Türkiye’de seçimler konuşuldukça matematiksel hesaplar ve denklemler kurulmaya devam ediyor. Şüphesiz Kürt seçmen grubu da bu denklemlerin en kilit rollerinden birini oynuyor. Her ne kadar yekpare ve homojen bir Kürt seçmen kümesinden bahsetmek sağlıklı olmayacak olsa da Kürt seçmenlerin kahir ekseriyetinin ortaklaştığı talepler üzerinden konuşmak bu seçmen grubuyla daha sağlıklı bir iletişim kurulmasına fayda sağlayacaktır. Bugün Türkiye’de sayıları 16-18 milyon arasına tekabül eden Kürt nüfusun ortaklaştığı alanların başında anadil geliyor. Dil, Kürtlerin hem ayrımcılık meselesini hissetmede en belirgin başlık olarak öne çıkarken hem de Kürt meselesine dair taleplerini dillendirmedeki ilk başlık olarak önümüze çıkıyor.  Rawest Araştırma’nın Diyarbakır, Mardin, Urfa, Van, Ağrı, Bingöl, Şırnak ve Tunceli’nin merkez ilçeleri dahil toplam 25 ilçede, ebeveynlerin kadın ve erkek dağılımı yarıya yarıya dağıtıldığı 3-13 yaş arasında çocuğu olan 1537 ebeveyn ile görüşerek yaptığı araştırmada ebeveynlerin çok büyük bir oranı anadilini bildiğini, hiç bilmeyenlerin oranı %6 oranında olduğu ölçülüyor. Ebeveynlerin kendi çocuklarında bu oran 3 katı kadar artış gösteriyor. Görüşülen genç ebeveynlerin kendi aileleri ile iletişimde anadilini kullanmaları ile çocuklarının anadili kullanmaları arasında önemli bir düşüş olduğu görülüyor. Ebeveynlerin anne-baba ile sadece Kürtçe konuşma oranı %48 iken bu oran çocuklarında %13. Sadece Türkçe konuşma oranları da bu durumu teyit ediyor. Araştırmaya katılan ebeveynler ile çocukları karşılaştırıldığında Kürtçe kullanımı 1/3 oranında azalmış, Türkçe kullanımı aynı oranda artmış. İki dilin birlikte kullanıldığı durumda süreç Türkçe’nin artışı ve Kürtçe’nin azalışı şeklinde ilerlemeye devam ediyor. Dilin kullanılması noktasında yaşanan bu kültürel asimilasyon bir an için Kürtçe için tehlike çanlarının çalmasına sebebiyet verse de bunun Kürt kimliğine ve anadil taleplerinde benzer bir gerilemeye sebebiyet vermediğininse altını çizmek gerekiyor. Kürtçenin öğrenilmesi isteği konusunda sanılandan daha büyük bir oranda iştah var ancak mesele bunun pratiğe geçirilmesi noktasına gelince ailelerin özel ve kamusal sebeplerle zorlandığına dönük ciddi şikayetler var. Bu zorlukların aşılması adına talepleri var. Yine Kürtçe kullanımı her ne kadar ebeveynler ve çocuklar arasında azalmışsa da ailelerin Kürtçe anadil talebinde aynı oranda bir düşüklük olmadığı aksine politik olarak daha güçlü şekilde öne çıkarıldığını görüyoruz. Rawest Araştırma’nın yaptığı 2020 Kürt Gençlik Araştırması‘nda da önümüze çıkan dikkat çekici bir sonuç da bu  araştırmayla paralellik gösteriyor. Kürt Gençleri kültürel olarak her ne kadar Kürt kimliklerinden ve dillerinden bir önceki kuşağa oranla dillerinde kopuk gündelik yaşam tarzı sürdürüyorsa da Kürtçe’nin resmi dil ve anadil olmasına dönük taleplerinde gerileme değil aksine yükseliş seyrediyor. Bu talep her siyasal skaladan Kürt gençlerde aynı tonda olmasa da benzer oranlarda seyrediyor. Yine dil meselesine dair soruların da sorulduğu Rawest’in Ocak ayı bölge barometresinde Kürtlerin %92’sinin Kürtçe’nin eğitimde kullanılmasına dair talepleri olduğu görülüyor. Sayısal hesaplardan bağımsız olarak siyasetin ilkesel olarak anadillerin koruması ve güçlendirmesi gerektiğine dair çokça şey söylenebilir ama günün sonunda sağlayacakları siyasal başarı sayısal başarılarla ölçülen muhalefetin Kürt seçmenden olur alması için dil meselesi bu işin elifbası olarak karşılarında duruyor. Her eğilimden Kürt seçmenin ortaklaştığı bu meselede siyasetin daha pratik ve somut önerilerle kamuoyunun önüne çıkmasını bekleyenlere Türkiye’nin içinden geçtiği olağanüstü dönemi hatırlatmak çok doğru olmayacaktır.