Ali Yıldırım yazdı | Maraş Katliamı'nı insanlık gördü mü?
Politikyol
Bundan tam 39 yıl önce Kahramanmaraş’ta 19-24 Aralık 1978’de Anadolu topraklarının gördüğü en vahşi katliamlardan biri yaşanmıştı.
İnsanlıktan çıkmış vahşileşen sıradan ahali tuz alıp ateş verdiği komşusunu, okulda sıra arkadaşını, çarşıdaki esnaf meslektaşını, fabrikada aynı tezgah başındaki kader arkadaşını salt Alevi olduğu için taşla, sopayla, baltayla ateşle silahlarla katletmişlerdi.
Resmi rakamlara göre 111 kişi yaşamını yitirmiş yüzlerce ev ve işyeri tahrip edilmiş Alevi ve demokrat insanlar için şehir yaşanmaz hale gelmişti.
Yıllar sonra Ecevit’in çekmecesinden çıkan bir belge Maraş Katliamının anlık sıradan insanların galeyana gelmesinin bir eseri olmayıp uzun uzun planlanarak gerçekleştirilen profesyonel bir organizasyon olduğunu ortaya koydu.
İçinde devletin istihbarat ve güvenlik birimlerinden kimi unsurların da yer aldığı MHP/Ülkü Ocağı organizasyonu zamanla aşama aşama suyuzüne çıktı.
Ne var ki daha katillerin ellerinden kan damlarken ve tüm yaşananlar alenen orta yerdeyken Demirel’in söylemiş olduğu ‘bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz’ sözleri bir arka çıkmanın ötesinde anlamlar taşısa gerekir.
Zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’in olup bitenlerin ayrımına varmayacak kadar saf olduğunu düşünebilir miyiz? Evet ya da hayır, her iki cevapta vahimdir sonuçları itibariyle.
Ecevit 26 Aralık 1978 günü Meclis’te ilan ettikleri sıkıyönetimi savunurken kürsüden bir gün öncesinin Günaydın gazetesini göstererek şöyle sesleniyordu:
‘Değerli arkadaşlarım, Kahramanmaraş'taki olay bir savaş değildi, bir düşman istilası değildi; ama bir savaşın verebileceğinden daha büyük acılar bıraktı hepimizin yüreğinde…’
Ecevit’in gazetede dikkat çektiği resim Maraş Devlet Hastanesinin ameliyathanesinde çekilmişti.
Resimde bir doktor elinde ayaklarından tuttuğu bir bebek ölüsünü gösteriyor. Ameliyat masasında ise yaşamını yitirmiş bebeğin annesinin cesedi vardı. Manzara savaşlarda bile rastlanmayacak türdendi.
Yıllar sonra o doktor o resmin çekilesine neden izin verdiğini şöyle açıklayacaktı:
‘Anne yaralıydı. Hamileydi... Vücudunda üç kurşun vardı. Gelişigüzel ateş etmişlerdi. Bir kurşun arkadan girip karnından çıkmıştı. Bir kurşun yandan girip çıkmıştı. İlk tetkikte bebeğin ölmüş olduğunu anladım. Biz anneyi kurtarmaya çalıştık. Çocuğu aldık. Bir kurşun bebeğin omuriliğinden vurup çıkmıştı. Çok uğraştım ama anneyi kurtaramadım.
Çocuğu alınca gazeteciye gösterdim. Gözyaşlarımı içime akıtarak bu vahşeti bütün dünyaya, bütün insanlara göstermek istedim. Bunu insafsızlığı göstermek istedim.’’
Peki insanlık Maraşta yaşanan vahşeti gördü mü?
Doktorun insanlığın gözüne sokmak istediği o ölü bebek görüldü mü?
Keşke görülseydi!
Bugün yalnızca Alevilerin yüreği kanamazdı...
Eşitsizlik, ayrımcılık hukuksuzluk yaşanmaya devam ettikçe yaralarımız kanamaya devam edecek.
Herkes için adalet, herkes için eşit yurttaşlık hakkı.
Ve herkes için insanların insanca yaşayacağı bir ülke.
Evet ihtiyacımız olan Maraş’ta katledilen insanların anılmalarını engelleyen değil hep beraber insanlık için gözyaşı döküp döken bir zihniyet…
Ancak ortak gözyaşlarımızın umudu yeşerttiği zaman o bebeği görebiliriz.
Yorumlar
Popüler Haberler
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Marmaray'da bir kişi intihar etti
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
Naci Görür'den Antalya için deprem uyarısı