlamda bir yazılı olmayan bir anayasa çıkarımında bulunmamak gerekir. Detay için bkz. Warren J. Newman, “Yazılı Olmayan Anayasal Prensiplerin Kanada Anayasası Yorumunda Rolü” in “Yeni Anayasa İçin Yol Haritası”, ed. Fatih Öztürk, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2021, syf. 33-47.