Güldem Atabay, 14 Mayıs sonrası Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik krizin aşılmasında Fed faiz döngüsü ve enerji fiyatlarında beklenen seyrin neden Millet İttifakı için bir imkân olduğunu yazdı
Türkiye’nin kader seçiminde son 10 gün. Karar alıcı pozisyonlardaki AKP güdümlü ekonomi bürokrasisi seçime kadar dişlileri çoktan tıkanmış çarkı döndürebilmek için yine öngörülemez adımlarla ekonominin işleyişine müdahale etmeyi sürdürmekte.
Öyle ki, ekonomide çarkların dönmez, piyasaların işlemez hali AKP’ye destek atmaya odaklı ekonomi kurumları için şu an elde tutabildikleri son “iyi” senaryo. Beklenmese de,
Erdoğan’ın iktidarda kalması durumunda yaz aylarından önce patlak verecek ödemeler dengesi krizi, Erdoğan’ın ekonomi yönetimi kapasitesi eşliğinde büyüyerek Türkiye’yi daha önce hiç deneyimlemediği şiddette bir hiper-enflasyon sarmalına savuracak.
İktidarın değişmesi ise hiç kuşkusuz hızlı ve doğru ilk adımlar sayesinde Türkiye ekonomisinin uçurumun kıyısından geri dönüş sürecini başlatacak. Başarının kalıcı olması da ekonomide ve diğer hemen her alanda çökertilen devlet kurumlarının yeniden, yeni bir anlayışla diriltilmesi, yeni bir üretim ve paylaşım modelinin devreye sokulması ölçeğinde gerçekleşecek.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle hızlanan, Yeni Ekonomi Modeli saplantısıyla kalıcı hale gelen ekonomik sıkıntıların bitmeyen bir döngüye girmesiyse elbette rastlantı değil.
Bu sarmaldan çıkış Millet İttifakı’nın ekonomideki Yıldızlar Takımı’nın göreve tam kadro gelmelerinin ardından da öyle geceden sabaha gerçekleşmeyecek. Boğulma hissinden kurtulmamız, açlığa çare iktidar değişimi ile başlayacak olsa da Türkiye ekonomisine bile isteye verilen hasarın onarımı ne yazık ki yıllarla sayılır olacak.
Peki, 14 Mayıs’ta beklenen iktidar değişimin ardından ekonomide toparlanmayı hızlandırabilecek şans faktörleri hiç mi olmayacak? Örneğin, AKP’nin tükenmiş ekonomi politikalarına hayat öpücüğü veren 2008 Küresel Finansal Krizi sonrası gibi bol ve ucuz para dönemi gibi bir şans Millet İttifakı döneminde hiç mi olası değil.
Pandemi ardından son 40 yılda ilk kez başını yukarı hem de şiddetle çeviren küresel enflasyona Fed başta olmak üzere büyük merkez bankalarının faiz artırarak verdiği, uzun soluklu olacak şekilde sıfır faiz-bol ve ucuz döviz döneminin uzunca süre kapandığını netleştirdi. Mayıs 2023 seçimi ardından iktidara gelmesi beklenen muhalefetin AKP’nin 21 senede iki kez ve uzun yıllar boyunca dış konjonktürden aldığı muazzam destekten yoksun olarak AKP’nin yarattığı çöküşten daha zorlu bir arka planda çıkmak zorunda anlatıyor bizlere.
Buna rağmen iki önemli gelişme Türkiye ekonomisi adına, doğru kadroların doğru işler yapması halinde umulandan daha güçlü bir dünya ekonomisi desteğinin mümkün olduğunu düşündürüyor.
Bunlardan bir tanesi Fed’in faiz artışlarını dün gece itibarıyla tamamlamış olması. Diğeri de küresel ekonomideki yüksek faize tepki olarak başlayan yavaşlama yanında Çin ekonomisinin dengesiz toparlanma sürecinin enerji fiyatlarını baskılayacak olması.
Doğru ekonomi politikalarının uygulanması halinde “Fed faiz artış döngüsü” stresinin geride kalmış olması Türkiye ekonomine sermaye akışını destekleyebilecek nitelikte.
FED FAİZ ARTIŞ DÖNGÜSÜNÜN SONA ERMESİ MİLLET İTTİFAKI’NIN DIŞ PİYASA DESTEĞİ
Fed neredeyse son bir yılda politika faizini sıfır seviyesinden %5,25’e taşıdı. Buna rağmen pandemi döneminde verilen parasal desteklerin ertelenen taleple birleşiminden ortaya çıkan enflasyonla mücadelesinde hedeflediği %2 seviyesine daha yolu uzun. Üstelik, bilançosunu pandemi öncesi seviyelere yaklaştırmak hedefi de küresel piyasalarda döviz likiditesini daraltıcı etkiye sahip.
Buna rağmen, Millet İttifakı’nın göreve geleceği mayıs sonunda Fed’in artık daha fazla faiz artırmayacak dönemin de tam başlangıcında olması büyük bir avantaj. ABD ekonomisi için bundan sonra tartışma noktaları faizlerin hızla ve önden artmasının ardından büyüme ve enflasyonun bu çok yüksek politika faizine vereceği tepkilerin ne yönde olacağı değil. Daha çok belli yönde ne hızda ilerleyeceği.
