Çünkü o ve onun gibilerin acıları hep taze kalsın isteniyor. Mahkemede, “Ne zaman olmuş ne olmuş hiçbir şey bilmiyorum ki. Ne için yargılandığımı bilmiyorum” dedi Aysel Tuğluk. Peki biz biliyor muyuz neler olduğunu?Peki biz ne yapıyoruz? Selahattin Demirtaş kadar gördük mü onu, onları? Demirtaş’ın sesine karşı olan duyarlılığımızı gösterdik mi onların fısıltılarına? Mahkemede, “Ne zaman olmuş ne olmuş hiçbir şey bilmiyorum ki. Ne için yargılandığımı bilmiyorum” dedi Aysel Tuğluk. Peki biz biliyor muyuz neler olduğunu? Gerçekleri öğrenmememizi, yalanları ise unutmamamızı istiyorlar. Malum faillerin meçhul olması, acıların sürekli zinde tutulması ve yaraların kabuk bağlamaması hep bundan. İktidarları böyle ayakta kalabiliyor. Yüzleşmemizi ve önce kendimizle sonra da diğer herkesle barışmamızı istemiyorlar. Onlarla hesaplaşmamızdan korkuyorlar. Adı Aysel, kendisi hasta ve bırakın cümle kurmayı, kelimeleri telaffuz etmekte dahi zorlanıyor. Peki sağlıklı olan bizler neden iki kelimeyi bir araya getirmekten aciziz. İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkan ve iktidara gelir gelmez onu tekrar yürürlüğe koyacağını iddia eden Meral Akşener, kadın hakları konusunda çetin mücadeleler vermiş Aysel Tuğluk’un başına gelenlere karşı neden sessiz? Kanunlara ve bilime riayet edilmesini talep edecek kadar da mı hukuk yok bu toprakların siyasetçileri arasında? Kemal Kılıçdaroğlu’na Alevilik üzerinden edepsizlik edilince sahip çıkan Meral Abla neden Aysel Tuğluk’a sahip çıkmıyor? Yoksa Alevilik de mi özde-sözde diye ikiye ayrılıyor. Alevinin de mi bizden olanı-olmayanı var. Türkiye olarak içinde bulunduğumuz adaletsizliğin ve sefaletin müsebbibi iç veya dış mihraklar değil. Türkiye’de dört başı mamur bir siyaset sorunu var. Hamaset nutukları atmak dışında söyleyecek sözü olmayan kişiler, politikacı kimlikleri ile arz-ı endam ediyorlar halkın karşısında. Türk kimdir Meral Abla? Törenin en temel buyruğu adalet değil midir? Kutadgu Bilig’de hükümdarın sembolü adalet değil miydi? Türklüğün şanı, kendi menfaatine karşı olsa bile hakkın gereğini yerine getirmekten gelmiyor mu? Böyle söylendi bizlere. Şimdi bütün bunlardan şüpheye mi düşelim? Oğuz ne zaman töresine sahip çıkacak Meral Abla? Başka türlü olabilirdi. İnsanlık suçu işleyen o güruh adil şekilde mahkemeler önünde hesap verebilir ve Aysel Tuğluk’un annesinin vasiyeti yerine getirilebilirdi? Ama bizler baktığımız halde görmemeyi, işittiğimiz halde duymamayı ve bildiğimiz halde yok saymayı tercih ettik. Türklük mahcup, Türkler mahsun. Bizimle birlikte insanlık da kaybediyor. Sahi mezarlıklar neden inançlara veya ırklara göre ayrılıyor? Nereye gömülürsek gömülelim, yolumuz mahşere çıkmıyor mu, Allah’ımız bir değil mi? Adı Aysel, o bizleri unutsa da biz onu unutmayalım. Hakkına, hukukuna hep birlikte sahip çıkalım ve bir gün mutlaka, Hatun Annenin vasiyetini yerine getirelim.
Adı Aysel
Politikyol
Kocaeli Tıp Fakültesi tarafından demans tanısı konulmasına ve cezaevinde yaşamını tek başına idame edemeyeceği raporla ispatlanmasına rağmen 500 gündür serbest bırakılmıyor. Çünkü o Cumhuriyet’in eşit bir yurttaşı değil.
Belki de sadece o günü unutmak istedi. Hatta o kadar çok istedi ama başaramadı ki, çareyi kendisini o fotoğraftan çekip çıkartmakta buldu. Bir şeyi unutmak için gösterdiği çaba, zamanla her şeyi unutturmaya başladı ona. Çünkü bizler başka türlüsüne fırsat vermedik.
Kör kuvvetler kör kuyulara atıyor insanları bu topraklarda. Acının faili olmayan çoğunluk, ona karşı güttüğü kayıtsızlıkla, zalimden daha çok acıtıyor mazlumun canını. Anadolu’da bir tabir vardır; “Allah sıralı ölüm versin” derler. Bu temennisi, duası kabul olanlar zor da olsa annelerini mezara indirirler lakin oradan çıkaranı gören vaki değildir.
“Burası Sünni mezarlığı, Aleviler defnedilemez” sloganları eşliğinde mezarından çıkarılıyor Hatun Anne. Ayrışmak, ayrıştırmak için toprağın üstü yetmemiş olacak ki, toprağın altına azmediyorlar. Hayattayken yaşatmadıkları huzurun, öldükten sonra da tadılmasına müsaade etmiyorlar. Zebaniler yapmaz bu kadarını.
Adı Aysel, 6 yıldır Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde. Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurulu tarafından demans tanısı konulmasına ve cezaevinde yaşamını tek başına idame edemeyeceği raporla kayıt altına alınmasına rağmen 500 gündür mahkeme tarafından serbest bırakılmıyor. Yetmiyor, bu haldeyken zorla ifadesi alınmaya çalışılıyor. Çünkü o Kürt siyasal hareketine mensup. Çünkü o Cumhuriyet’in eşit bir yurttaşı değil. Çünkü o ve onun gibilerin yaşadıkları acılar hep taze kalsın isteniyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi
Bakan Işıkhan asgari ücreti açıkladı