Muhalefetin mültecileri göndereceğiz çıkışları karşısında iktidarın bu duruma ilk başta patronların karşı çıkacağı açıklaması durumu özetliyor aslında. AKP herhangi bir halka değil, patronlara hizmet etmek için varlığını sürdürüyor. Toplu göçlerin en büyük nedeni savaşlardır. Savaşların çıkmasının en büyük nedeni ise kendi sınırlarına sığmayan sermayenin başka ülkelere ihraç edilme arzusu yahut zorunluluğudur. Yani burjuva devrimlerinden sonra kar odaklı ekonomik ilişkilerin belirleyiciliğindeki devletler, eşitsiz gelişim süreçlerinde, tahakküm oluşturmak, sermaye taşımak, kaynak yaratmak için fırsat kollamış, bazen de kendi sınırlarına sığmamış, yeni kaynak arayışına girişmişlerdir. Yirminci yüzyılda iki dünya savaşı ve birçok bölgesel savaşlar yaşanmış, bu savaşın sonuçları itibariyle kapitalizm istediğini alamamıştır. Birincisinde Rusya’da halk savaşa, açlığa, diktatörlüğe karşı ayağa kalkıp yeni bir yönetim şekli olan sosyalizmi kurmuş, ikinci paylaşım savaşında ise yine bu sosyalist yönetim faşizmin barbarlığına son vermiştir. Soğuk savaş olarak tariflenen dönemin yaşandığı süreçlerde ise kapitalizm işçi sınıfına karşı saldırgan ama örgütlü duruş sergileyen sınıf karşısında çaresiz kalmıştır. Burjuvazi çareyi birçok ülkede darbe girişimleri ve darbelerde bulmuştur. Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra ise sıcak savaş dönemi yeniden başlamış, bölgesel savaşlar nedeniyle birçok insan hayatını kaybederken, birçok insan da başka ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Körfez savaşı, Yugoslavya da yaşanan emperyalist destekli iç savaş, Afganistan’ın işgali ardından Irak işgali, Arap baharı olarak bildiğimiz Tunus, Mısır, Libya da yaşanan yönetim istikrarsızlıkları, Suriye’de yıllara yayılan iç savaş ve sonuç da milyonlar mülteci durumuna düşmüştür. Bölgede yaşanan bu çatışmaların büyük bir kısmı AKP’nin iktidar dönemine denk düşüyor. Burada kurulacak İslamcı yönetimlerin merkezinde Türkiye olacaktı. Atılan adımlarda bu istek vardı. Projeleri ellerinde patlasa da vazgeçmiş değiller. AKP ile yakın ilişkileri olan İslamcı vakıflar bunu dönem dönem dillendiriyor. AKP iktidarının siyasi İslamcılığı serbest piyasa ekonomisiyle beraber yürüyor. Kamuculuğun köküne kıran getiren bu iktidar aynı zaman da emperyalist ülkeler ile ilişiği klasik sağ iktidar gibi bağımlılık üzerine kurulu. İktidarın uyguladığı politikalar nedeniyle bölgedeki savaşların ortasında kalan Türkiye, mültecilerin ilk uğrak yeri olmak zorun da kalmıştır.
AKP’nin piyasa sevdası ümmet kardeşliğinden önde gelir. Mültecilerin ucuz iş gücü olması, bir çoğunun sigortasız çalıştırılması, devletin de buna göz yumması biliniyorken iktidarın onlara aylık maaş ödediği yalanına nasıl inanılıyor?
AKP’nin piyasa sevdası ümmet kardeşliğinden önde gelir. Mültecilerin patronlar tarafından ucuz iş gücü olarak çalıştırılması, birçoğunun sigortasız çalıştırılması bunun devlet tarafından denetlenmemesi biliniyorken iktidarın mültecilere aylık maaş ödediği, eğitimlerin de herhangi bir ücret almadığı yalanına nasıl inanılıyor anlamıyorum. Muhalefetin mültecileri göndereceğiz çıkışları karşısında iktidarın bu duruma ilk başta patronların karşı çıkacağı açıklaması durumu özetliyor aslında. AKP herhangi bir ulusun halkına hizmet etmek için değil patronlara hizmet etmek için varlığını sürdürüyor. Hangi partinin iktidara geleceğini belirleyen patronlar olmaya devam ettiği sürece de bu durum değişmeyecek. AKP karşıtlığı gözleri karartmasın. Mülteci konusu Türkiye’nin sorunudur. Ancak neden ile değil de sonuç ile uğraşılır ise buradan karlı çıkan AKP iktidarı olur.