Büyümenin yavaşlaması Fed’in beklediği gibi sıfır büyüme çizgisinde mi kalacak, yoksa piyasaların korktuğu gibi bir durgunluk dönemi mi başlatacak? Manşet ABD enflasyonundaki düşüş devam ederken, çekirdek enflasyondaki geri çekilmenin temposu ne şekilde olacak? Bunlara bağlı olarak da Fed’in %5,25’i zirve olarak işaretlediği yerden kademeli faiz indirimleri piyasaların beklediği gibi 2023 sonunda mı başlayacak, yoksa 2024 ortalarına mı sarkacak?
Doğru ekonomi politikalarının uygulanması halinde “Fed faiz artış döngüsü” stresinin geride kalmış olması Türkiye ekonomine sermaye akışını destekleyebilecek nitelikte. İşlerin yolunda gitmesi halinde Fed tarafından faiz indirimi sinyalinin verilmesi, ardından indirimlerin başlaması ise Türkiye gibi büyük bir ekonomide “değişim” gerçeğinin yabancı yatırımcı tarafından kuvvetle satın alınacağının garantisi. Yabancı sermayenin yeniden ülkeye girmeye başlaması ödemeler dengesi krizini cari açık finansman kalitesinin artmasına bağlı bitireceği gibi, TL’de yaratacağı istikrar açısından da enflasyonla mücadelede önemli bir kaldıraç olacak.
TL’nin dolara karşı değeri olarak bugün havada uçuşan 25-35’li seviyeler büyük olasılıkla 2023 sonunda artık yabancı kurum raporlarında karşımıza çıkmayacak.
Sonuç olarak petrol fiyatları 70 doların altına indi. OPEC’ten gelen beklenmedik üretim kesintileriyse bu düşüşün sadece hızını yavaşlatır nitelikte şimdilik. Ülkenin ithal etmek zorunda olduğu enerji fiyatlarının düşme eğiliminde olması büyük bir avantaj.
ENERJİ FİYATLARI TÜRKİYE İÇİN OLUMLU DÖNGÜDE
Ukrayna işgalinin pandemiden çıkış döneminde küresel ekonomik büyümenin zirvede olduğu aşamada gelmesi küresel enerji fiyatlarında beklemedik bir şoktu. Enflasyonda beklenen zirveyi yükseltirken, büyük merkez bankalarının da enflasyonla mücadelede devreye soktukları faiz artış döngülerini daha yüksek seviyelere taşıdı.
Eş zamanlı denebilecek şekilde Çin ekonomisinin pandeminden çıkışla yeniden açılması da enerji fiyatlarına ayrı bir ivme kazandırdı.
Bu şok ayrıca küresel ısınma nedeniyle yeşil dönüşümün desteklendiği yeni petrol kuyularına yatırımların azaldığı bir dönemde gerçekleşti; enerji fiyatı şokunun şiddetini ve süresini artırdı.
Mayıs 2023 seçimlerinin bu döngünün terse döndüğü bir döneme denk geldiğini gözlemliyoruz.
Fed faiz artışlarının küresel ekonomide yarattığı ve daha da yaratacağı yavaşlama petrol talebinin ve fiyatlarının zirveden dönmesini destekledi. Fed’in enflasyonda elle tutulur bir gerileme olmaksızın faiz tarafında geri adım atmakta çekimser davranacağı beklentisi küresel ekonomik büyüme açısından uzun sürecek yavaş bir dönemin başlangıcına işaret.
Çin ekonomisin açılmasıyla yeniden desteklenen enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ise kalıcı olmadı. Dış talepteki zayıflamanın etkisiyle Çin imalat sanayinin daralmaya başladı. Hizmet ve turizm sektörü eşliğinde koşan Çin ekonomik büyümesi hedef %5 seviyesinin en az bir yıl daha altına kalacak görüntüde. Sonuç olarak petrol fiyatları 70 doların altına indi. OPEC’ten gelen beklenmedik üretim kesintileriyse bu düşüşün sadece hızını yavaşlatır nitelikte şimdilik.
AKP döneminde yeniden şahlanan şekilde yüksek cari açık ve döviz finansmanı sorunu olan Türkiye için ithal etmek zorunda olduğu enerji fiyatlarının düşme eğiliminde olması büyük bir avantaj. Cari açığın daralmasına destek verdiği dönemde doğru ekonomi politikalarının devreye seçimden sonra girecek olması küçülen cari açığın finansman tarafının sorun olmaktan çıkmasını da engelleyecek.
Fed faiz döngüsü ve enerji fiyatlarında beklenen seyir seçimden sonra Millet İttifakı’nın elinde patlayacak AKP yapımı ekonomi girdabından çıkışta hissedeceğimiz sürtünme etkisini hafifletici önemli iki faktör. AKP’nin yarattığı ekonomik çöküntüden tam çıkış yıllar alacak olsa da, bu dönemin daha az hasarla atlatılmasında önemli iki kaldıraç.
Şimdi iş 14 Mayıs’ta seçmenin değişim yönünde tercihini sandığa yansıtmasında. Ardından yapılacak ve ne şekilde yapılacağının yol haritası da elimizde olan çok iş var.