‘Neo-Con’lar İktidarda’ başlıklı yazımın pek çok Ak Parti’li ya da Partiye yakın ismi üzdüğünü ya da kızdırdığını görüyorum. Kimseyi kırmak istemeden dikkatle yazmaya gayret ettim. Hakaret olmaması için çok özen gösterdim. Ama kurumsal olarak gelen tepkiyi de bir gazeteci olarak paylaşmalıyım. AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı ve benim de yıllarca programlara konuk ettiğim, Boğaziçi’li okuldaşım diyebileceğim Sayın Mustafa Şen, yazımı korkunç bulduğunu ve üzüldüğünü bana iletti. Kendisini kırmak ya da Ak Partilileri üzmek en son isteyeceğim şeydir. Kendisinin Notunu aynen kayda geçirmek isterim. “Yangına müdahaleyi 40 dakikadan 12 dakikaya düşürdük. Hergün ortalama 15 yeni yangın çıktı, ki bir kısmı da sabotajdır. Günlük kontrol altına alma, söndürme oranı % 90-95 arasındadır.” Sayın Şen’in ilettiği kaygıları ve bilgileri en içten dileklerimle kabul ediyor ve kimseyi kırmak istemediğimi tekrar ediyorum. Ama Ak Parti’nin yıllarca daha büyük afetleri, hem de muhalefetle yanyana daha iyi yönettiğini de hatırlatmak isterim. Yazımdaki genel hat, İzmir depreminden Elazığ depremine, sel felaketlerine kadar onlarca büyük zorluğu çok daha koordineli cozen, sahaya hızla inen, muhalefeti, gönüllüleri, hatta yurtdışını peşine takabilen Ak Parti’nin bu refleksinin nereye gittiği üzerinedir. Ak Parti Grup Başkan Vekili Sayın Naci Bostancı da telefon etme nezaketini gösterdi ve İktidar ve muhalefet belediyeleri arasında bir ayrım yapıldığını düşünmek bile büyük haksızlık olur. Devlet böyle bir afet dahilinde hangi protokolü uygulayacaksa onu uygulamıştır. Ama alanın büyüklüğü mücadeleyi zorlaştırmıştır. Aynı anda onlarca yangın çıktı, devlet sahadaki gücüyle ve gönüllülerle büyük mücadele verdi” dedi. Yanıtı çok kıymetlidir. Bizim görmek istediğimiz birlik ruhunu kaybetmeyen, vatandaşının her derdiyle hala dertlenebilen bir Ak Parti’dir. Kırdığım gücendirdiğim olduysa affola.