Kurumların yayımladıkları enflasyon verileri arasındaki farkların büyümesi iktisadi çıkar gruplarının resmi enflasyon verilerine şüpheyle bakmalarına neden oluyor.İlginç olan da merkez bankasının kendi raporlarında belirttiği sağlıksız fiyat oluşumunun en önemli nedeninin kurumsal kredibilite kaybı olmasıdır. Dahası kurumlara olan güven kaybı ülke para birimine olan güveni de olumsuz etkilemekte ve TCMB başkanı sayın Kavcıoğlu’nun şikayet ettiği dolarlaşma sorununu beslemektedir. Bu konuda hep tekrar ettiğimi bir durumu yinelemek isterim. Doğru politika çerçevesini uygulayabilmek için karşı karşıya olduğumuz iktisadi sorunları doğru tespit etmemiz gerekmektedir. Sorunları doğru tespit edebilmek için ise veri güvenliği çok önemlidir. Memleketin kalkınmasında ve refahın artmasında hem kamu hem de özel sektör kurumlarının verimliliği ve etkinliğinin yüksek olması gerekmektedir. Bunların sağlanmasında özellikle kamu kurumlarının güvenilirliği çok önemli bir konudur. Yoksulluk, enflasyon, dış açık sorunları temel tartışma konularımızdır. İvedilikle bu sorunlara çözüm getirmek kurumsal kredibiliteyi artırmaktan geçer. Kurumlara güven arttıkça politika başarısı da artacaktır diye düşünüyorum. Grafik 1. İTO-TÜFE Enflasyon Farkı Kaynak: Prof.Dr. Hakan Kara sosyal medya hesabı; https://twitter.com/ali_hakan_kara/status/1554726147509870592 Grafik 2. Farklı Kurumların Enflasyon Verileri Kaynak: Dr. Cem Oyvat sosyal medya hesabı; https://twitter.com/cemoyvat/status/1554733988467597313 TUİK enflasyon rakamları arasındaki bir başka tartışma ya da karmaşa konusu ise maliyet enflasyonu ve tüketici enflasyonu arasındaki makasın gittikçe açılmasıyla ilgilidir. Temmuz 2022 Aylık; TÜFE, %2.37 artarken Yİ-ÜFE, %5.17 artış göstermiştir. Yıllık enflasyon ise TÜFE; %79.60, Yİ-ÜFE ise %144.61 olarak açıklanmıştır. Evet, gördüğümüz üzere maliyet enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki makas 65 puana çıkmıştır. Artan yoksullaşma ve dolayısıyla iç talebin zayıflaması makasın açılmasında bir faktör olabilir ancak yine de bu kadar büyük bir makası açıklamada yetersizdir. Zira son üç yılda kârların milli gelir içindeki payı artma eğilimini sürdürmektedir (Grafik 3). Ayrıca son bir yılda ve özellikle ilk 500 firma devasa kâr oranları açıklamışladır. Bu durum maliyet enflasyonu ve tüketici enflasyonu makasının bu denli açılması konusunda soru işareti bırakmakta ve enflasyon karmaşasına neden olan bir başka faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Grafik 3. GSYH Gelir Yöntemi. Kaynak: TUİK; https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=D%C3%B6nemsel-Gayrisafi-Yurt-%C4%B0%C3%A7i-Has%C4%B1la-I.-%C3%87eyrek:-Ocak---Mart,-2022-45549&dil=1 Diğer yandan tüketici enflasyonunun kompozisyonuna baktığımızda gelir grupları arasındaki enflasyon farklılığının da yoksullar aleyhine bozulmaya devam ettiğini göstermektedir. Yoksul kesimin tüketici sepetinde gıda, ulaştırma ve konut harcamaları daha büyük bir paya sahiptir. TÜİK verilerinden yola çıkarak bu üç harcama grubunun ortalamasına baktığımızda yoksul enflasyonunun %95 civarında olduğunu görmekteyiz. Heterodoks iktisatçılar olarak pek çok defa dile getirdiğimiz gibi yoksulluk artışı enflasyonu büyütmektedir. Gerçekte de enflasyonun görece veya açık biçimde yüksek olduğu ülkeler düşük gelirli ülkelerdir. Dolayısıyla enflasyonla mücadelenin en önemli kısmı yoksullukla mücadeledir. Bu bağlamda enflasyonla mücadele maliye politikası araçları ile çözülebilecek meseledir. Para politikası finansal istikrar, kamu borç yönetimi ve kur istikrarı konularında maliye politikasına destek olmalıdır.
Yazımın başlığını enflasyon karmaşası olarak attım çünkü enflasyon rakamları konusunda ilgili kurumların açıkladıkları veriler arasında çok büyük sapmalar olduğunu görmekteyiz.
Geçtiğimiz hafta Covid belirtileri gösterdiğim ve yaşadığım sağlık sorunları nedeniyle yazılarıma bir hafta ara vermek zorunda kaldım. Son kaleme aldığım yazıda devam yazısının borç sorunu üzerine olacağını belirtim ancak bu hafta açıklanan enflasyon rakamları nedeniyle borç sorununu yazısını bir hafta ötelemek istiyorum.
Yazımın başlığını enflasyon karmaşası olarak attım çünkü enflasyon rakamları konusunda ilgili kurumların açıkladıkları veriler arasında çok büyük sapmalar olduğunu görmekteyiz. Aşağıda iki grafik paylaşıyorum.
İlk grafik (Grafik 1) Prof. Dr. Hakan Kara tarafından sosyal medya hesabında paylaşıldı. Kendisinin işaret ettiği gibi son dört ayda İstanbul Ticaret Odası’nın açıkladığı tüketici enflasyonu ile TÜİK TÜFE arasındaki makas gittikçe açılmaktadır.
İkinci Grafik (Grafik 2) ise Greenwich Üniversitesi’nden Dr. Cem Oyvat hocaya aittir. Cem hoca da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda çeşitli kurumların tüketici ve gıda enflasyonu verileri arasındaki farklılığa dikkate çekmektedir.
Aslında her iki hocamızda kurumların yayımladıkları enflasyon verileri arasındaki farkların büyümesinin iktisadi çıkar gruplarının resmi enflasyon verilerine şüpheyle bakmalarına ve bu durumun politikalar olan güven kaybının derinleşmesine neden olduğuna dikkat çekmektedirler.
Yorumlar